Sakın ha yangınıma el uzatıp bir de kendini benim gibi yakma, yanık bir yüreğe, yanmış bir el yakışmaz...
Bir hayattı aslında içinde duramayasıya debelendiğimiz, bir yarıştı aslında sevgiye dair, kim kimi daha çok sevdi, aslında bir labirentti bu sorunun cevabının yol aldığı zamanlar, aslında yarınsızlıktı içinde nefeslendiğimiz yıllar, gözü kara bir dip dalıştı koyu bir mavilikli olan denize, belki de umutlarımız götürdü bizi bu sahte mutluluğa, dayanabileceğimiz bir yolculuk değildi baştan belli olan, evet sevgili biz birbirimizde aldandık ve bir birimizde yaşarken çürüdük...
Engelsiz bir çürüyüştü bu sahip olduğumuzu sandığımız sevgide var olmak... Aldandık ve de yanıldık, tek hata vardı bu sevginin yolculuğumda bir birimize aşırı güven ve de aldatılmaya çıkan bu yola baş koymuş olmamız... Geçti kör bir atıştı bu zamana sahiplenmek...
Aslında tek bir cümleyle vurulmuştuk geleceğe dair yaşam için “ben de seni çok sevmiştim” evet ben de derken yıllarda çürüyeceğimizi hiç hesap etmemiştik, bu çok derin bir kuyuydu ve biz bu kuyuda boğulduk acılara sanırım…
Hoş kal sevgili hoşça kal denmeden söylenmiş bir rızasızlık cümlesi ve bir ihanetin açık adresiydi…
Şimdilerde pişmanlıksız bakmak mümkün müydü eskimiş yıllara
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta