Gönlümün uçsuz bucaksız ovalarına umut ektim, gözlerinin kuyularından suladım
Bir sevdanın gelgitleriyle donattım gönül soframı, ben nar-ı yüreğinden beslendim
Her sabah yeni umutlarla açtım kollarımı yar, ne bana geldin, ne de gelmemi istedin
Bu hayal tarlasında gözyaşıyla biriktim, onları da ah yağmur ormanlarına gönderdim
Uçurum boylarına ektiğimiz göçebe çiçekleri rüzgâr sular, derin boşluklara sarılarak gün yüzüne çıkardığımız düşler tarlasına yağmurlar geciktikçe. Kıyım hasretlerin coğrafyasında mevsimler hep zemheridir, gözyaşlarımız bedenimizden inerek tuzlara karıştıkça. Gözlerimizin yaşına kan karışınca en çok gecelerin bekleme nöbetlerinde anlarız gönlümüzün kırık taraflarını. Günler, devrilmiş bir yaşamdır, parmaklarımızdan sızan terle buluştuğunda hüznü yüreğimizden tartarız.
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman