Unutulmuşluğun İsyanı Şiiri - Mustafa Gö ...

Mustafa Gökçek
68

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Unutulmuşluğun İsyanı

UNUTULMUŞLUĞUN İSYANI

Hani bazılarınca efkarın derdi unutulmuşluğun anısıdır
Aşkı görmek aşkı yaşamaya yeter mi gözüm
Yaşam girdabı bir oyunsa düşmemeye bakmalı
Bu oyunun mağlubiyeti nedense yaşamımın önceliği

Kaderci değilim ama feleğe de sözüm yok
Yargılanmadan karalığa ferman verilir
Bu limandan bana fayda yok rüzgarım yetersiz
Yarama merhem olmak zamana düşer

Üşüyorum hırkanı ver dostum titretmeden
Ama bakışlarını yumuşat gülümse biraz
Özgürlüğün caddesinde unutulmuşluğun isyanı
Çırpınan yüreğim hazanda gazel yaprağı

Ayrılığa dayanamıyorum yalan olma
Bırak, bırak artık şu pis bohçalarını
Sarılma artık bana lekeli madam
Unutulmuşluğumun isyanını yaşıyorum


09.10.03 Mustafa GÖKÇEK


ALDIRMAMALI


Beyhude kederlenmemeli dünyada
Kederlenirsek bizi esir eden dünyayla
Yoğrulduğumuzu düşlerim
Çınarlar kadar uzun yaşarsak

Aldırmamalı dercesine kızarak
Zulmetmemeli tene ten sardığınca
Dalda yeşil nehir yeşil ama kurşun
Kurşunun ucu kızıldır kırmızıya çalar

Söz içten alaylı olursa yaralar
Ayrılık takvim yaprağının sultasında
Nice aşklar vardır aşığı kör eder
Bir güzellik seviyle kapat defterini...


14.10.2003 Mustafa GÖKÇEK


DUMANSIZLIK

Bu aralar sigara içmeyenler çoğaldı
Yapılan zamlar mı etkiledi yoksa
Ciğerlerimiz mi iflas etti tahlillerimizde
Velhasıl bir ortam sanki bayram havası

Birde bu şenliğe dumansızlar dahil oldu
Ne güzel şey dumansız olmak
Oysa dumansızlık çürümüş bir elma
Kurtçukları yeşillendiren tütün gibi

Sitemlerin ayyuka çıktığı düzlemde
Bir el tavla oynamak toplantılardan
Toplantı yapmaktan daha iyidir
En iyisi de balkonda oturup sigara molası...


15.10.2003 Mustafa GÖKÇEK

MADAM KONTES

Tırnaklarının cilası gelmiş ojelesene
Bakmıyorsan yazık etme tırnaklarına
Kadınsı olmaya devamsa bil bunları
Bil ki yadsımayalım seni madam kontes

Ne acılara şato kurmuşsundur
Şatolar yıkıp kaleler yıkmışsındır
Ateşler taşır sevda yüklüyken
Nice yeminlerini yüreğinde saklarken

Sevda düş derken ömür geçti
Saklı olduğun göz yaşlarından
Sen seni saklayamazsın unutma
Yüreğini kanatma artık madam kontes...

15.10.2003 Mustafa GÖKÇEK

GÖLGELER

Bugün yeniden doğmak istiyorum
Akşamları çağrıştıran gölgeleri kucaklayıp
Gün ışığını kendimce lütuf sayıp
İsyanlarımı biriktirdiğim yüreğimi istiyorum

Usulca nemlenen gözlerim
Ayrılıklara bağlanan yüreğim
Bir göç taşır yersiz yurtsuz karanlıkta
Gölgem bile olsa doğmalı inadına...


15.10.2003 Mustafa GÖKÇEK



ALDIRMADAN YÜRÜ


Aldırmadan yürü ahım kalacak sonra
Rüzgarın olmazsa külün dolaşır ortalıkta
Gün batımı can bedende tükenir belki
Sevmelerimiz bile firari ağlamadan yürü

Mavzerini doğrulttuğunda kanım akmaz
En güçlü yaranın kurşunu yüreğimde
Atış poligonuna gerek yok on iki için
Kırmızı bir gül yeter be çingenem

İntikam saati yüreğimi sızlatıyor
Duygularımı katledip katilim olma
Gururlu ve onurlu ol daima aldırma
Ama ne olur yüreğimi parçalarcasına yürüme...

20.10.2003 Mustafa GÖKÇEK

DOKUNAMAM DÜŞLERİME


Serseri bulutlar düşlerimi topladı yine
Beyhude kederlerimden geçtim
Hazinemdir dokunamam düşlerime
Gece olduğunda ve ben üşümezsem belki

Zalimlerin kahyaları çoğaldı
Yükseklere bakmaktan ayaklarına
Çorapları giymekten gocunanlar
Başkalarının başına der, ayaklarını unutanlar

Göçebe uykumun yarısı geceye gebe
Şarabın koruğunu aldık bekletmeye
Ateşin közü düşlerimde soğudu
Biriken düşlerimin sandığına kilit vurdum...


23.10.2003 Mustafa GÖKÇEK

BİR GÜZELLİK

Sıcaklığını duyuyorum vuslat yakın
Yumma gözlerini uyumamaya çalış
Sabah olunca bir güzellik ülkemde
İçimde bir ıslaklık yağmurdan sonra

İsyanlarına kucak açtırmayan dostlar
Alçaltın benliğinizi kırılan kalemlere
Seyirci kalmayın küçük bir serzenişe
Tabutsuz, kefensiz yollayın beni...


23.10.2003 Mustafa GÖKÇEK

RÜZGARLA SUNULAN MELEK SESİ


Bir rüzgar, bir deli rüzgar
Uğulduyor, uğulduyor, uğulduyor
Masamda bir melek, azrailmiş
Kulağıma, ölümden yana bir şeyler fısıldıyor

Mabedimde Tanrıyım ya, sorguluyorum
Cesaretimle siluetine baktığımda
Gözlerimle bıyık altı gülüşünü yakalıyorum
Daha sıran var diyor, merak etme...


26.10.2003 Mustafa GÖKÇEK



AYDINLIĞIN GÜLLERİ

Bana bir şeyler çağrıştıran imgem düşümde
Soluk benizli denizde ve bir takadayım
Yozlaşan parmağımda dikenin kanı
Hiçliğin peşindeyken bir demet gül yüreğimde

Damarda kan durmaz diye boşa akan kanlarımız
Karanlığa çoğalttı aydınlığımıza koşan gülleri
Karalar bağlayıp kıyıcığımıza çöktüğümüzde
Nice ağıtlar ağıt olur şenliklerimizde

Cihan dolaştım esaretimi anlatmaya
Kör dövüşü yapan aydınların güllerine
Topraklarının bile topraksızlığını
Anlattılar, anladım ama nafile

İçimi sızlattılar kanayan parmağım gibi
Oysa kanayan yüreğim aydınlığın gülleri
Alnında ışığı hisseden aydın topraksız
Toprağını güllerle bezeyen aydın, dikensiz olur...


27.10.2003 Mustafa GÖKÇEK


A-SOSYAL ŞAİR

Dışarıda çöp kamyonlarının gürültüsü
Balkonda hijyenik şiirini yazan şair
Bence içeri girmeli açık hava ilhama zararlı
Hem gürültü, hem okumama a-sosyal şair

Şair kalem tutmalı ekinli ve esinli olduğunca
Çiftçi buğdayını ekmeli sıcak ekmekleri kucaklamalı
Aşık sazının telleriyle esmeli ozanlığını bellercesine
Kalem tutan eller nice şairleri sosyalleştirmeli

01.11.2003 Mustafa GÖKÇEK



ÇILGIN GÖÇ

Ayrılıkların en çılgını nedir dersiniz
Kuşatılmış yüreğimce göçleri yaşamak
Aşkın son bilmecesi gecekonduda başlar
Gözyaşım bittiğinde yağmur yağar

Çılgınlıklar yiter göçlüğün yittiğinde
Kuraklığın pekiştiği yer sarmadadır insanı
Yıllardır beklediğim güz mevsimi
Yağdırmasa da yağmurunu çocukların üstüne

Balçık gibi yoğrulan çamuruna
Ayrılıklarımı, hüzünlerimi katık ettim
Artık sensiz gelen sabahlara da günaydın
Mülteci yüreğim bedenimden ayrı, yine göç yaşıyor...

15.12.2003 m.gökçek

ÇALIŞIRKEN

Sana şiirler sunarken Amadeus Mozart kulağımda
Yüreğim lirik bir keman sesiyle isyanlaşıyor
Tuttuğum kalem, yazdığım kağıt şeffaf
Elim, elim değil sanki kayıyor ıslaklığıyla

Yozlaşan dünyada virtüöz değilim
Sende şiirlerimi kucakla, Amadeus’u dinle
Ve sakın bana, duvarda asılı mavzerimi indirtme
Çünkü meskenim artık evim oldu...


22.12.03 Mustafa GÖKÇEK

SANCIM İSYANIMA


Kavrulan insanlığıma yanarım
Sabahlar tez olmalı, içimde isyanım
Sancılıyım, ocaksız köylerimden yana
Odun yerine yansam ocağınız tüter elbet

Umurunda mıyım memleketim
Hasretin sarıyor ne kadar ıslansam da
Badanasız evimde, kandilin ışığında
Kandilin isini sil çocuğum, iki damla gözyaşınla

31.12.2003 Mustafa GÖKÇEK


KÜLLENDİM

Bir söğüt gölgesinde anılarımı dinliyorum
Ekmek arası sigarama katık
Tuz bulamacında soğuk namlular
Unuttun mu beni anne, öpmeye kıyamadığın oğlunu

Yeryüzündeki acılar yüreğimi kanattı
Savrulan külümle kendimi yarattım
Sarhoş oldum anne, mey sandığım kanımı içtiğimde
Hava puslandı yağmur yağıyor, yoksa söğüt mü ağlıyor

Geceler olunca konar göçerim
Bir göçmen kuşu olurum, suçüstü dağlanmadan
Kabrine gelirim karanlığın bağrında
Küllendim artık anne, geliyorum çam ağacıyla...


03.01.2004 m.gökçek

MUM GİBİ

Gibilerle doldurduk şu yaşantımızı
Karanlık yollardan ırak, mum barındırdık
Hiç yoktan mum iyidir desem de
Yine de ışığı bulanı tanrı affetsin

Ağlaşırken mumun ışığında ve bir köşede
Romantizmi yakalamıştı insanoğlu
Yıllar yılları kovaladı, zavallı Edison
Bir aşık bile olamamıştı, bu dünyadan göçtüğünde...


04.01.04 m.gökçek

Mustafa Gökçek
Kayıt Tarihi : 19.12.2004 15:41:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Mustafa Gökçek