fal baktırmadım
rüyalar yaşatır gerçekleri
uyku tutmaz beni
dolanır dururum azgın dalgalara kapılmış,
katılmışım kötü kaderin önüne
on yedi ağustos
çarpılırım duvarlara
çıkış yolu bulunmaz kurtulmaya
çaresizlik fırtınadır
günlük yaşantımı tarumar eden
umut edecek zaman yok
takılmışım
bahtımın rüzgarına kara mı kara
kör zifiride ayaklanırım
yüreğimi ezen duygulara
kapanmaz hayallere kirpikler
kanlı damlalar damlar
akarken yanaklardan yüreğe
bir seda böler uykularımı
gecenin tam saat üçünde
çağırır beni bir ses tanıdık bana
görmeyen gözler bilmez yaşanan acıları
çılgın kader oyunlarına yenilen
tanyerinde fırlarım yatağımdan
tanıdık biri anlatır bana gece gördüğü rüyayı
içimde büyük acı dua ederim
bir şey olmasın sevdiklerime
nasıl okula gittiğimi bilemedim
karşıma çıkınca tanıdık bir sima
kızgınlıkla burada ne aradığımı sorar,
şaşırarak ne oldu ki?
ne mi oldu?
Gölcük yerle bir oldu
hala sorar mısın bana?
çözülür düzlerimin bağı çökerim yere
karşıdan okul müdürüm gelir,telaşla sorar ne oldu diye
bembeyazsın ne oldu sana der
anlatmak isterim ağabeyimin yaşadığı şehir
denizin altına gömülmüş
dilimde tutukluk,gözlerimde bomboş bakış
kalakalırım öylece...
Dönerim arabayla eve
açarım televizyonu sonuna kadar
bir resim karşıma çıkar
mavi boyalı bir ev
yanında yerle bir olmuş altı katlı bir dev
in cin top oynuyor sokaklarda
sadece yolun kenarında sahibini bekleyen Audi araba
aklım başımdan gidiyor.telefona sarılıyorum,
Bodrum'u arıyorum
abi yetiş abim deprem geçirmiş
sabahın körü şaşırıyor
tamam diyor kalkıp soracağım,hemen gideceğim.
ikinci numaraya sarılıyorum,Bursa'yı arıyorum
ablam ağıt yakıyor cevap olarak
para sorun değil,
abim yaşıyorsa kurtarın diyorum
üçüncü telefonu çevirirken elimde adres defterim
Yeğenim Fethi'ye direktif veriyorum
topla arakadaşlarını abim ve yengem yaşıyorsa kurtarın diyorum
sekiz mimar mühendis makinelerle çıkmışlar yola
varmışlar oraya
beni habersiz bırakma diyorum
üç gün yerimden kalkmıyorum
dizlerim tutmuyor ayakta duramıyorum
en büyük üzüntüm kızımla yaşıt yeğenim
haber geliyor küçük kızı evde değilmiş,son anda gelmekten vazgeçmiş
inanmayacaksınız,yerimden fırlıyorum,eşimi arıyorum,bilet al gidiyoruz diyorum.sabah saat dörtte Gölcük'e varıyoruz.
inanamıyorum sanki Dracula şehrinde yaşıyoruz
beşinci gün meftalar fermuarlı torbalara koyulmuş
yanyana uzatılmış toprağa
küçük abim bakma yüzüne diyor,bildiğin gibi kalsın hatıranda
sağdaki abim,soldaki yengem
bir koku yayılmış şehre kötü bir koku burun direğini kıran
ablam eniştem yeğenim büyük yengem kuzenim ve eşi yıkıntılar arasında karanlık ve umutsuz bakıyorlar etrafa,
yüreğim büyük bir acı duyuyor,beş gündür burada yaşayanlara acıyorum,bu ne haldir Rabbim ?
tan yeri aydınlanırken bir askeri jip geliyor meftaları yüklüyor askerlerle mezarlığa gidiyoruz.
asker yönetimi ele almış,
yoksa hiç kimse gidecek bir yol bulamaz.
askere kıymayın asker bu ülkenin umududur
ölmesin onlar bu halkın güvencesidir
kıymayın ey insanlar bizim tek güvenebildiğimiz kaledir,
kıymayın askere beyler harcamayın keyfinize?
gömü işi bittikten sonra bizi yoldaki benzin istasyonuna bırakıyorlar.Unutulmaz kara günüm,Allah bir daha göstermesin.
17 Ağustos 2018 Almanya // Senem Hayriye Aygül
Hayriye AygülKayıt Tarihi : 4.10.2018 22:04:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
17 Ağustos depreminde 3 gün sonra Gölcük'teydim.Anlatılmaz bir manzara vardı,acıyla yürekleri ağlatan,bu şiirimi o anın acısıyla yazdım.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!