İnsanlar günlük işlerin hengamesine öyle bir kaptırdılar ki kendilerini; gülmeyi unuttular.
Yaşamak için didinirken yaşamayı unuttular.
Uzun yola çıkarken ki ilk heyecanlarını unuttular.
Unuttular sevgiliden gelen kırmızı rujlu sevda mektubunu posta kutusunda.
Platonik aşklarını yeşil işlemeli heybede, duvarda, unuttular.
Yazı masasının orta çekmecesinde hayallerini unuttular.
Çiçek pasajının girişinde ki ilk dönemeçte, annesinin dizlerinin dibine oturmuş dilenen, mavi kurdeleli kız çocuğunu unuttular.
Unuttular sanat fuarında gezinirken tanınmamış bir heykeltraşın elinden çıkan "Masumiyet" adlı kadın heykelini.
Göz ucuyla beyaz duvara yansıyan aşk filmini izlerken yazlık sinemada, sinemanın en arka koltuğunda oturan sevgilinin dudağını öperken ki o aşk dolu son sözcüğü unuttular.
Bardaktan boşanırcasına yağmur yağınca, peltekçe diline dolaşan "Hürriyet Şarkısı’nı" unuttular.
Şubat ayının dondurucu soğuğunda ailecek toplanılan geceleri ve kare sobanın etrafında anlatılan o asırlık hikayeleri unuttular.
Unuttular iş dönüşü bir gece B3 sokağını dönerken ki kendi, kendilerini.
Her şeyi bir bir unuttular.
Hatırladılar sonra... Bu seferde neyi hatırladıklarını unuttular!
Kayıt Tarihi : 22.8.2014 19:44:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!