Unuttuğum Suretim Şiiri - Ergün Doğan

Ergün Doğan
3

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Unuttuğum Suretim

UNUTTUĞUM SURETİM

Katlanmış bir rahle gibi harflere kapalı yüzüm
Ağrıdan diz yapmış şahdamarıma sualime kapalı
Sarınıp gençliğime ayazı eksik bir düğme bıraktım
Yahut fazla bir ilik, yedeğimde hükümlü bir patika
Ardına bakamayan kederli bir yolcuyum ben
Ahvalimi sorsalar bilmem, bilmem güzergahımı
Sırrı dökülmüş eskiyen bir ayna tutun
Yüzümü göreceksiniz derim, unuttuğum yüzümü

O aynalar ki bir tufandır sabah akşam yüzleştiğim
O aynalar ki bir deryadır içine alan katre ömrümü

Bundan mıdır her köşede kendimi buluşum bilmem
Ama derimin altına bırakılan bir cehennem var
Pusulamı kıran yönümü şaşırtan kışkırtıcı bir ifrit
Beni çağıran yastığımda huzurumu kaçıran bir esrar
Duyuyorum duyuyorum gitgide soğuyorum
Lapa lapa yağan kar yolculuk kokuyor bu sabah
Beton damda kar kürüyen çilli kız çocuğunun
İncecik bileklerine ağıyor da yolculuk kokuyor
Bir tılsım gibi bağırıyor çağırıyor baştan çıkarıyor

Ama biz bin yıldır asılıyız bendimize
Kitaplardan kovulmuş bir kabileyiz
Derimiz sökülür pul pul dökülür
Yansak da dönemeyiz kendimize

Zaman akıyor yola akıyor sırtında ağır bir yük
Zaman akıyor suya akıyor sırtında kırık bir düş

Ardına bakamayan kederli bir yolcuyum ben
Karanlıkta yüreğine kibrit çakılan bir yolcu
Karanlık bir odaya aldılar benim çıramı
Çaldılar yönümü pusulamı, yaktılar çıramı

Haritaları yırtmanın zamanı gelmiştir artık
Abdalların efsanesi dolaşmıyor yollarda
Yeni bir ad verilmiş o kadim söylencelerine
Otobüs masal anlatmaz ninni söylemez
Ne dandini dasdanayı tanımıştır ne kabili
Ne de prens mezarının bekçisi çingene kızını
Sihirli lambaları göğü adımlayan halıları
Tunç gövdeli isfendiyarın şehnamesini ise
İlenç bağırtılar bıraktığı asfalt yollarda
Firdevsinin tozlaşmış gözlerinde unutmuştur

Otobüs masal anlatmaz ninni söylemez
Sorgucu sevinçle koparılmış bir abdaldır otobüs
Değnekçilerin çatlamış dudaklarında yol alan
Çelik elbiseli evliyadır bir orada bir burada

Zaman akıyor yola akıyor sırtında ağır bir yük
Zaman akıyor o biçimsiz ve sonlu yatağına

Sonrası vardır zamanın yolcuların düşlerinde
Her yeni adım her imla bir yatışmayla başlar
Her yolculuk belleğimizi boşaltan bir yitimle
Tezgahtayız çünkü menzillere tesviye ediliriz
Gün ışığına veda edip serpilen tohumlar gibi
Başımız eğik sorgusuz sualsiz imtihan ediliriz

Her yolculuk çiçeğe duracak bir hayaldir
Tarazlı bahçelerde tutulur hasat ediliriz

Ardına bakamayan kederli bir yolcuyum ben
Şehirlere sırtı döndürülmüş bir vebalı
Şehirler ki sokaklarında ölüler geziniyor artık
Formika masalarında kravatlarından asılıyor
Delice bıçaklanmış bir çağın bütün çocukları
Geride mühürlenmiş dosyalanmış yazgılar
Yapma çiçeklerde düşlenen leylak kokuları
Geride office yazılı konforlu hücreler

Ardına bakamayan kederli bir yolcuyum ben
Sırtı sıvazlanmış dengini bulamamış bir yolcu
Baştan çıkmamak için gözlerini kapayan bir yolcu
Korkarım afyon yutmaktan aldanmaktan
Kalabalığın ortasında yalnız kalmaktan
Orada sevincimiz döktüğümüz kanlarla kabarır
Sıkıca tutunuruz apoletlerimize cüzdanlarımıza
Ananın oğlu oğlun anayı tanımaz olduğu
Bir mahşer yeridir duraklar tramvaylar
Lal olur diller motorlar patlar sazende
Tiksinç cüzam bir yüzden diğerine bulaşır
Donuk bir bakış çalınır habersiz benzimize

Ardına bakamayan kederli bir yolcuyum ben
Mahşer yerinde suretini unutan bir yolcu

Ergün Doğan
Kayıt Tarihi : 30.1.2012 12:14:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ergün Doğan