Unutmak Şiiri - Yorumlar

Mehmet Çoban
1967

ŞİİR


13

TAKİPÇİ

Biliyorum anladığım söylediğin değildi
Anladığın da benim söylediğim değildi

Aramızda kutsal monolog vardı
O en güzel yardı

Ben tanrısı

Tamamını Oku
  • Adem Uysal
    Adem Uysal 16.08.2012 - 00:27

    'ayinesi İŞ'tir kişinin lafa bakılmaz.....' mı demek istiyorsun?sözünü ettiğimiz birçok doğru şeyi yapmışolsaydık, şu anda çok farklı bir toplum olurduk diye düşünüyorum.'yapmayacağınız şeyi niçin söyleyip duruyorsunuz?' der Kur'anda....

    Cevap Yaz
  • Ayhan Bayram
    Ayhan Bayram 13.08.2012 - 01:59

    Biliyorum anladığım söylediğin değildi
    Anladığın da benim söylediğim değildi
    ...unutmak nutulmaklara gebedir üstad....

    Cevap Yaz
  • Osman Nurani
    Osman Nurani 12.08.2012 - 11:33

    ...Bravo güzel insan, helal olsun size (sana demiyorum size diyorum. siz biz biz siz olabilmek için).

    Biz olmak için çıktığımız yolların taşlığı
    Kendimizi kabul ettirmenin açlığı

    Hayallerimizi sildi süpürdü
    Ben elimizde kalan tek kupürdü

    ...körşeytandan daha kuvvetli ENEYİ=BENLİK iddiasını ne güzel de anlatmışsın.

    ...çok teşekkürler ve başarılar.

    ...+10 puan ve Antolojime aldım.

    ...selamlar.

    Cevap Yaz
  • Özcan Akkuş
    Özcan Akkuş 12.08.2012 - 10:27

    Benler sürekli çakışır; Bizler ise kucaklaşır... İşin özü bu ustadım, yüreğinize sağlık saygılar...

    Cevap Yaz
  • Cevat Çeştepe
    Cevat Çeştepe 12.08.2012 - 09:32

    'ben' olabilmek, 'biz' olabilmenin aşamadığı son duvar olarak hep yükseldi kaldı önünde insanlık tarihinin. Cennet ülkesine bu nedenle hiç ulaşılamadı, hiç ulaşılamayacak...

    Kaleminize sağlık sayın Mehmet Çoban......

    Cevap Yaz
  • Hüsamettin Sungur
    Hüsamettin Sungur 12.08.2012 - 09:24

    Duygulu şiirinizi
    begeniyle okudum

    Cevap Yaz
  • Bedri Tahir Adaklı
    Bedri Tahir Adaklı 12.08.2012 - 05:56

    TEBRİKLER ÜSTADIM

    TEBRİKLER ÜSTADIM

    Hem, meslek-i felsefenin esâsât-ı
    fâsidesindendir ki, ene, kendi
    zâtında hava gibi zayıf bir mahiyeti
    olduğu halde, felsefenin meşum nazarı
    ile mânâ-i ismî cihetiyle baktığı için,
    güyâ buhar-misâl o ene ( benlik)temeyyü’ edip,
    sonra ülfet cihetiyle ve maddiyâta tevaggul
    sebebiyle güyâ tasallûb ediyor. Sonra gaflet
    ve inkâr ile, o enâniyet, tecemmüd eder.
    Sonra isyan ile tekeddür eder, şeffâfiyetini
    kaybeder. Sonra gittikçe kalınlaşıp sahibini
    yutar. Nev-i insanın efkârıyla şişer; sonra
    sâir insanları, hattâ esbâbı kendine ve
    nefsine kıyas edip, onlara-kabul etmedikleri
    ve teberrî ettikleri halde-birer firavunluk verir.

    Hâfıza bir nimettir. Fakat ahlâksız
    bir adamda, musîbet zamanında, nisyan
    ona râcihtir.
    Nisyan da bir nimettir. Yalnız her
    günün âlâmını çektirir, müterâkim
    olmuş âlâmı unutturur.

    Selamlar

    Cevap Yaz
  • Bülent Aydınel
    Bülent Aydınel 12.08.2012 - 01:17

    Bireysellik kavramına farklı bir bakış açısı...Böyle midir...Düşünmeye yönlendiriyor şiir,saygılar sunuyorum.

    Cevap Yaz
  • Muzaffer Kalaba
    Muzaffer Kalaba 12.08.2012 - 01:16


    Dilimizden düşmeyen, birlik, barış hayaldi
    Birey olmaya çalışanların verdiği sinyaldi
    Toplumsal özgürlüklerimiz, bireysel özgürlüklerimize yenildi

    Yüreğine salık üstadım.
    Beğeniyle okudum.
    Güzeldi.
    Saygımla..

    Cevap Yaz
  • Necdet Arslan
    Necdet Arslan 12.08.2012 - 00:20



    Şiirinizi bir solukta okudum Sayın ÇOBAN.
    Birkaç yıl önce Antoloji'ye astığım bir denememin bu sayfada çok şık duracağını düşünüyorum.
    Erdemle.Selamlarımla.

    Sunulur :


    U n u t m a k

    Bir misafirliğe gitsem
    Bana temiz bir yatak yapsalar
    Her şeyi, adımı bile unutup
    Uyusam…

    Galiba Melih Cevdet ANDAY’a katılmak zorundayım.
    Yaşam, bana göre de bir misafirliğe gidişten ayrık değil. Tüketilen bir geçmişte, içinde bulunduğumuz ‘an’da ve ne kadar yaşayacağımızı bilmediğimiz o sonsuz uzamda sürekli o olacak…

    Unutmak!

    Siz de ANDAY’dan öykünerek derin uykulara dalmayı ve adınızı unutmayı ister misiniz?
    Zor bir soru bu! Zor olduğu kadar da tehlikeli bir soru…
    Adımızı unutur muyuz; bilmiyorum; ama zaman çok şeyleri unutturuyor bizlere.
    Dünya ve Türk sanatında, edebiyatında adlarını unutamadığımız nice insanlar vardır. Onlar yaşama bizlerden daha ayrık bakarlar. Deneyimlerini, gözlemlerini, düşlerini, düşüncelerini, imgelerini bir başka yorumlarlar. Yazdıkları romanlarla, şiirlerle; heykelleriyle,resimleriyle, müzikleriyle sonsuzluğun ortasında dururlar. Bu insanların bize sundukları yapıtlar ne kadar muhteşemse yaşamdan kopuşları da o ölçüde garipliklerle doludur.

    Adımızı unutabiliriz belki ama onları unutmak olası değildir.
    Herakleitos’un ‘’Kendi kendisiyle savaşım halinde olan bir şeyin, örneğin içinde karşıt yöndeki hareketleri barındıran yayın ve lirin, nasıl bir uyum içinde olabileceğini anlamıyorlar. En güzel uyum, birbiriyle savaşım halinde olan şeylerden çıkar; her şey, karşıtlık sonucu ortaya çıkar.’’sözünü anımsıyorum.
    Bu bilge kişinin sözlerinin bir bölümüne katılmadığımı belirtmeliyim.

    Burada uzun uzadıya anlatmama gerek yok sanıyorum.
    Yüzbaşı Drayfus, Almanya adına casusluk yaptığı için suçlanan Yahudi kökenli bir subaydı. Askeri mahkemede uzun yargılamalar sonucu 12 yıl cezaya çarptırılır. Emile ZOLA; Emek, Nana, Meyhane…gibi başyapıtları üreten yazar,’’SUÇLUYORUM’’ adlı yazısıyla Dreyfus’u tutacak ve Fransız mahkemelerince mahkûm edilecektir. Zola, İngiltere’ye kaçtıktan sonra, asıl suçlunun bir başka Fransız subayı olduğu anlaşılacaktır. Gariptir ki Zola Fransa’ya döndükten sonra,1902 sonbaharında evinde ölü bulunacaktır. Evinin bacası tıkandığı için uykusunda öldüğü söylenen yazarın bilinmeyen ellerce öldürüldüğü gerçeği tarihe kara bir leke olarak düşecektir.

    Unutmak, demiştik ya?
    Gerçekten de adlarımızı unutabiliriz. Fransızlar Dreyfus’ u unutabilirler ama ZOLA’yı unutmak olası mıdır?
    Fransız vatandaşları kadar, tüm dünya vatandaşları da en çok onun kitaplarını okuyorlar… Zola unutulmuyor! Sözü
    Fransa’dan açmışken Danton’u da unutmamalıyız, diye düşünüyorum.

    1789 Büyük Devrimi’nin önde gelenlerinden biridir Danton.
    Celladına: ‘’Biraz sonra bu evrenden sonsuzluğa yollanacağım. Sizden ricam şu olacak; başımı eline al ve Fransız halkına göster! Çünkü ben bunu hak ettim.’’ diyebilecektir.
    Danton bugün yok aramızda. Ama adını unutabiliyor muyuz?
    Pablo NERUDA’ yı, Nazım HİKMET’ i unutabilir misiniz?
    Ahmet ALTAN, Kristal Denizaltı adlı denemeler kitabında: “Hatırlamak için harcadığımız çabadan çok daha fazlasını unutmak için harcıyoruz. Bize zevk verenleri ya da zevk vaat edenleri unutmak, her unutuşta biraz daha eksilerek… En hatırlanacak olanları unutmak, derin sürgün yaraları açıyor içimizde ve biri soruyor bize şarkılar söyleyerek:
    -“Nereye gidersin sevdiğim, yatağında yalnızken? ’’

    Bu soruya verilecek yanıt, kişiden kişiye değişiyor olmalı…
    Adımı unutmaya gidiyorum, diyenlerden misiniz?
    “Ben seni unutmak için sevmedim” de diyebilirsiniz, elbette ama adını, yapıtlarını, yaşamını unutamadığımız o değin kimseler var ki! Zola gibi…

    Hanry MİLLER’in karısını sattığını biliyor musunuz?
    Mozart’ın, sarayın içinde kralına: ‘’Ben sıradan bir kişiyim; ama kaleme aldıklarım öyle değildirler! ’’ dediğini anımsıyor gibiyim.
    UNUTMAK adlı şiirinin son dörtlüğünde Behçet NECATİGİL ‘’…Kopmuş bağlar/Sonunda öyle ki/Neyimizdi,kimdi/Kimsemiz olmayacak.’’ Diyor.
    Sanıyorum ki unuttukça bir şeylerimizi yitiriyoruz.Belki de kimsesiz kalma korkusu benimkisi…

    Ne dersiniz?

    Necdet ARSLAN

    :

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 11 tane yorum bulunmakta