Değerler ve insanın tınısında bulunan manevi dokunuş. İnsan unutmamalı ki! Kimse doğarken kötü doğmaz.Akıl ve irade zamana sunulduysa iyilik ve kötülük ayrıştırması insan bedeninde büyüdükce ve yaşadıkça erdemleşir.Unutmayın! En güçsüz hissettiğiniz zamanlarda bile,bir dokunuş,bir elin ayağa kaldırmasına ihtiyaç duyar insan.Zayıf irade yıkılır,güçlü irade sallanır ama yıkılmaz,Doğarken etnik kimliklerimiz ve inaçsal yaşamlarımızda da elimizde değildir.Akıl yine devreye gider,zaman sirkilasyona uğradıkça doğru yönerge belirgenleşir.Dünyanın halini görüyoruz insanlığın yoksullaştığı günümüzde savaşlar,menfaatler ve egoların tatminsizliği,İyiliğin ve insanlığın yönergesinde her bireyin üstüne düşeni yapması gerekiyor.Yanınızda olması gerekirken,sadece İNSANLIK.Yaşam öyle bir yere getiriyor ki insanı,hayatınızda hiç olmamış birine ağlarken,buluveriyorsunuz kendinizi…İşte burada belirivermesi gereken İnsanlık ve can olana dokunuş,Kötülüğü herkes yapar,Menfaat için duygular ve bazı değerler vurulmalalı yada yok edilmemeli,satılmamalı insanlık…
‘’Ne zaman ihtiyaç duyarsan yanındayım’’ cümlesini sözsüz hissettirir, bazen bir bakışıta. İşte o zaman bunun ne kadar kıymetli olduğunu anlarsınız.
Hiç kimse ağlamamalı,ağlamayı elbette tasvip etmiyorum lakin gerektiğindede ağlamalı insan,çünkü gülmenin kardeşidir ağlamak ve rahatlatır.Kötülüğün hakimiyeti olduğu bu dünyada yaşadıkça ve gördükçe iyiliğin kıymeti anlanır. şayet ağlayacaksa bir insan, sevinçten ağlamalı. Bir kişiyi ağlatma kötülüğünde bulunanlar bilmelidirler ki; kötülüğü arzuları güçlü oldukları için değil, vicdanları zayıf olduğu için yaparlar.
Elbette dünya üzerinde herkes iyi olacak diye bir kaide yok,düzen döndükce ve dünya var oldukca iyiler ve kötüler hep olacak,bizlere düşen teşvik etmek iyiliğe ve güzelliğe.
Etrafımda görüyorum; çocuklar ve gençlik başı boş,manevi değerlerden yoksun,ebebeyinlerin ve bizlere düşen asli görevlerden biride onlarla sık zaman gecirip insanı duruşlarına örnek olmak,ve teşvik etmek diye düşünüyorum…
Bu yazıyı yazma gereği neden duydum değerli dostlar kısaca anlatayım kendi yaşanmışlığımı dahil ederek; Özellikle evliliklerde ki; evliliklerde bazen iki tarafın iyi olması bile yetmiyor..İnsan anlaşamayıp boşanabiliyor,hele ortada birde küçük bir çocuk varsa offf işte en büyük cezayı o çekiyor.3-0 yenik başlıyor hayata
1-Gol:Eğer iki taraftan biri art niyetliyse Çocuk mahkemelerde ve icra memurları ve pedolaglar arasında mekik dokuyor.Bu anne ya da baba gözetiminde olsada farketmiyor çünkü memurları getir götür adliye işleri,yol vs saatlerce süren uğraş ve düşünün bir bebeği aç ve uykusuz ayak üstü bakılıyor.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta