Durdu ŞAHİN: Selami Yıldırım kimdir? Bize kendinizi tanıtır mısınız?
Selami YILDIRIM: 1959 yılında Sivas ili Kangal ilçesine bağlı Havuz beldesinde doğdum. İlkokulu Havuz’da, ortaokul ve liseyi Sivas’ta okudum. 1980 yılında Konya Selçuk Eğitim Enstitüsü’nden, 1994 yılında Anadolu Üniversitesi’nden mezun oldum. Öğretmenliğe Ağrı’da başladım. 1985 yılından bu yana Bursa bölgesindeyim.10 yıldır idarecilik yapıyorum. Binlerce çocuğumun yanı sıra iki de kızım var. Şairim, edebiyatın diğer alanlarıyla da ilgiliyim.
Durdu ŞAHİN: Sizi şiirlerinizle tanıyoruz. Nasıl yazmaya başladınız? Ne zamandan beri ve nerelerde yazıyorsunuz? Biraz bunlardan söz açar mısınız?
Selami YILDIRIM: Eğitim Enstitüsü yıllarında şiir yazmaya hevesliydim. Bu hevesimin nereden kaynaklandığını zaman zaman düşünürüm. Bunun için çocukluk günlerime, ablamla birlikte evimizin önünde yıldızlara baka baka söylediğimiz türkülerin, annemin ağıtlarının ruhumuzda kalan tortuları olabilir diyorum. Eğitim Enstitüsü yıllarımda karaladığım şiir müsveddelerini ağabeylere gösterdiğimde hep düş kırıklığı yaşardım. Fakat içimde bir coşku hep vardı. Genlerimi de hesaba katmak gerektiğine inanıyorum. Merhum amcam manzumeler yazardı. Daha çok destan tarzında. Ölüm, sel, kaza, vb. olaylar üstüne ve hayattan beklentileri onun için yazma sebepleriydi.
İlk şiirim, 1988 ancak bir kaç sayı çıkabilen, İnsanlığa Çağrı dergisinde yayınlandı.: “Çanakkale Geçilmedi mi? ” Şiirimin bir dergide yayınlanması beni oldukça heyecanlandırdı. Coşkum arttıkça arttı. Yazdıkça yazdım. Bazen kendimi şiir imalatçısı gibi hissetmeye başladım. Daha sonraki şiirlerim şiir okulum diyebileceğim, İlim, Kültür, Sanatta Çınar dergisinde çıkamaya başladı. Bu yaklaşık on yıl sürdü.
Durdu ŞAHİN: Şiirinizin beslendiği kaynağı öğrenebilir miyim?
Selami YILDIRIM: Medeniyetimiz, kültürümüz ve sevdamız diyebilirim. Yitik bir uygarlığın hikmeti arayan yetim çocuğun “Gözü yaşlı, gönlü kırık, yâr böyle..” diyerek gelenekle bugünü kucaklaştırıp asrın idrakine sunmaya çalıştığım üst ifadelerdir diyebilirim.
Durdu ŞAHİN: İsterseniz buradan sanat anlayışınız, felsefeniz, yani poetikanıza geçelim...
Selami YILDIRIM: Sanat, Arapça güzel, özenli güzelce yapılan iş anlamına gelen “sanea” kökünden türemiş bir kelime. Yani sanat sıradan bir iş, amel değil, aksine elin, aklın ve en önemlisi yüreğin ortaya konularak yapılan üs düzey, nitelikli bir iş olmaktadır. Bu bağlamda şiir alt alta yazılıp, sıralanan kafiyeli, söz kalıpları değildir. Belki bu manzume olabilir ama asla şiir değildir. Şiir bir şuurlanma işidir. Şiir bir duadır. Bunun içindir ki şairin zikri şiirdir.
Sanat, güzeli en güzeli yapma eylemi olduğuna göre, eylemi estetik bir kimliğe büründürüp, gerçeği ifade etme biçimi olmalı. Cemil sıfatının sahibi, bizdeki bu cevheri bize vereni aramak, ona ulaşmak sanatımızın gayesidir. Yoksa gerisi:” Çelik-çomak” olur.
Durdu ŞAHİN: 2004 yılının ilk günlerinde biri çocuklar için olmak üzere iki kitap birden yayınladınız. Ardı ardına açan çiçekler gibi. “Karanlığa Işık Sakla” ve “Ay Masalı”. Biraz da kitaplarınızı konuşalım isterseniz… Nasıl tepkiler aldınız?
Selami YILDIRIM: Evet, onaltı yıl demlendirdikten sonra iki kitapla birden çıktım okuyucunun huzuruna. Döne döne “İnce eleyip sık dokudum” diyebilirim. Çok iyi tepkiler aldım. Şiir ve sanat eleştirmenleri, aydınlar, bilginler, çocuklar… Hepsi de şiirimi yücelttiler. Beni duygulandıran ifadeleriyle ödüllendirdiler. Mesela Sayın Aykut Edibali, hem bizzat arayarak hem Bayrak dergisindeki başyazısında “Karanlığa Işık Sakla” adlı kitabımdan uzun uzun söz ederek, beni onurlandırmış, alabileceğim en büyük ödülü vermiştir bana. Yine büyük söz ustası, Nobel ödülü aday adayı sn. Ziya Faruk, aynı kitabım için: ”Selami Yıldırım’ın mısralarındaki derinliği Fuzuli, Yunus, Bodler ve Şekspir’de gördüm. Son derece çarpıcı, düşündürücü ve tek kelimeyle harika… Yalnız iyi tanıtılması lazım.” gibi iltifatlarla beni gönendirmiştir. Şiirlerimde birçok insanın kendisini bulduğuna bizzat şahit olmak yaptığım işin güzelliğini ve önemini bir kez daha fark ettirmiştir. Bir yaz akşamı daha okula bile gitmeyen bir çocuğun çocuk şiirleri kitabımdaki bütün şiirlerimi ezberlediğine, babasının ise:”Şiirleriniz yüreği yanık, çilekeş bir aşığın göz yaşları, milletin derdine dil olmuş bir aydının feryadı..” Kitabımı ilk defa eline alan emekli bir öğretmenin ise rastgele seçtiği bir şiirimi okurken göz yaşlarını tutamamasını görmek, seni anlayan birini görmek tarifi imkansız duygular
Durdu ŞAHİN: Söz ödüllerden açılmışken, ödülleri konuşsak diyorum. Bugüne kadar nerede, hangi ödülleri aldınız, anlatır mısınız?
Selami YILDIRIM: Adana Altın Koza Kültür Sanat Festivali’nde açılan şiir yarışmasında “Karacaoğlan “ ödülü, Türkiye Diyanet Vakfı’nın açtığı Çocuk Şarkıları Söz Yarışması’nda Türkiye 2.lik ödülü, İnegöl Mehter Derneği Tarihi Mehter konulu şiir yarışmasında 1.’lik ödülü, Nüzhet Erman Şiir yarışmasında 3.’lük ödülü, Çınar dergisinin açtığı şiir yarışmasında 1.lik ödülü, Orhangazi Belediyesi şiir yarışmasında 1.lik ödülü, en son Uluslar arası 2.Fuzuli şiir yarışmasında 2.lik ödülünü aldım.
Durdu ŞAHİN: İlk ödülünüzü kazandığınızda neler hissetmiştiniz? Yarışmaların faydasına inanıyor musunuz?
Selami YILDIRIM: İlk ödülü aldığımda kendimi fark ettim. Kendime güven duydum. Adete kamçılandım. Koştukça koştum. Daha sonra maraton koşmayı öğrendim. Yorulmayı unuttum. Çünkü söyleyecek daha çok sözümüz vardı. Milletin derdine dil olmak gibi bir misyon, kendi uygarlığımızı uyandırıp yüceltmek gibi bir vizyon olunca, rönesansın kapısını aralamak şerefiyle hedefe hep hedefe yürüdüm, yürüyorum şiirin yollarında. Yarışmalar yeni yeteneklerin keşfinde önemli bir araç. Açılmalı, desteklenmeli. Taltif edilmeli. Çünkü; “Marifet iltifata tabidir.”
Durdu ŞAHİN: Dilerseniz ikinci kitabınız “Ay Masalı”na gelelim? Ay Masalı nasıl bir kitap? Bu kitabınıza gelen tepkiler nasıl?
Selami YILDIRIM: Ay Masalı, bir çocuk şiirleri kitabı. Bu kitap, çocuk edebiyatının genel ilkeleri esas alınarak kaleme alınmış bir kitap. Bunu kitabıma önsöz niyetiyle koyduğum, uzman ve akademisyenlerin kitap hakkındaki görüşleri de doğruluyor. Mesleğimiz gereği, çocuklarla iç içeyiz. Yazdıklarımı onlarla paylaşır, onların tepkilerini alırım. İlk onlara okurum. Onların gözlerindeki pırıltılara bakarım.
Kitap çıktıktan sonra birçok anne, baba ve çocuk beğenilerini dile getirmişlerdir. “Ben çocuğuma hiç kitap okutamazdım. Sizin kitabınızı bir solukta okudu.” gibi ifadeler, çocukların niye okumadıklarının da cevabını içeriyordu. Çünkü çocuklar adına yazılan metinler, onlara hitap etmiyor. “Çocuk şiiri “ demekle, çocuk şiiri olmuyor. Hayata onun gözüyle bakmak, onun hissettiklerini yakalamak gerek. Onları iyi gözlemlemek şart.
Durdu ŞAHİN: Öyleyse, bu gözlemlerinizle ilgili bir hatıranız olmalı.
Selami YILDIRIM: Var tabii ki. Bir sabah kalktığında gece gökyüzünde gördüğü yıldızları göremeyen küçük kızım ”Yıldızları kim toplamış? “ diyerek bende şimşekler çaktırmış ve “Kim Topladı Yıldızları? ” adlı şiiri yazdırmıştır.
Durdu ŞAHİN: Daha çok ne zaman ve nasıl yazıyorsunuz? Yazdıktan sonra neler hissediyorsunuz?
Selami YILDIRIM: Daha çok kendime döndüğüm anlarda yoğunlaşıyorum. Bir yolculuk anında. Dalıp gittiğimde. İçsel kişiliğimi yaşadığım anlar da diyebilirim. Duyduğum ya da okuduğum çok çarpıcı bir söz bende çok zengin çağrışımlar yapar. Önce hafızama kaydeder ilk fırsatta yazıya dökerim. Birkaç kez yazar, birkaç kez okur, tiyatral hale getirir, dramatize ederim. Akışı, coşkusu, musikisi, çağrışımları, ifade gücü ve fikren doğruluğuna inandığım an son şeklini veririm şiire.
Bu andan itibaren yeni bir eser meydana getirmenin hazzını yaşarım. Yeni bir çocuğum olmuş gibi sevinir. Onunla oynaşırım. İlk fırsatta birileriyle paylaşmak için fırsat kollarım. Şiir yazdığım anlarda sinirlerim çok gerilir. Alınganlaşır, en ufak sesten rahatsızlık duyarım. Bazen de en kargaşalı bir ortamda şiire sığınır, onda huzura ererim.
Durdu ŞAHİN: Şiire yeni başlayan ve şiir yazmak isteyenlere neler tavsiye edersiniz?
Selami YILDIRIM: Öncelikle bir kalbi olduğunun farkında olmalılar. Yaptıkları tahsili bahane ederek kendilerini kategorize edemezler. Öncelikle ustaları okumalı, bir fikir ve misyon sahibi olmalılar. Uygarlığı sanatkârların kuracağını, hiç unutmamalıdırlar. Almanya’yı kuranın Goethe, İngiltere’nin Şekspir’siz olamadığını bilmeliler. Bizim de yeniden dirilişimiz olacak olan Milli Rönesansın ancak ve ancak sanatla hikmetle ve bilgiyle mümkün olabileceğini bilerek, yaklaşmalılar genelde sanata, özelde şiire.
Durdu ŞAHİN: Son olarak, sırada yeni bir şey var mı diye sormak istiyorum.
Selami YILDIRIM: Sırada biri çocuk şiirleri olmak üzere 2 şiir dosyası ile bir çocuk hikâyesi dosyam var.
Durdu ŞAHİN: Çok teşekkür ediyorum. Sözleriniz hikmetli, kaleminiz bereketli olsun diyor,”Yolcular” isimli şiirinizle mülakatı noktalıyorum.
YOLCULAR
Biz ağaç gölgesi görmemiş
Topraklarda büyüdük.
Hep yokuştu yolumuz,
Düzlüğü hiç görmedik.
Uzun havalar söylerdik,
Uzun yollara inat.
Dilimiz gibi
Türkçeydi çilemiz
Doğduğumuz topraklara
Benzeriz biz,
Susuz, yağız, çaresiz…
Emanet bilip toprağı,
Vatan dedik,
Bayrak dedik
Hak dedik…
Hak bildik yolumuzu,
Sevdamızı hak belledik,
Girmedik renkten renge,
El gibi.
Hep yolcuyduk
Ve hep yoldaydık,
Farkında değildik,
Tabanımızın delindiğinin
Fakat farkındaydık,
Emanetin sahipsizliğinin.
(Karanlığa Işık Sakla s.8)
Durdu ŞahinKayıt Tarihi : 11.9.2007 13:02:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!