ÜNİVERSİTELİLERİN DİLİNDEN İZZET BAYSAL’A SUNULUR
(BİN SEVGİLİK ÇELENK) *
İbrahim KIBRIS
Tükçenin Eğitimi Bölümü
Öğretim Görevlisi
Bolu’nun kıyı mahallesinde bir çatal yürek
Ayışığına karşı umutlarını kemirip,
Son kez kulak verir geceye
Yüreğinde gelinlik bir kız
Düşlerinde kuracağı binalar
Bir yangını söndürürcesine
Diker başına kökez testisini.
Bir zamanların Çamlıbel’indesin Ruşen Ali,
Senin türkünü dinliyor
şimdi çapacı kadınlar,
Senin türkünü söylüyor
Kunduracı çırakları
Senin türkünü;
Yaylaların gelinlik kızları.
**********
Bolu’nun İzzet Babası
Bir ışıkistan kurar
Yumrukaya koruluğunda
Bırakıp yerini
Promete’nin ışıkçı çıraklarına
Engin bir iç rahatlığıyla
Yatar Anıtmezarında
Ama binler başında..
_________________
* Bu metin 5 Mart 2003’te, Üniversitemizin kurucusu, Değerli İnsan İzzet Baysal’ın ölümünün 3. yıl dönümünde oratoryo olarak Tükçenin Eğitimi Bölümü öğrencilerince seslendirilmiştir.
O’nun için üzülmek bir gün
Ama düşünmek-örnek almak
O’nun büyüklüğünü
HERGÜN......
* Ben 18 yaşında bir üniversiteliyim, Abant İzzet Baysal Üniversitesi birinci sınıf öğrencisiyim. Daha geçen yıl, bu sıralara gelebileceğimi bile düşleyemiyordum. Şu andaki mutluluğumu Bolu’nun Babası İzzet Baysal’a borçluyum.
* Teşekkürler İzzet Baysal
* Sayın İzzet Baysal,
Bizim için yaptıklarınızdan dolayı size teşekkürler borçluyuz. Sanırım size teşekkür etmenin en güzel yolu; kurduğunuz bu kurumlarda yetişen öğretmenler olarak; öğrencilerimize sizi anlatmakla ve sizin gibi insanlar yetiştirmekle mümkün olacaktır.
* Bolu’da her köşe başında İzzet Baysal adını görebilirsiniz. Bence bu kadar çok eser, ancak yüreği büyük bir sevgiyle dolu insan tarafından yapılabilir.
*Teşekkürler İzzet Baysal...
* Her zaman kendi yaşamımızı güzelleştirmek ve geliştirmek için uğraşırız. Fakat öyle insanlar vardır ki, ellerindekileri çekinmeden başkalarının mutluluğu için harcayabilmektedirler. İşte İzzet Baysal bunun en güzel örneği;
* Teşekkürler İzzet Baysal...
* Bizler kendi gemimizin kaptanı olmaya o denli özeniriz ki, başkalarını da düşünmenin gerekliliğini unutuveririz çoğu zaman. Yaşamımızı kocaman bir “ben”in egemenliğine mahkûm ederiz. Daha güzel, daha imrenilir yaşamak isterseniz, gelin şu “ben”i değiştirip “biz” olarak genişletelim. Biraz da başkaları için çalışalım. İşte İzzet Baysal; verebilmenin, yararlı olmanın zevkini yaşamış ve yaşatmış bir insandır.
* Bolu’ya geldiğim zaman birçok yerde İzzet Baysal’ın adına rastladım. Merak ettim “İzzet Baysal kimdir? ” diye. O ya bir halk kahramanıydı, ya da çok zengin-hem de eli Bolulu hemşehrileri için apaçık olan- Öğrendim ki İzzet Baysal ikincisiymiş. İşte Türkiye’nin böyle insanlara ihtiyacı var. Öyle ya, her şeyi devletten bekleyemeyiz.
* İnsan nadir değil bu dünyada, insanlık nadir... Ülke olarak zenginimiz az değil, İzzet Baysal gibi olanlar azdır. Biz üniversitemizin öğrencileri olarak İzzet Baysal’ı seviyoruz, bizler için yaptıklarını şükranla anıyoruz. Başka zenginlere de örnek olmasını istiyor, kendilerine gittikleri dünyada nurlar içinde yaşa diyoruz.
* O da içimizden biri, bizlerden biriydi bir zamanlar. Sorumlulukları, idealleri olan ve yaşamını bu idealleri doğrultusunda biçimlendiren bir üniversite öğrencisiydi. Amaçsız, idealsiz insanları hiç sevmezdi. Onun en büyük dileği ülkesi için bir şeyler yapmak, ülkesinin ışıklı geleceği için tıpkı gökten ateşi çalıp insanlığa gizlice getiren Promete gibi ışıkçı çırakların, daha sonra da ustaların yetişmesine katkıda bulunmaktı. Çünkü O, bu iletiyi kendisini bilmeye başladığı yıllarda Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ten almıştı. Çağdaş uluslar düzeyine başka nasıl varılabilirdi ki? ... İşte onun için İzzet Baysal ülkesinin eğitimine gönül verdi. Ülkesi için yaptıklarını da hiçbir zaman vergisinden düşmedi, aksine vergisi ödenmiş kazancından yaptı ne yaptıysa. Daha ne yapsındı ki? ...
* Bir hizmet doktoruydu İzzet Baysal... Her sonbahar başında okulların açılış zili çalarken, onun yüreğini kim bilir ne büyük bir sevinç yumağı sarıp sarmalıyordu. Hizmetin sonsuz güzelliğini, şiirsel bir keyifle, gönül gönül yudumluyordu belki de. Kreşleri, ilköğretim okulları, liseleri, yurtları, hele hele Üniversitesiyle üniversitelileri... Bolu’ya hizmetinin karşılığını aydınlık bir bilim çelengi olarak sunacağız kendilerine...
*Ülkemiz bir bütündür, insanlarımız da bir bütün...
Birliğin, beraberliğin, sevginin ve kardeşliğin yegane yatırımını yapmıştır İZZET BAYSAL. O, bir insan olarak verebileceğinin en çoğunu sunmuştur biz gençlere. Dahası bir toplumun yarınlarını dikmiştir Yumrukaya koruluğunda, hem de hiçbir beklenti içinde olmadan... Hizmet etmek, O’na yemek içmekten çok daha fazla keyif vermiştir. Bütün yaptıklarının altında yatan itici güç; ulusunun yarınları olacak gençlik sevgisinden başka hiçbir şey değildir...
* İzzet Baba
Çalıştı OKUL oldu
Çalıştı SAĞLIK OCAĞI oldu
Çalıştı ÜNİVERSİTE oldu
Kurdu VAKIF oldu
Yaptı ÖRNEK oldu
Ve çoğalsın diye
Yaptıklarının sayısı
Ağız birliği etmişcesine
Bütün melekler
Doksan üçyıl gözettiler
Bolu’nun İZZET BABA’sını
* Yaktığı mumlar ki
Aldırmadan rüzgarına Bolu Beyi’nin
Işıyacaklar-ışıtacaklar
Ayın ondürdünden sonsuza değin
Bütün karanlıklarını ülkemizin.
* Selçuklu hükümdarlarından biri Mevlâna’yı ziyaret eder. Ziyaretin bitiminde de Mevlâna’ya saltanatların arasında ne gibi farklar olduğunu sorar. Mevlâna bu soruya şu karşılığı verir:
- Senin saltanatın gözlerin açık olduğu sürece vardır. Oysa benim saltanatım gözlerim kapandığında başlar. Ulu insan Mevlâna sanki aynı yanıtı saygıdeğer büyüğümüz İzzet Baysal için de vermiştir. Bugün Mevlâna halen daha tanınıyor, eserleri okunuyorsa, bu yaptıkları sayesindedir. İşte İzzet Baysal da aramızdan ayrılmış olmasına karşın, tıpkı Mevlâna gibi yıllar geçse de anılacak, eğitime katkıları unutulmayacaktır.
* İzzet Baysal çalışkan ve başarılı bir iş adamıydı.İsteseydi kurduğu fabrikalara yenilerini ekleyebilirdi. O, kurtlar sofrasından payına düşeni almasını çok iyi biliyordu. Ama O, şunu da iyi biliyordu ki, iş dünyası insanı bugün zirveye çıkarabileceği gibi yarın da zirvenin eteklerine savurabilirdi. Oysa O, gönüllerde yaşamak, yaptıklarıyla “ölümsüz” olmak istiyordu. Bu amaçla da iş yaşamında elde ettiği birikimlerini hiçbir karşılık beklemeden ülkesinin hizmetine sunmuş, birçok eğitim kuruluşunun alnına İZZET BAYSAL adını yazdırmıştır. “Türkiye Cumhuriyeti Hizmet Üstün Madalyası” ve “Onursal Doktora” payesiyle şereflendirilmesi bunun en güzel kanıtı değil midir ki? ....
* O’nun kurduğu eğitim kurumlarının bir özelliği de hiyerarşik bir düzene sahip olmasıdır. İzzet Baysal Kreşinde eğitim hayatına başlayan bir çocuk, istediği sürece yine İzzet Baysal’ca yaptırılan ilköğretim, lise ve üniversitede eğitimine devam edebilir.Dahası başarılı olduğu taktirde yüksek lisans ve doktora eğitimi de alabilir. Bu ayrıcalık yalnızca İzzet Baysal Vakfı’na özgüdür. Türkiye Cumhuriyeti’nde şimdilik bu biçimde hiyerarşik yapısı olan bir başka vakıf yoktur.
* Bırakma gözlerini buralarda
İzzet Baysal
Biz ki kurduğun ışıklı ülkende
Açsın diye en güzel nilüferler
Emanetin olan bembeyaz bayrakları
Ülkemizin en ışıklı gönderlerine çekeceğiz
* Hoş, siz olsaydınız aramızda
Gönencimiz dağları tutacaktı ya,
Olmuyor işte...
Ama kuşkun olmasın İzzet Baysal,
Daha karlar suya kesmeden,
O marulsu yapraklarıyla,
Yine yoğurt çiçekleri açacak Gölköy’de
Ve yine on sekizindeki kadar delikanlı
Doksanındaki kadar bilge yüreğinden
süzülen sıcaklık,
Bölüşülürken her sabah sınıflarımızda,
İnan, bayram yeri gibi olacak ortalık.
* Eridikçe ülkemin karları dağlarda,
Daha bir çoğalacağız
Karaköy başlarında,
Yumrukaya koruluğunda.
Ve yurdumun her bir yanından gelen
On sekizinde bilgi avcıları,
Çekip süngerlerine
Karanlığı delecek ışıkları,
Alnının tam ortasından vuracaklar
Ülkelerini kuşatan,
o sonsuz karanlıkları...
* Değerli büyüğümüz İzzet Baysal, bizlerin dünyasını güzelleştiren başarısındaki sırrı, şu sözlerle özetlemiştir:
* “SEVGİLİ GENÇLER, Size sunabildiğim bu imkânları dürüst ve gayretli çalışmaya, tasarruflu davranmaya ve sebatkâr olabilmeye borçluyum. Sizin de aynı ilkelerle, benzer imkânlara erişebileceğinize eminim...”
* Birgün İzzet Baysal’a sorarlar: “En kıymetli eseriniz hangisi? ” Bu soruya ancak bu kadar bilgece bir yanıt verilebilirdi: HALKIMIZIN VE GENÇLERİMİZİN BAKIŞLARINDA HİSSETTİĞİM SEVGİ BUNLARIN HEPSİNE BEDELDİR”
.* Bir eğitimbilimci onun için şöyle der: “İzzet Baysal tasarrufa önem verir, savurganlık yapmazdı, dahası tabağından yemek, bardağında su artmamıştır. Çünkü O yiyebileceği ve içebileceği miktarı iyi bilirdi. Başarıya ulaşma yollarını azim, sabır, cesaret ve çalışma olarak belirten İzzet Baysal, sözüne sadık, ülke sorunlarına duyarlıdır. Politikaya bile girmemiş, ülkesinin tüm insanlarına aynı yakınlıkta olmayı ülkü edinmiş, yaşamını ülkesine adamıştır. En önemli özelliği; “Az konuş, çok iş yap”tır. Bilmediğini araştırmayı sever, öğrenmenin yaşının olmadığını düşünürdü. Ayrıca inançlarına da sıkı sıkıya bağlı bir insandı.”
* İşte, İzzet Baysal; yaşamı boyunca elde ettiği deneyimlerini, bir imbikten geçirdi ve siz gençlere öğüt olsun diye on özlü cümleyi hayat kütüğüne kazıdı. Sayın gelsin onunu da...
• İşini iyi yapmaya vakit ayır, iyi iş kişiyi kendine saygın yapar.
• Teşekküre vakit ayır, teşekkür yaşam pastasının kremasıdır
• Anlaşmaya vakit ayır, anlaşma yaşama güzel bir tat verir.
• Duaya vakit ayır, dua güç anlarda direnmenin desteğidir.
• Duaya vakit ayır, dua güç anlarda direnmenin desteğidir.
• Sevmeye vakit ayır, sevme yaşamı tatlı kılan şeydir.
• Düşünmeye vakit ayır, düşünce güç için kaynaktır.
• Eğlenmeye vakit ayır, eğlence gençliğin sırrıdır.
• Vermeye vakit ayır, verme günün aydınlığıdır.
• Okumaya vakit ayır, okuma bilginin pınarıdır.
• Gülmeye vakit ayır, gülme ruhun müziğidir.
* Batman’dan geliyordum. Yüreğimde belirsiz bir geleceğin dayanılmaz hüznüyle ayak basmıştım Bolu’ya... Açlığın, yokluğun, yoksulluğun yolumu gözlediklerini düşünüyordum. Bir yer gösterdiler bana, sıcak- sımsıcaktı. “Kim yaptı burayı? ” dedim, “O” dediler. Çay içmek için ayırdığım parayla yemek verdiler bana, “Kim ödedi? ” dedim, “O” dediler. Araştırdım, O da benim gibi yokluktan gelmiş buralara. “Sevdası neydi? ” dedim, “On sekiz yaşın sıcaklığı, yani sensin” dediler. “On sekizlik kızların, oğlanların boynu bükük kalmasın, aydınlıkları karanlıkları delsin” istemiş sevdası için külüngünü vurduğu gün...
* Şimdi O BOLU için bir kahraman. Ne var ki kimileri İzzet Baysal’ın kahraman olmak için doğduğunu düşünüyor. Oysa kahramanlar en güç koşullarda bile cesaretle ülkülerini yaşama geçiren insanlardır. Dahası kahramanlar; bencillikten uzak, kendisinden beklediği şeyin, başkalarının ondan beklediğinden çok daha fazla olduğu insanlardır. İzzet Baysal bütün bunları yapmıştır, ancak kahraman olmak için değil, biz gençlerin içinde saklı korları tutuşturmak için yapmıştır yapacaklarını. Sevgili Üniversiteliler... Haydi, hep birlikte, içimizdeki kahramanı keşfedelim, O’nun izinden gittiğimizi en gür sesimizle haykıralım:
* İzzet Baba
Seni ve
Ülkemizi seviyoruz
Atatürk ilkelerinden aldığımız ışık
Ve senden aldığımız feyizle
Ülkemiz için elimizden geleni yapacak
Sana lâyık olmaya çalışacağız
Kayıt Tarihi : 21.8.2005 15:31:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![İbrahim Kıbrıs](https://www.antoloji.com/i/siir/2005/08/21/universitelilerin-dilinden-izzet-baysal.jpg)
TÜM YORUMLAR (1)