Benim şahsî kurgularım vardır, sürekli düşündüren ve düşündükçe beynimi kemiren. İçimde çok kalabalık insan manzaraları, yığınlar, köpekler, kolej kızları.
Yolunda gitmeyen daha bir sürü olgular ve algılar karmaşası galiba artık yoruyor beni.
Öncesi sonrasının izdüşümüdür yaşamın.
Geçmişe takılıp kalmışım işte, gün geçmiyor ki seni yeniden hatırlayıp biraz tebessüm biraz hayal ve sonunda kahır. Özlemlerim rüzgarla büyüyen bir yangın gibi yüreğimin bozkırında ve nerden müdahale etsem başka bir yöne savruluyor sensizlik.
Şimdi çıkıp gelsen ne olur ki istersen bağır çağır en büyük küfürleri et bana eğer toparlanacaksa bu dağılmış inci taneleri sevdamız ya da hiçbir şey söylemeden sadece sarıl, değdir yüreğini yüreğime barıştır acılarımızı herkesten ayırıp karıştır bizden olan yine bizi.
Benim şahsi kaygılarım vardır içimden bir türlü söküp atamadığım ve beni her gün yeniden yatalak bir hasta gibi yerimden kımıldatmayan ve beynimin içinde işgal kuvvetleri ile sürekli savaş halinde olduğum kaygılarım.
Sanki oturup anlatsam içimden geçen her şeyi gececek bu durum.
Ama anlatamadığım her saniye bir silindir gibi üzerimden geçiyor eze eze. Bir de kendimi sana anlatamamak var sevgilim onu hiç sorma. Keskin bir mızrak gibi geçiyor içimden. Bekliyorum belki bir gün sen beni dinlemek isteyeceksin ya da sıradan bir günde sıradan bir masada oturup kahve içerken kendi kendine açılacak gönlümün kapıları, sonrasında şimdiye kadar tutsak ettiğim bütün cümleleri salıveririm kim bilir ve sen beni yeniden dinlemeye başlarsın ya da benimseyip benim bu hallerimi bizim hallerimize çevirirsin acılarıma ortak olursun seninkiler yetmezmiş gibi.
Acı demişken aklıma bol acılı dumanı üzerinde kızılca bir lahmacun geldi şimdi acıkıyorum galiba neyseki yasak ettim kendime yalnızken yemeyi. Bir ütopya olsa da artık bu birlikte yemek yeme düşüncesi yinede düşünüyor işte insan.
Benim şahsi acılarım var kimseyi değdirmedigim, değerli birer eşya gibi hep saklı tuttuğum hatta nasıl anlatsam ki bunu, hani yükseklik korkusu olan acemi bir askerin uçaktan atlarken çekeceği paraşüt ipinin açılmama ihtimalini düşünmek gibi bir düşünce işte. Kimseye anlatamadığın ama içinde de sürekli canlı bir tehdit gibi duran sakladığım acılarım var benim. Anlat deme bana desem şimdi saçma bir cümle olur. Ama ben seninle saçmalamak da isterdim. Uykusuz ve yorgun uyandığım bir sabahın ilk saatlerini anlatıyorum. İnsanın iç dünyasıyla dışarısı uyuşmuyor işte iki dünyada yaşamak yoruyor insanı şimdi gitmem gereken sevmediğim bir işim var sigaram da bitti zaten, iç çekişler dumansız olmuyor bilirsin çok uzattım lafı biliyorum. Ama hayat da çok uzamadı mı artık
Simdilik hoşçakal
Sefa ÇELİK
Sefa ÇelikKayıt Tarihi : 5.4.2024 19:20:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!