içimde, eli anasının elinde, siftah çarşıya çıkan
çocukların gözlerindeki merak
heybeme, her türküden biraz, kuş soluğu alıp
ıslığıma mısralar doldurarak, geçiyorum aranızdan
gün akşama doğru, yerler numaralı
turunculaştı muhabbet, tebessümler sigaralı
pahalı bir zevke dönüştü mutluluk
beton mikserlerinin mucizevî karışımlarında
nokta bile değildim, hiçbir cümlenin sonunda
büyüdüm, aksak bir şarkı oldum, çok bilmişlerin dilinde
kocaman ellerimde, sımsıkı hürlüğüm
insanlığın icâdına denk gelen
geniş omuzlarda yükselen güneşle
bitmemiş öykülere yürürüm
tanıyanlar bilmez beni
tanımayanlar sevinir bilmezliğine
acımın terkisinde, tercüme edilmemiş gözyaşları var
ve ben gidiyorum, farkederek
farkediyorsam, giderek, bu benim kabahatim
camekânlarda kopkoyu, sıvasız binalar aynılaşıyor
iki unutuş arasında, tekdüze homurtularda tüten
iç deniz mahmurluğu, azot eksikliğine yorulur
gülüşler yırtık, acılar taşkın
badanasız evlerde, güneşin kavurduğu
yoksullukları seyrelten, el yordamı aşklar
diyorum ki, aşkın da, umudun da şakası olmaz
umuyorsak eğer, güvercinler konsun diye değil pencereye
güvercin olalım diye
sonra, ver elini, hürriyet safsatası
kafes icât olundu, şarkılar alıkondu marş olmaktan
fevkâlâde bir akşam biliyorum, akşamda güller
“cumhuriyet dönemi türk romanı”nda, ‘yaban’ gülleri
saygı duyulan bir yabancılaşma bırakıyorum
ay büyürken, uyumaya gidiyorum
koyu lâcivert ezgiler görmeliyim düşümde
günün ilk sarışınlıklarıyla uyanasım var
etime batan düş kırıklıklarını temizleyip
abdest tazeleyeceğim
ne vakit bir delinin kuyusunda, ay görünse
akıllıların kahve falında, bulanık çıkıyor ay
gidiyorum, yoğurdun sarmısaksız yendiği yerlere
makarna soslu, ‘amerikan rüyâsı’
‘hollywood stüdyolarında’ harmanîsiz bir ortadoğulu
“fast food” özensizliğinde, hızlandırılmış amerika dersleri
oturursam kalkamam, gitmeliyim
biraz da ‘avrupa görgüsü’ almalıyım, gitmişken
‘frankofon ingilizce’, ‘parisienne’ adab-ı muâşeret
fransız ‘yeni dalga’sı
pâlmiyelerde, altından hevenkler
çizmenin suya bastığı yerlere, taş düşmeliyim
‘death in venice’, gondolda bir öğleüstü
yahut, kutsal ve ‘açık’ bir şehre, meselâ
gidiyorum, ama aklım çiçeklerde kalacak
eli ağır, bahçesine dargın bir bahçıvandır, ülkem
çiçekleri susuzluktan kurur
2 Nisan 2016 Cumartesi / İstanbul
Halil IşıkKayıt Tarihi : 3.4.2016 13:00:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!