Her şiirimin çığlığı, kendi içinde gizli.
Virgüller, noktalar zor zapdediyor.
Bıraksam vuracak, iki kaşımın ortasından,
Bıraksam bir ok saplayacak,
Yeter, dediğim sol yanıma....
Ben değil miydim
Bir nefesinde, yüreğimi aşka demlendiren....
Umutlarımın üstüne hep böyle, yasaklar mı hükmedecek
Aşk!
Ellerimde tuttuğum
Yolu sana çıkan yol haritasıydı
Parçalamaya kıyacak, elim yok...
Umutlarımın çıglığı
Uykusuz geçirdiğim, her gecenin inadında
Ağırlık tanımayan göz kapaklarımda...
Bir damla gözyaşım,
Kararmış göz altı çukurumda,
Kurumayı, silinmeyi,
Bir başka gözyaşı damlasının,
Gelip itmesini beklemesi gibi.
Umutlarımın çığlığını dinliyor...
Umutlarımın çığlığı
Güzellikten yoksun kalmış,
Koskoca bir şehrin içinde, kaybolmak gibi.
Küçük, masum bir çocuğun,
Yoksul dilinde bir ses aramak,
Hayatın karmaşalığı içinde
Yoksun yüreğini, yanlıştan alıp doğruya,
Sürüklemeye çalışmak gibi...
Yüreğim,
Dolup dolup boşalttığım,
Bir ceset torbası gibi.
Yalansın dünya, yarınlara sağırsın,
Yeşertip kurutansın
Şiddet durağında, can çekiştirip
Umutlarıma çığlık attıransın...
Durulmaz bu çıglıklar
Varsın umutlarım çıglık atsın, göğüs kafesimde
Dinler, dinler geçerim...
Sevda Gencer...
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla