UMUT IŞIĞI
İBRAHİM ŞAHİN
İKİ PERDE
DEKOR: Sınıf, Konferans Salonu, Yarışmacı Masaları, Video Kamera)
KOSTÜM: Öğrenci, öğretmen kıyafetleri
KAHRAMANLAR:
I. Gurup: 5 Öğrenci
II. Grup 5 Öğrenci
III. Grup: 5 Öğrenci
IV. Grup: 5 Öğrenci
V. Grup: 5 Öğrenci
Müdür
Umut’un Annesi
İbrahim! in oğlu Osman Osman’ın kardeşi
Leyla Öğretmen
Medya Okur Yazarlığı Öğretmeni
Bilişim Teknolojisi Öğretmeni
Diğer Öğretmenler
Yarışma dışı kalan beş öğrenci
BİRİNCİ PERDE
(Leyla Öğretmen derse girer. Sınıf ayağa kalkar) .
Öğretmen Leyla:
- Günaydın çocuklar! ’
Öğrenciler:
- Günaydın öğretmenim.
Öğretmen Leyla:
- Oturun çocuklar.
(Hayrettin parmak kaldırır. Öğretmen söz hakkı verir.)
Hayrettin:
Öğretmenim vermiş olduğunuz kitabı bitirdim. Bana yeni kitap verecek misiniz?
Öğretmen Leyla:
Elbette vereceğim Hayrettin. (L eyla, Öğretmen sınıfa döner.)
- Çocuklar, sizden Hayrettin’in bir yıl önceki davranışı ile bu yılki davranışlarınızı karşılaştırmanızı istiyorum.
Yasin:
- Öğretmenim Yasin geçen yıl beni dövmüştü.
İdris:
Benim de çantamı pencereden dışarı atmıştı.
Tuncay:
- Bana da küfür etmişti.
Selçuk:
- Hep okuldan kaçardı.
- Musap:.
Okulun duvarlarına yazı yazardı.
Leyla Öğretmen:
- Peki çocuklar bu yıl Hayrettin aynı olumsuz davranışları sergiliyor mu?
(Tüm sınıf)
- Hayır öğretmenim.
L eyla: Öğretmen
- Hayrettinde’ki bu değişikliğin sebebi nedir?
Bahar:.
- Öğretmenim Hayrettin kitap okumaya başlayalı yaramazlıklarını bıraktı.
Leyla Öğretmen:
- Çocuklar, Hayrettin’in kazanmış olduğu bu olumlu davranışlar beni Bahar’ın 5 almasından beş kat daha mutlu ediyor. Bahar her zaman 5 alıyordu. Bahar’ın kazandığı yeni bir davranış yok. Ben bu konu hakkında sizlerle biraz konuşmak istiyorum.
Günümüzde dershanelerin yaygınlaşması, SBS uygulaması; sizleri okul dershane ev üçgeni kapanına sıkıştırdı. Akademik başarısı yüksek olanlarınızın velileri de olmayanların velileri de sizlerden SBS başarısı dışı hiçbir şey beklemedi. Akademik başarı seviyesi düşük arkadaşlarınız bu kapanda sıkıştı. Feryat etti. Bu feryadını anne babaları duymadı, zaman zaman bizler duymadık. Bunların feryadı arttıkça arttı. Duyan yok, dinleyen yok. Bunlar hırçınlaştı. Zarar vermeye önce kendilerinden başladı. Defterlerini yırttı, kitaplarını yırttı. Sonra arkadaşının defterini kitabını… Oysa arkadaşlık kavramının ne kadar önemli olduğunu öğrenmişti; arkadaşına zarar vermeyi bir oyun haline getirdi, zarar verdikçe mutlu oldu. Sonra okuduğu okula zarar verdi. Okulun da kutsal olduğunu biliyordu; bilmesi işe yaramadı. Sonra hayatında en çok sevdiği sevebileceği tek varlık anne babasını üzmekten hiç çekinmedi. Bunlar uzadı gitti. Bunların hepsini bir kısmınız uygulayarak bir kısmınız, izleyerek öğrendi.
Özellikle bu sınıfta akademik başarısı olmayan arkadaşlarınızın kitap okumaya yönelmesi kendilerini olumsuz davranışlardan korudu. Hayrettin kitap okumaya en sonradan katılan biri olmasına karşı en hızlı ilerleyen biri. Ben Hayrettin arkadaşınızı bir kez daha kutlar sizden alkışlamanızı istiyorum.
(Sınıf alkışlar)
Leyla Öğretmen:
- Sınıfta kitap okuma alışkanlığı edinememiş çok az sayıda arkadaşınız kaldı
Hazma:
- Onlardan biri Ozan arkadaşımız mı?
- Leyla Öğretmen:
- İsim vermeyelim hem Ozan arkadaşınız da okuyacaktır. Ben okuyacağına inanıyorum.
Ozan:
- Öğretmenim ben aslında yaramaz değilim. 5. sınıfa kadar derslerimde başarı, davranışlarımda olumluluk sergiledim. 6. sınıfta ben de arkadaşlarımıza benzemek istedim ya da benzemek zorunda kaldım. Yaptığımız her şey bize bir oyun geldi. Hatta kolumu kıran arkadaşıma bile hiç kızmadım. Size söz veriyorum ben de kitap okuyacağım, yaptığım olumsuz davranışların hiçbirini sergilemeyeceğim.
Leyla Öğretmen:
- Çocuklar sizden iki şey istiyorum. Biri yapacağınız, biri yapmayacağınız şey. Asla yalan söylemeyin, sadece yapabileceğiniz şeylere söz verin. Şimdi Ozan arkadaşınızı da aramıza katıysak bu güzellikler sınıfta kalmamalı, öyle bir etkinlik yapmalıyız ki bütün sınıflar duymalı hatta velileriniz de duymalı. Ozan sen geç yerine. Yapacağımız etkinliği tartışalım.
Bahar:
- Öğretmenim biz nasıl duyuracağız, ancak siz dersine girmiş olduğunuz sınıflara derste söyleyerek, öğretmenlere söyleyerek duyurabilirsiniz.
Leyla Öğretmen:
- Benim söylemem de önemsiz kalır, farklı söylemeliyiz.
Hayrullah:
- Öğretmenim, yazı hazırlayıp panolara asalım.
Leyla Öğretmen:
- O da dikkat çekici olmaz.
Buse:
-Öğretmenim, en çok kitap okuyan sınıf seçelim?
Leyla Öğretmen:
- Onu da yapabiliriz ama benim aklıma gelen ilginç bir fikir var?
Tüm sınıf:
- söyleyin öğretmenim.
Leyla Öğretmen:
Şimdi arkadaşlar, beşer kişilik gruplar oluşturacağız. Her grup kendi içinde iş bölümü yapacak. 1. Kişi kitabı bulacak, 2. Kişi kitabı tanıtacak 3.-4 kişi kitabı özetleyecek 5. kişi kitabın en ilginç yerini dramatize edecek. Böylece beş grubun hazırlamış olduğu sunumları konferans salonunda başta 8. sınıflara daha sonra ihtiyaç duyarsak tüm sınıflara sunacağız. Gruplardan en iyi sunumu I. Seçeceğiz, ayrıca ders içi performans notu olarak en yüksek notu vereceğiz. Böyle bir çalışmaya evet diyenler parmak kaldırsın.
(Herkes parmak kaldırır.)
Leyla Öğretmen:
- O zaman size bir hafta süre veriyorum, kendi aranızda grupları oluşturun. Grubunuza kendiniz bir ad bulun. Kitap seçimini size bırakıyorum. Siz yarına grup listelerini bana verirseniz ben de müdürden izin alırım.
(Teneffüs zili çalar, sınıf teneffüse çıkmaz, liste hazırlar.Her grup, grup ismini yazar Hayrullah’a verir.)
Hayrullah:
- Arkadaşlar kura çekimi ile grup sıralamasını belirleyeceğiz, böylece kimseye haksızlık yapılmamış olacak. Her grubun sözcüsü birer tane çekecek. Kendi grubumuzun sözcüsü olarak kurayı ben çekiyorum. ‘’İntikam Grubu’’ nu çektim I.sıraya yazıyoruz. Semih: ’Kartallar Yüksekten Uçar’
2. Sıraya yazıyorum. Mehmet:, ‘’Beyin Gücü’’. 3. Sıraya yazıyorum. Tuğba: ‘’Okumak Namustur’’ 4. sıraya yazıyorum. V. Gruba da Umut Işığı yazıyoruz.
(Öğrencinin bir kısmı sahnede bir kısmı yerine oturmuş durumda. Zil çalar Medya Okur Yazarlığı öğretmeni içeri girer. Yerine geçmeyen öğrencileri görür ve sorar.)
- Çocuklar hayırdır?
Öğretmenim Türkçe öğretmenimiz 5 grup oluşturmamızı istedi oluşan beş grup 5 ayrı kitabı tanıtacak. 1. Kişi kitabı bulacak, 2. Kitabı tanıtacak 3.-4 kişi kitabı özetleyecek 5. kişi kitabın en ilginç yerini dramatize edecek.
Medya Okur Yazarlığı öğretmeni:
- O zaman bu ders grupları tanıyalım, nasıl yapacağınızı konuşalım. I. Gruptan başlayalım.
Hayrullah:
- Bizim grup: İntikam Grubu, Yılkı Atı’nı tanıtacağız. Ali kitabı bulacak, Zeynep ile Ahmet özetleyecek, Ferudun dramatize edecek ben tanıtacağım.
Tuğba:
- Bizim grup:, Kartallar Yüksekten Uçar, Martı kitabını tanıtacağız. Hamza kitabı bulacak, Rıdavan ile Tuçe özetleyecek, Mehmet Ali dramatize edecek ben tanıtacağım.
Semih:
- Bizim grup: Beyin Gücü, Çelik Böyle Setleşti kitabını tanıtacağız Betül bulacak, İrem ile Görkem özetleyecek, Aytaç dramatize edecek, ben tanıtacağım.
Mehmet:
- Bizim grup: Okumak Namustur Sefiller kitabını tanıtacağız,Direniş kitabı bulacak, Hüseyin İle Ferda özetleyecek Mehmet Yücel dramatize edecek ben tanıtacağım.
Bahar:
- V -Bizim grup: Umut Işığı, Umut Işığı kitabını tanıtacağız. Gamze kitabı bulacak, Alev ile Oazan.özetleyecek Umut arkadaşımız dramatize edecek ben tanıtacağım.
Medya Okur Yazarlığı öğretmeni:
- Öğretmeniniz güzel bir etkinliğe karar vermiş. Sizlerin başaracağına inanıyorum. Ben de sizlere yardımcı olacağıma söz veriyorum.
Öncelikle şunu belirtiyim kitap sevgidir, dokunmak, açıp okumak, içinde kaybolmak. Düşünün bir kere; insan sevmediği bir şeye dokunmaz. Sevmediği bir yerde gezinmez. Hayran olmadığı bir şey karşısında kendinden geçip kaybolmaz. Burada görüyorum ki siz o sevgiyi çoktan kapmışınız. Kitap iğne ile kuyu kazmaktır, iğne ile kazıp bir maden bulmaktır. Her satırında, her sözcüğünde bir maden gizlidir. Kazdıkça kazılan, her kazışta yeni bir maden… Meyvesini bir dokunuşta, bir okuyuşta vermez, yalnızca okuyucusunu cezbeder, kendine aşık kılar. Okuyucusuna küçücük aralıklardan ışık sunar. Düşünelim bir kere karanlık bir odadan toplu iğne deliği kadar bir delikten dışarı baksak; koca bir dünya görürüz. Tersini düşünsek o delikten içeri; karanlığı aydınlatacak bir ışık sızar. İşte okuyucu okuduğu kitaptan yakaladığı küçücük bir ışığı koca bir dünyaya sunar. Kitap tanıtmak, pazardaki bir ürünü tanıtmak gibi değildir. Önemli olan sakladığı ışığı bulabilmek onu bir başkasına sunabilmek aynı zamanda kendi dünyamızı aydınlatabilmektir. Tanıtımlarınızda sizi dinleyen, izleyen arkadaşlarınıza mutlaka ve mutlaka en az bir ışık ışıldatabilmelisiniz, birden çok ışık sunabilirseniz siz başarmışsınız demektir.
(Zil Çalar, öğretmen çıkar)
I. Grubun Sözcüsü:
– Arkadaşlar, Medya Okur Yazarlığı Dersi Öğretmenimizin konuşmalarını hatırlayın. Amacımız kazanmak değil bizi izleyen bütün öğretmen ve öğrencilere ışık sunabilmektir, bunu yaparken de yarışmadan fazla uzaklaşmamak gerekir. Aksi taktirde yarışmaya gölge düşürür. Tanıtım yapan gruba diğer gruplar anlamlı soru sorabilmeli, yer yer de eleştiriler getirebilmelidir. Eleştiriler oluştururken karşı grubu incitecek eleştirilerden kaçınmalıyız. Anlaştık mı? (Hepsi anlaştık der.)
(PERDE KAPANIR.)
İKİNCİ PERDE
(İzleyici öğrenciler salonda, Yarışmacı öğrenciler, sahne genişliğine göre 5 grup sahnede yer alır. Sahne yeterli değilse yarışmacı gruplar sırası geldikçe sahnede yer alır.)
Türkçe Öğretmeni Leyla:
- Sayın Müdürüm, değerli meslektaşlarım ve sevgili öğrenciler, 8/D
Sınıfı öğrencileri beşer kişiden oluşan beş ayrı grupla 5 kitabın tanıtımını yapacaklar. Sunum sonu sizin alkışlarınızla I. Grup belirlenecek. Birinci gelen grup kitapla ödüllendirilecek ayrıca en yüksek ders içi performans notu verilecek. Sevgili 8. sınıf öğrencileri, sunumu yapan 8. sınıf öğrencileri yani sizin kendi arkadaşlarınız. Arkadaşlık kavramı sizce önemli ise sunum sonuna kadar arkadaşlarınıza saygısızlıkta bulunmazsanız hem kendinize hem arkadaşlarınıza saygı duymuş olacaksınız, aynı zamanda öğretmenlerinizi de mutlu etmiş olacaksınız. Şimdi sizlerin alkışları ile yarışmacı grupları sıra ile sahneye alıyorum.
(I. Gurup: İntikam Grubu.’’ Güçlü bir alkış sesi eşliğinde intikam grubu sahneye geldi, salonu selamladı belirlenen yerlerine oturdu. Masaları I. Masa. Salondan okunacak şekilde önünde ve üstünde: ‘’İntikam Grubu’’ yazıyordu.)
(Öğretmen Leyla, alkışlara teşekkür etti. II. Grubu duyurdu: ‘’ Kartallar Yüksekten Uçar’’ II. Grup yine alkışlar eşliğinde yerini aldı. II. Grubun masasında ‘’Kartallar Yüksekten Uçar’’ yazılı idi. Aynı şekilde III.Grup, IV., V. Gurup yerini aldı.
III.Grup: Beyin Gücü
IV.Grup: Okumak Namustur
V. Grup: Yeter ki Umutlar Yitirilmesin)
(Sunuma I. Grup, İntikam Grubu Sözcüsü Hayrullah ‘ın konuşması ile başlandı.)
- Bizim grup: İntikam Grubu, Yılkı Atı’nı tanıtacağız. Ali kitabı bulacak, Zeynep ile Ahmet özetleyecek, Ferudun dramatize edecek ben tanıtacağım.
Hayrullah:
- Sayın Müdürüm, Sayın öğretmenlerim ve değerli arkadaşlarım ‘’intikam Gurubu’’ olarak bizim sunumunu yapacağımız kitap: Yılkı Atı’’ yazarı Abbas Sayar. Kitap120 sayfalık, bir çırpıda okunabilecek bir roman. Abbas Sayar, ilk romanı olan bu romanı ile TRT 1970 Sanat Ödülleri yarışmasında başarı ödülü almıştır. Roman sinemaya uyarlanmıştır. Arkadaşlarım sizlere özetini sunacak. Kitabın en ilgi çekici yönlerinden biri sahibine birincilikler getiren yıllarca hizmet eden bir atın, ihtiyarladığı zaman dağlara terk edilmesine, kurtlara yem olmasına göz yumulması; bizlere sanat dünyasında yüzlerce esere imza atan sanatçıların, bilim adamlarının, siz öğretmenlerin, gazilerin yaşlılıklarında sokağa huzurevlerine terk edilmelerini anımsatması olmuştur.
Hayrullah:
- Arkadaşlar, kitabın her satırı ayrı bir değer burada biz baştan sona tanıtım yapmaya kalsak diğer gruplara sıra gelmez, ayrıca sizleri de sıkmama adına kitaplardan kısa kesitler vereceğiz. Diğer gruplar da aynı şekilde yapacak. Ben kitaptan 2. bir tespite yer verip sözümü tamamlayacağım. Kitapta dağlara terk edilen Yılkı atı Dorukısrak ile Çılkır’ın doğa şartlarına, düşmanlarına karşı vermiş oldukları mücadelede dayanışmaları, bir birlerine duydukları saygı; bizlere grup içi ve diğer gruplarla dayanışmamıza, grup içi ve diğer gruplara saygı duymamıza en büyük ilham oldu.
Arkadaşlar, şimdi ben sözü grubumuz adına kitabın özetini yapacak arkadaşlarımızdan ilki Ahmet’e veriyorum.
Ahmet:
- Arkadaşlar; Yılkı Atı adlı romanın baş kahramanı Dorukısraktır. Doru kısrak Köyün en iyi tayı sekilmiş sonradan koşu yarışmalarına katılmış birincilikler almıştır. Atın sahibi İbrahim, köyün en güzel en değerli atına sahip olmakla övünmüştür. Burada ayrıcalıklı değere sahip olmanın vurgulaması yapılmıştır. (Medya Okur Yazarlığı Öğretmeninden 1. ışık işareti gelir.)
İbrahim, Anadolu’nun yoksul köylerinden birinde yaşamaktadır. Her yaklaşan kış yoksul köylüleri hayvanların yemini. Samanını, kendi yiyeceğini düşünmeye sevk eder.(Işık 2: Anadolu gerçeği) Dorukısrak son döneminde sahibine bir tay vermiştir. Yaklaşan kış her köylü gibi İbrahim’i de zorlu düşünmeye sevk etmiştir. İbrahim hayaller kurar: bir harman dolusu buğday, saman, atlar, konaklar…. Çalışanın hakkını bol bol vermeler.(Işık 3: zor durumda kalan Anadolu köylüsünün hayallerinden başka sığınağı olmadığı)
İbrahim yaklaşan kış; çözüm olarak ‘’Dorukısrağ’’ı dağlara terk etmeyi bulur. Oğluna atı dağa bırakmasını söyler.(Işık 4: Hayallerle gerçeklerin bağdaşmadığı) Dorukısrak, her gün gelir tayını görmek için ahırı tekmeler. İbrahimin oğlanları taşlayarak kovalar. (Işık 5: Anne sevgisi)
Dorukısrak gündüzleri sürüye karışarak tayını gizlice sever, akşamları dağlara kaçar. (ışık 6: Değişik çözüm yolu üretme)
Dorukısrak, Aygır, Çılbır ile kaynaşır güneyde kendilerine otlak bulur. (ışık 8: yeni ortama uyma.) dedikten sonra.‘’ Arkadaşlar olayın buradan sonrasını sizlere Zeynep arkadaşımız sunacak.
(Zeynep Akmet’e teşekkür ederek konuşmasına başlar.)
Zeynep:
-Arkadaşlar, Dorukısrak ile Çılbır arasında bir yakınlaşma olur, bunu çekemeyen Aygır ile Çılbır dövüşmeye tutuşur, aygır yenik düşer. (ışık1: kıskançlık)
Çetin geçen kış şartlarında atlar kurtların saldırısına uğrar. Atların hepsini Aygır kurtarır.(Işık 2: Zorlu günlerde kırgınlıklar unutulur.’’ Kış uzun sürer atlar yiyecek bulmakta güçlük çeker. Dorukısrak hastalanır, uzaklara gidemez. Köylünün biri ahırına alır ve besler. (Işık 3: acıma duygusu)
Diğer atlar, kurtların saldırısına uğrar. Çılbır ölür. Bahar yaklaşır, Dorukısrak, dağlara bırakılır. Çılbırın öldüğünü duyar çok üzülür. At tüccarları sağ kalan atları toplamaya başlar. İbrahim Dorukısrağı bulmak için dağlara çıkar, bulur yakalayamaz. Tayı ile yakalayabileceğini düşünür. Tayı annesine salar. Tayına kavuşan Dorukısrak uzaklara kavuşur.
Arkadaşlar, dikkatinizi çekmiştir burada: Yapılan kötülüğün asla unutulamayacağına dikkat çekilmiş, yine küçük hesaplar peşinde koşanların ellerindekini de kaybedebileceklerine dikkat çekilmiştir. Ayrıca çıkar ilişkisinin çarpıklığına da dikkat çekilmiştir. Atın getiri dönemi değerli oluşu, sonrası dağa terk edilişi.
(Burada 2. Guruptan Semih söz alır.) ı
- Buna örnek olarak karne yağlaştığı dönem öğretmenlere yakınlaşmamızı, 5 vereni sevmemiz, kısa sürede unutup farklı davranmamızı örnek verebilir miyiz?
Zeynep:
- Tabi ki hayatımızın her alanından örnekleri çoğaltabiliriz. Siz de bilirsiniz ki zamanımız yetmez. Ben burada bizleri dinleyen tüm arkadaşlarıma, tüm öğretmenlerime teşekkür eder, dramatize için sözü Ferudun arkadaşımıza veriyorum.
Ferudun at:
(Kostümü ile sahneye çıkar, hızlı şekilde ellerini yere koyarak at kostümü ile sahneyi turalar. Sahneye karşı güçlü bir şekilde kişnemelerde bulunur. Hayrullah atın sahibi olmuştur. Ata biner. Sahnede bir iki tur atar. İner sahneye döner.)
- Var mı köyde ‘’’’Dolukısrak’’ gibi bir at. Köyün en güzel atı benim. Ona verdiğim arpa, saman helaldir.
(Sahnede bir iki tur atar.)
- Zaman ne çabuk geçiyor değil mi? Benim saçlar ağardı, ‘’Dorukısrak’’ın kemikleri sırtardı. Artık ‘’Dorukısrak’’ın yediği saman haramdır. Kış da yaklaştı. Oğlum Osman:
- Buyur baba(Ahmet Osman rolünde)
- Kardeşin Mehmet’i de al, ‘’Dorukısrak’’ı dağa bırakın gelin
- Ama baba atımızı kurtlar yer.
- Biz de kutlar yesin diye dağa bırakacağız herhalde anladın mı şimdi.
- Tamam baba.
(Osman atı çekiyor, Mehmet arkadan dipçikle vurarak sahneden çıkar..
Ertesi gün akşam Osman babasına seslenir.)
- Baba! Baba! Kurt Uluyor.
Babası İbrahim:
- Daha iyi kurt ‘’Dorukısrak’ı’’ yerse kurtulduk demektir.
(Ertesi gün akşam) Oğlu Osman:
-Baba ‘’Dorukısrak’’ ahır kapısını tekmeliyor.
Babası İbrahim:
- Taşlayın gitsin. Öyle taşlar vurun ki bir daha geri gelmesin.
Üç ay sonra Oğlu Osman:
- Bababa! Baba! ‘’Dorukısrak’’ Tayımızı peşine takmış kaçmış.
(Osman şakın şaşkın bakarak bitkin bir halde: ‘’ Şimdi ben öldüm.’’ Diyerek sahneye yığılır kalır.)
I. Grubun sözcüsü Hayrullah:
-’Arkadaşlar, bizim sunumumuz burada sona eriyor. Ben grubum adına diğer gruptaki arkadaşlara başarılar diliyor, bizleri dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.
(Salonda bütün öğrenciler:’’ İntikam! İntikam! İntikam! ’’ diyerek alkışlar.) .
Leyla Öğretmen:
- Arkadaşlar, ‘’İntikam Grubu’’ nu dinlediniz. ’İntikam Grubu’’nu bir de benim adıma alkışlayın, ardından sözü ‘’Kartallar Yüksekten Uçar’’ grubuna verelim.
(Salondan bu defa daha güçlü seslerle: ’’ İntikam! İntikam! İntikam! ’’ diyerek alkışlar yükselir) .
(Leyla Öğretmen, salona dönerek)
-’Ben sizlere ilgi ile dinlediğiniz ve bu güçlü alkışlarınız için teşekkür eder, ‘’ İntikam Grubu’’’nu başarılı sunumlarından dolayı kutlar, onlara teşekkür ederek sözü ‘’ Kartallar Yüksekten Uçar’’ grubuna veriyorum.
Kartallar Yüksekten Uçar Gurubunun sözcüsü Tuğba:
-Arkadaşlar I. Grubu dinlediniz kendilerini kutlarım, güzel bir sunum yaptılar. Hayat sürecinde alabileceğimiz tespitler verdiler. Yalnız dikkat edin biz daha yolun başındayız. O nedenle bizim tanıtımını yapacağımız kitap ‘’Martı’’ öğrenci olarak bizleri daha yakından ilgilendiriyor. Kitabın yazarı: RICHARD BACH, Baş kahramanı Jonathan (martı)
Martı; Umut, direnç, özgürlük kavramları üzerinde duruyor. Sorarım size hayatında bu kavramlara yer vermeyen var mıdır? Eğer ki varsa kitap onların yaşam felaketini de gözler önüne seriyor. Özellikle ben ‘’Umut kavramı üzerinde duruyorum. Bütün öğrenciler gelecek için iyi bir umut besler. En yüksek mevkilerde iş yapmak, en yüksek kazanç elde etmek…. Sonra hayal kırıklığı. Niye mi karnesinde spor Toto oynayanların erişeceği hedef bu…
Kitap bize bunu öğretiyor. Kitabın kahramanı Jonathan en yüksek hayalleri kuruyor; kartalların en yüksek uçanı olmak, denizlerin en derinine dalıp, en leziz balıkları yiyeni olmak. Bize bu hedeflere nasıl erişileceğini gösteriyor. Jonathan, önce bir günde en yüksek uçağı yüksekliği belirliyor; sonra hedefine ulaşıyor. Diğer günler bir gün önceki yüksekliğin üstüne uçabilmek… Hedefe uçuyor. Her gün yeni bir hedef. Sonra erişilmesi hayal edilmeyecek kadar yükseklere uçmayı başarıyor. Ben sözümü burada kesiyor devamını sunacak Rıtvan Arkadaşıma veriyorum.
(Medya Okur Yazarlığı Öğretmeni her cümlenin sonunda ışık ve başarı işaretlerini vermeyi sürdürür.)
Rıtvan: -
- Arkadaşlar, Tuğba arkadaşımızı dinledik. En son sözünde ‘’erişilemeyecek hedef yoktur’’ dedi yalnız hedefe erişmenin bir yolu var; her oyunun bir kuralı olduğu gibi. Yani hedefe direnç, bilinç plan ile erişilir. Bütün dersleri bir yana bırakıp karneleri birle dolduran arkadaşlarımızın başarı hedeflerine ulaşması hayalden öte gitmez. Jonathan gibi her yıl bir önceki başarı grafiğinin üzerine çıkartırsak her yılımız başarılı olur; ulaştığımız hedef yüksek olur. Bir alanın Takdir hedefi yerine önce 2, sonra 3, sonra 4, sonra 5; sonra Takdir almayı hedeflemesi ‘’Takdir’’i kaçınılmaz kılar.
Kitapta hedefi, direnci, özgürlük tutkusu olanların erişebileceği hedefleri; yaşayabilecekleri mutlulukları, hiçbir tutkusu olmayan başıboş amaçsız insanların nasıl bir yaşam sürdüreceği gözler önüne serilmiş.
Martı Kitabı’nda Jonathan, hedefi, direnci, özgürlük tutkusu olan insanları temsil ediyor. Biz ‘’ Kartallar Yüksekten Uçar Grubu’’ olarak martı olmaya; Jonathan olmaya karalıyız. Yerinde sayanlara bu kitabı okumalarını; uçmaya karar vermelerini tavsiye ederiz. Son olarak da diyoruz ki: ‘’ Kartallar Yüksekten Uçar’’
(Işık işareti ve başarı işaretleri burada da verilir.)
(Salon Kartal! Kartal! sesleri ile inletir.)
Rıtvan:
- Şimdi Mehmet Ali arkadaşımız, sizlere kitaptan kısa bir canlandırma sunacak. Ben sizlere dinlediğiniz için teşekkür eder iyi seyirler dilerim.
(Mehmet Ali, kartal kostümü ile sahnede yerini alır.)
- Ben bir kartalım, hayatta tek yapacağım iş uçmak, uçmak… yine uçmak. En yükseklere uçmak. Denizlerin en derinine dalmak. Balıkların en lezizini yemek. Uçmak.. Uçmak.
(Önce sahnede boydan boya uma gösterileri yapar.)
- Daha yükseğe uçmalıyım.
(Sandalyenin üstüne çıkar.) (Uçar. Uçar…) Daha yükseğe, daha yükseğe uçmalıyım. (Sandalyeyi masanın üstüne alır) . Uçar… Uçar..) Daha yükseğe, daha yükseğe uçmalıyım. (Sandalyenin üzerine bir tabure koyar. Üstüne çıkar.) Uçar… Uçar…) Yükseğe, daha yükseğe uçmalıyım.. (Son uçma hamlesinde ölür.)
Grubun sözcüsü Tuğba:
- Arkadaşlar, canlandırmayı izledik. Tek bir hedefe odaklanmak. Kuşların en iyisi olmak, en iyisi olarak yaşamak ve o uğurda ölüp en iyi olarak anılmak. Biz bundan böyle ‘’ Kartallar Yüksekten Uçar Grubu’’ olarak öğrencilerin en iyileri olmak, en iyileri arsında yer almak; yaşadığımız süre içerisinde yaptığımız işi en iyi yapanı olmak yolunda ant içtik. Bir kişinin kendine verebileceği bundan büyük bir söz olamaz. Sizleri de hedefi olan, hedefine odaklanan olarak ant içmeye; uçmaya davet ediyorum. Hazır mıyız?
(Salondan salonu inleten hazırız yankıları…)
Tuğba:-
- O zaman ben söylüyorum sizler tekrarlıyorsunuz. Öğrencilik hayatım boyunca en iyi öğrenci olmaya, öğrencilik sonrası yaptığım işin en iyi yapanı olmamaya, bu yolda bir saniye durmamaya, hiçbir engelde yılmamaya ant içerim.’’
(Salonun coşkusunu gören Tuğba) Arkadaşlar, ne dersiniz bir daha tekrarlayalım mı’’
(Salondki öğrencler:Bir daha, bir daha!)
Tuğba:
- Öğrencilik hayatım boyunca en iyi öğrenci olmaya, öğrencilik sonrası yaptığım işin en iyi yapanı olmamaya, bu yolda bir saniye durmamaya, hiçbir engelde yılmamaya ant içerim.’’
II. Grup: Fikir Gücü. Sözcü: Semih:
(Semih, daha önceki konuşmacılara ve dinleyicilere teşekkür ederek konuşmasına başlar.)
- Arkadaşlar bizim sizlere tanıtımını yapacağımız kitap: Çelik Böyle Sertleşti. Yazarı: Nikolay Ostrovski. Bizler bu kitabı öncelikle seçtik. Sunum sonu seçmemize siz de hak vereceksiniz. Mareşal Vasili Çuikov, Nikolay Ostrovski’nin Çelik böyle Sertleşti kitabı için;
‘’İnsanın en paha biçilmez varlığı hayatıdır. Hayat bir kez verilir insana ve bu hayatı öyle yaşamalı ki, hiçbir amacı, olmadan yaşanan yıllar için insan utanç duymasın, miskin, pis pis heveslerle geçen günler için insanın yüzü kızarmasın ve hiç değilse ölürken kendi kendine diyebilsin ki; Ben ömrümü, bütün gücümü dünyada en mükemmel şeye. İnsanlığın özgürlüğe kavuşması için mücadeleye adayarak yaşadım.’’ diyor. Bu sözlerden sonra kendi kendimize şu soruyu sormalıyız: ‘’ Hayatımızın önemine hiç dikkat ettik mi, hayatımızın bizim için; bir başkası için önemini kavrayıp bir hizmette bulunduk mu? ’’ Eminim bulunduk diyen biri 6 ders saatini, ders kaynatmakla meşgul olmaz. Eminim ki öğrencilik hayatını boşa harcamaz. Öğrencilik dönemi yaşamını boşa geçirmez. Yine bu sözlerde boş geçen günler için yüz kızarma söyleminde bulunuyor. Zamanını boşa geçiren arkadaşlarımızın yüzü kızarmıyorsa en azından bu sözlerin önemine dikkat etmeleri kendi yararlarına olacaktır. (Medya Okur Yazarlığı Öğretmeninden başarı işaretleri.)
(Salonda azınlıkta olsa da bazı başlar öne eğer. Bir kişi; ‘’ Bu söz benim için söylenmiş’’ der.)
(Semih, alkışlara teşekkür eder, sözü İrem’e verir.)
İrem:
- Arkadaşlar, Nikolay Ostrovski, daha yirmi yaşındayken ülkesinde yaşanan iç savaş cephelerinde aldığı ağır yaraların etkisiyle kötürüm ve kör olmuştur. Doktorların ümit vermediği Nikolay Ostrovski,hayata küsmemiş, sevgisini yitirmemiş, mücadele gücünü kaybetmemiştir. Güçlü iradesi sayesinde hayatta kalmayı başarmıştır. Bu mücadelesi ile milyonların umut kaynağı olmuş: yaşamanın her şeye karşı güzel olduğu gerçeğini ortaya koymuştur. Biz de diyoruz ki yaşamak her şeye rağmen güzeldir yaşamasını bilene… (Başarı işareti.)
Nikolay Ostrovski, bu özelliği ile azmin, ve başarının kahramanı olarak bilinir.
(Sözü Görkem‘e veriri.)
Görkem:
- Arkadaşlar, Güçlü iradesi sayesinde hayatta kalmayı başaran Nikolay Ostrovski, omzuna yerleştirdiği aygıtlar yardımı ile kalem tutmayı başarmış ve bu kitabı yazmıştır. Kitapta; savaşta kendi ve arkadaşlarının yaşamış olduğu zorlukları anlatmıştır. Kitap Dünya Klasikleri arasında ilk sıralarda yerini alır.
Kitapta dikkat etmemiz gereken noktalardan biri de hangimiz var olan ayaklarımızın, ellerimizin farkına varabildik… Hangimiz kendi adımıza, insanlık adına yeterince kullanabildik. (Başarı işaretleri gelmeye devam eder.)
(Görkem sözü Aytaç’a verir.)
(Aytaç diz kırılarak ayaklar arkaya bağlanmış, kollar içerde bir gömlek giymiş; ayak ve kollar yok görünümündedir.)
- Ben Nikolay Ostrovski. Ey siz insanlık düşmanları, bütün maddi varlığımı aldınız, bedenimi aldınız, bir tek beynimi alamadınız. Beynimle sizlere savaş açmaya devam ediyorum.
(Sahneden güçlü alkış sesleri…)
(Semih devreye girer)
- Arkadaşlar, biz Beyin Grubu olarak bundan böyle hayıtımızı şahsımız adına, insanlık adına adamaya ant içtik. Bizimle ant içmek isteyenler bir parmak kaldırsın.
(Tüm salon eksiksiz parmak kaldırır.)
Semih,
-Arkadaşlar, o zaman hep birlikte ant içiyoruz. Ben söylüyorum siz tekrarlıyorsunuz.
Bundan böyle hayıtımızı şahsımız adına, insanlık adına adamaya ant içtik.’’
’Okumak namustur Grubu, grubun sözcüsü Mehmet:
- Arkadaşlar, bizim Tanıtımını yapacağımız kitabın adı Sefiller: Sefiller’i niçin seçtik: Sefiller: ‘’Birey mi toplumu suça iter, toplum mu bireyi suça iter? ’’ Sorusunun en güzel örneği. Jan Jak Russo’ya göre toplum bireyi suça iter. Toplum bireyi önce aç bırakır, ekmek çaldırır; sonra bireyi cezalandırır. Sefiller’in kahraman Jan Valjean, sadece bir ekmek çaldığı için 19 yıl kürek cezasına mahkum olmuştur. Bizler de yaşadığımız toplumda Jan Valjean’lar olmasın istedik; hiç birimiz de asla.. (Burada Medya Okur Yazarlığı Öğretmeninden işaretler gelmeye başlar.) Kitabın detayını sırası ile size arkadaşlarımız tanıtacak. Şimdi sözü Hüseyin arkadaşımıza veriyorum.
Hüseyin:
- Arkadaşlar, Sefiller kitabını niçin seçtik? Sefillerin yazarı VİCTOR HUGO, bu romanı çocuk denecek yaşta yazmıştır.Burada bizlerin de kendimizi küçümsemeyerek biz yaşta insanların büyük işler başaracağına dikkat çekmek istedik (Medya Okur Yazarlığı Öğretmeninden ışı başarı işareti…)
VİCTOR HUGO, çocuk yaşta bu romanı yazar. Bu günkü teknolojik ortam yok. Yazdıklarını çuvala doldurur; matbaa matbaa dolaşır. Çocuk diye hiçbir matbaa ciddiye almaz. Yalnız bir tek matbaa sahibi: ‘’Okuyup karar vereyim.’’ der, okur; VİCTOR HUGO’ya: ‘’Bu kitapta aşk sahnesi yok, basılırsa okuyucu okumaz. İçine aşk sahneleri koyalım.’’ der. VİCTOR HUGO, meşhur sözünü söyleyerek: ‘’ Kitap basılacaksa bu şekilde basılacak.’’ der. Bu da bize bir şık olmalı. Doğrularımızdan taviz vermemeliyiz. (Medya Okur Yazarlığı Öğretmeninden ışı başarı işareti…) Kitabı ana hatları ile Ferda arkadaşımız size özetleyecek. Ben sözü Ferda, arkadaşımıza veriyorum.
Ferda:
- Arkadaşlar, Kitabın kahramanı Jan Valjean ekmek çalar; ekmek çaldığı için 19 Yıl kürek mahkumu olur. Anlayacağımız çaresizlik insanı her türlü suça iter. Biz burada sizlere çaresiz duruma düşüp suç ortamına itilmemek için kendi çarelerimizi yaratmaya mecbur olduğumuzu vurguluyoruz ve bizler için okulların bir oyun alanı değil çare arama alanı olduğunu vurgulayarak, okulu sadece oyun alanı gören arkadaşlarımızın uyanmasına yardımcı olmayı hedefliyoruz. Bizler diyoruz ki okullar en büyük çare arama yeridir. Okullarda kaçıracağımız fırsatları hayatımızın hiçbir alanında bulamayız. Sözümüzün doğruluğuna inanan arkadaşlarımızın elini havada görmek istiyorum. Doğru diyenler?
(Yerışmacı gruplar ve izleyiciler parmak kaldırır.)
Jan Valjean, tutukluluk sürecinde defalarca kaçmıştır. Her kaçışında ceza katlanmıştır. Her kaçışında yerine isim benzerliliğinden başka biri tutuklanmıştır. Jan Valjean, bir başkasının işlemediği suçtan tutuklanmasına razı olamadığı için her defasında teslim olmuştur. Burada bizim işlediğimiz suçun cezasını bir başkasının çekmemesi gerçeğini; dürüstlük kavramının önemini vurguluyoruz ve diyoruz ki yaşadığımız sürece haksızlığa göz yummaya, yalan söylemeye yer vermeyeceğiz..(Medya Okur Yazarlığı Öğretmeninden ışık işareti. Başarı işareti…)
Jan Valjean, tutukluluk süresi bittikten sonra bir süre topluma küsmüş düşman olmuştur. Sefillik ve yalnızlık içerisinde kalır. Anlıyoruz ki topluma küsen kendine küser. (Medya Okur Yazarlığı Öğretmeninden ışık işareti. Başarı işareti…)
Jan Valjeanın, piskopos’dan gördüğü iyilikle ruhu aydınlanır. Hayata ahlak ve fazilet sahibi iyiliksever bir insan olarak yeniden başlar.
Burada da yardımlaşma ve insanın değişebileceği gerçeğini anlıyoruz.
Jan Valjean, kendini iyiliğe adar. Yoksul bir kız olan Cosette’i evlat edinir; büyütür evlendirir. Kasabanın sevgisini kazanır. Yaşadığı kasabanın belediye başkanı olur.
Anlıyoruz ki iyilik eden, topluma hizmet eden toplum tarafından yüceltilir. Yücelmeye aday olduğumuzu ve inançlı olduğumuzu buradan ilan ediyoruz, sizler de bizlerle var mısınız?
(Salondan coşkulu: ‘’ Varız! Varız! ‘’ çığlıkları…)
Medya Okur Yazarlığı Öğretmeninden ışık işareti. Başarı işareti…)
Ferda: ‘’ Şimdi Mehmet arkadaşımızın dramatizesini izleyelim.’’
(Mehmet Yücel Matbaa sahibi rolüne geçmiştir. Masa üstünde birkaç kitap, kağıt ruleleri. Mehmet kulisten gelir masaya yaklaşır.)
- Kitabımı incelediniz mi?
Mehmet Yücel:
- İnceledim. İçinde aşk yok; bu şekilde basarsak okunmaz. İçine biraz aşk sahnesi koysak.
Mehmet ANT:
- Basılacaksa yazıldığı gibi basılacak.
Mehmet Yücel:
- Jan Valjean’nın 20 Yıl birlikte yaşadığı bayanın elini bile tutmaması sence garip değil mi?
Mehmet ANT:
- Bence garip olsaydı, garip diye yazardım.
Mehmet Yücel:
- En azından ikisini el ele tutuştur baskısını yapalım.
Mehmet ANT:
- Kitap basılacaksa bu şekil basılacak ve de yer yüzünde parasızlık yüzünden erkeğin cahil, şerefsiz; kadının namussuz olduğu sürece bu kitap değerinden hiçbir şey kaybetmeyecektir.
Ferda:
- Arkadaşlar, Mehmet arkadaşımızın canlandırdığı ve söylediği sözler kitabın yazarı Victor Hugo’ya aittir. Üzerinden yaklaşık 2 yüzyıl geçmiş olasına rağmen sözünde de belirttiği gibi kitap Dünya Klasikleri arasında ilk sıralarda yer almaktadır. Sanırım Grubumuzun adının niçin ‘’ Okumak Namustur’’ olduğu anlaşılmıştır.
Mehmet YÜCEL:
-Arkadaşlar, diğer grupların almış olduğu kararların doğruluğuna bizler de inanıyor destekliyoruz. Sadece diyoruz ki kararlardan bir kısmı soyut ya da uzun vadeli. Biz daha somut, daha kısa vadeli bir eylem ortaya koyuyoruz. Hemen bu salondan çıktıktan sonra uygulayabileceğimiz bir eylem.
Mehmet YÜCEL:
- Arkadaşlar içinizde kitap okuyanlar bir parmak kaldırsın.
(Herkes parmak kaldırır.)
Mehmet YÜCEL:
- Evinde kitabı olanlar parmak kaldırsın.
(Herkes parmak kaldırır.)
Mehmet YÜCEL:
- Bu salondan çıkınca en sevdiğiniz kitabı en sevdiğiniz kişiye verip okumasını isteyeceksiniz. Verdiğiniz kişiye de bir kitabı bir başkasına okutmasını. Bu eylemi bugün biz başlatırsak; bu eylem sürer gider.
Ben Sefiller Romanı’nı kim okumadı ise ona vermek istiyorum.
(Salondan ilk fırlayan öğrenciye kitabı verir)
- Eve gittiğinde bu eyleme katılacak arkadaşlar bir el kaldırsın.
(Bütün eller havaya kalkar)
Mehmet YÜCEL:
- Değerli arkadaşlar, şu ana kadar biz konuşmacıları alkışladınız. Şimdi kendi kendinizi alkışlayın.
(İlk alkışı Mehmet Yücel kendisi, sonra konuşmacılar, öğretmenler, bütün salon… Alkış üstüne alkış.. Mehmet YÜCEL konuşmasını sürdürmek için bir süre bekler. Leyla Öğretmenin el işaretleri ile alkışları durdurur.)
Mehmet YÜCEL:
- Arkadaşlar, okumanın namus, okumanın şeref, okumanın, iş -servet, şan -şöhret olduğu bilinci ile okumaya; önce kendimizi, sonra çevremizi aydınlatmaya ant içeriz. Bizimle ant içmeye var mısınız?
(Diğer grup öğrencileri ve izleyici öğrenciler: Bir yandan alkış bir yandan: ‘’ Varız! Varız!)
Hep birlikte söylüyoruz o zaman.: ‘’Okumanın namus, okumanın şeref, okumanın, iş -servet, şan -şöhret olduğu bilinci ile okumaya; önce kendimizi, sonra çevremizi aydınlatmaya ant içeriz.’’
(Mehmet alkışlara teşekkür eder, sözü V. Grubun sözcüsüne verir)
- Arkadaşlar; ‘’ Umut Işığı ’’ bizim grup adımız olduğu gibi aynı zamanda tanıtacağımız kitabın adı. Yazarı İbrahim Şahin. İbrahim şahin, bütün başarıların umuda bağlı olduğunu ortaya koyarken umudunu yitirenlerin, hiç umudu olmayanların yaşam şartlarının zorluğu karşısında yenilgi üstüne yenilgi aldıklarını, yenilgiler sonucu hayata küstüklerini, gözler önüne seriyor. Bizler grup olarak belirleyeceğimiz her hedefin bize bir umut ışığı olacağına inanıyoruz. Hedefimiz okullarda elde edeceğimiz başarılarla kendi geleceğimizi belirlemek; içinde bulunduğumuz topluma yararlı hizmetlerde bulunabilmektir. Ben sözü Alev arkadaşıma veriyorum.
Alev:
- Arkadaşlar, İbrahim Şahin kitabında bizi sadece çanta taşıyan olarak görmüyor, tek bir birey olarak görmüyor; geleceği aydınlatacak ışığın kaynağı olarak görüyor. Tek bir kıvılcımın, tek bir ışığın bütün toplumu aydınlatabileceğini en ilginç örneklerle bize sunuyor. Biz bu kitabı okuduktan sonra kendi içimizdeki keşfedemediğimiz gücü keşfettik; gücümüzün bize yeteceği gibi yüzlere binlere güç katacağı inancına vardık. İçinizdeki gücü keşfetmeye var mısınız?
(Salondan varız alkışları….) Ozan arkadaşımız kitabı tanıtmaya devam edecek
Ozan:
- Arkadaşlar, İbrahim şahin, bütün büyük başarıların küçük basit merdivenlerden ilerleyerek kolayca elde edildiğini vurguluyor. Ona göre öğrencilik hayatı da hedefe, başarıya götüren merdivendir. 1. Sınıftan başarı ile başlayan bir öğrencinin, aynı başarılarla sınıf sınıf atlayarak öğrencilik hayatını tamamladığında en yüksek hedefe erişebileceğini belirtiyor. Hedef basamaklarında birini atlayarak diğerine geçiş yoktur örneğin 7. sınıfı okumadan 8. geçmek gibi. Doruktaki başarı için merdivenin önemsiz basmağı yoktur. Lisedeki bir başarı için; içinde bulunduğumuz basamağın önemi olabileceği gibi. Kısacası birçoğumuz bugünkü basamağın önemini kavrayamadık. Daha önceki dönemlerde olduğu gibi. Önemli olan her basamakta yeni bir basamak oluşturabilmektir. Çıkacağımız merdiven basamaklarını yükseltebilmektir. Başarıya giden yolda bir merdiven ve bir ışık; başarının olmazsa olmazları.
İbrahim Şahin, ‘Kitapta umudu bir yıldıza benzetmiş. Umudu kaybetmek ışığın söndüğüne inanmak ve karanlığa bürünmektir.
III. Gurubun sözcüsü:
- Sizin Umut kayıp, o zaman siz karanlığa mı büründünüz?
Ozan:
- Merak etmeyin, kitapta o sorulara da cevap var. Kapanan her kapı, umuda açılmış yeni bir kapıdır.
II. Gurubun sözcüsü:
- Sizin Umut kapınız hepten kapalı.
(Salondan sadece Umut’un arkadaşları gülmeye başlar. Leyla Öğretmen devreye girip susturur.)
Alev:
- 10 sayısının 3’e bölümünü ele alalım: Böldükçe bölünür. Umut onun gibidir. Böldükçe bölünebilen, çarptıkça çoğalabilen… Yeter ki bölebilelim, yeter ki çarpabilelim.
II. Grubun sözcüsü:
- Onun için mi sizin Umut her an her yerde, dersin her anında… (Bu ders hariç) Sınıfta bütün sıralarda, dışarıda bütün duvarlarda Umut yazılı. Nerede bir olay, orada Umut…
Öğretmen yine devreye girdi: ‘’Arkadaşlar, Umut arkadaşınız yanlış davranış sergileyen bir arkadaşınız olabilir. Sunumu bir tek kişiye indirgemeden sürdürürsek şu ana kadar sergilemiş olduğunuz olağanüstü güzellikteki sunuma gölge düşürmemiş olursunuz..’’
III. Grubun sözcüsü (Tuğba Yıldırım) :
- Öğretmenim, arkadaşların anlattıklarına saygı duyarım. Amacım, Umut arkadaşımızı kötülemek, konuşmacı arkadaşın anlattıklarına karşı gelmek değil. Sunumlarımız uzadı. Bizi izleyen arkadaşlarımızdan sıkılanla biraz gülsün diye Umut arkadaşımızın olmamasını ‘’Umut yitirmek olabilir mi? ’’ şeklinde sorarak sunumu tek düzelikten çıkarıp tartışma havası vermek istedim. Ben Eminim ki ‘’Umutlar Yitirilmesin’’ grubu Umut arkadaşımızın yokluğunu hissettirmeyeceklerdir.
Ozan:
Bizler ’Umutlar Yitirilmesin’’ grubu olarak önce kendimizi, sonra toplumu aydınlatmaya ant içtik. Kendini ışık kaynağı olarak gören, toplumu aydınlatabileceği olan arkadaşlarımız bizimle ant içmeye var mı?
Salon öğ.:
-Varız, varız
Ozan Salon öğ. ‘’ Varız, Varız! ’’ (Ozan söyledi salondaki öğrenciler tekrarladı) ‘’ Önce kendimizi, sonra toplumu aydınlatmaya ant içeriz.
Arkadaşlar Bizim gruptan Umut kaçtığı için Dramatize yapamıyoruz.
Salondaki öğ.:
-Umut, Umut, Umut
Korkak Umut, kaçak Umut
Ko-ko, koş, ka-ka, kaç
A-aa, avucunu ya- ya, yala
U- u umut, birinciliği u- u, unut
(Kapı açıldı, Umutla göz göze geldi. Umut içeri girdi. Yine sadece Umut’un arkadaşlarından alaycı bir bakış; gülümsemeler…)
Leyla Öğretmen:
- Sen niçin zamında gelmezsin? Arkadaşlarına bunu nasıl yaparsın?
Umut’un annesi: (Salondan ayağa kalkar)
- Hay ağzına sağlık öğretmen hanım. Bana Müdür yardımcısı yarışmada görevli olduğunu söyledi. Ben buraya onun için gelmiştim, buraya gelip gözlerimle görmesem; bana yarışmada olduğunu söyleyecekti.’’
Nöbetçi öğretmen;
-Susun vereceği cevabı bizde bekliyoruz.
Umut:
- Öğretmenim, benim görevim: ‘’ Umutlar yitirilirse ne olur’’ onu göstermekti. Umutların yitirilmesi bundan güzel anlatılamaz ki… Burada 5 grup var, bir grup kazanacak 4 grup kaybedecekti ama hiç biri umudunu kaybetmeyecekti. Böyle bir durumda sadece bizim grup umudunu da kaybedecekti ve ben ömür boyu arkadaşlarımın sevgisini. Ben onu sergilemek istedim. Burada yarışmayı kaybetme durumunda, (ki kaybedersek) arkadaşlarımın sevgisini kaybetmeyeceğim. O duygu yeter bana. Karar sizin.
(Öğretmenin şaşkınlığını gören Umut konuşmasını sürdürür) :
- Siz beni bugüne kadar dersi dinlemeyen, hiçbir etkinliğini yapmayan, dersten kaçan olarak tanıdınız. Artık o ben, ben değilim. Ben bugünden sonra yeni bir benim. Umuttan umuda koşan, Umut. Yılmayan, umuda doymayan Umut. Bu konuşmamı bizim grubu birinci yapmanız için yapmıyorum, artık küçük hedeflerin sadece büyük umutlara bir basamak olduğunu biliyorum. Ben o basamağı çoktan geçtim.
Leyla Öğretmen: (Öğretmen şaşkınlık içerisinde)
-Bu büyük değişim kararının sebebi nedir? :
Umut:
- Öğretmenim, kitapta depremde göçük altında kalan bir çocuğun bir ömür değil, bir gün değil, sadece bir dakika daha fazla yaşama umudu ile 17 gün nasıl çığlık attığı ve 17 gün sonra göçük altından çıkınca hayata nasıl dört elle sarıldığı yüreğimi parçaladı, rüyalarıma girdi. Eşini kaybeden birinin, eşinin öldüğünü bir daha geri gelmeyeceğini bile bile çocuklarına her gün; ‘’akşama babanız gelecek’’ demesi, her kapı çalışta gelecek umudu ile kapıyı açması… Çocuklarını babasızlık duygusundan uzak büyütmesi… Kendisini yalnızlık duygusundan uzak büyütmesi… (Son cümle alır götürür öğretmeni farklı dünyalara.. Yanağında iki damla yaş belirir.) (Umut konuşmasını sürdürür)
- Bugün hiç farkına varmadığımız bayrağın, okullara gelip gitmenin, yıllar önce yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kaldığında bir tek umut ışığı ile nasıl dalga dalga büyüdüğü, bugünlere gelindiği anlatılmış. Annem babam, benden vatanı kurtarmamı istemiyor. Göçük altından çıkmamı istemiyor. Karnemde ‘’bir tek beş’’ görmek istiyorlar ve ben onu gösteremedim. Düşündüğümde bir tek beş almayı başarabileceğime inandım, bir de öğretmenlerimden ‘’bir tek’’inin sevgisini kazanabileceğimi. Okuduğum kitap bana bunu gösterdi ayrıca ‘’bir tek’lerden koskoca bir dünyanın oluşabileceğini…
(Anne salondan sahneye fırlar.)
: -’ İşte benim Umut deyeceğim Umut, işte benim oğlum deyeceğim Umut! ’’ (Umut’u bağrına öper, koklar… Salona döner: ‘’) Bir annenin, çocuğundan duymak istediği en büyük sözleri duydum, bugün burada. Anneleri en mutlu eden an, çocuklarının başarılarını gördüğü andır. Diğer konuşan çocukların anneleri burada olsa onların da aynı duyguları duyacağından eminim. Yine eminim ki onlar da duyacaktır; duydukları an aynı duyguları tadacak ve doya doya öpecektir.
Öğretmen Leyla:
- Öğretmenlerin de en mutlu olduğu an öğrencilerin başarılarını gördüğü andır; öğrencilerinde gördüğü büyük değişimi gördüğü andır. Öğrencilere verdiklerini geri aldığı andır. Bütün konuşmacı arkadaşlarınız bugün burada bize o duyguları yaşattı. Konuşmacılar içerisindeki Umut’taki olumlu değişiklikler asıl alkışlanması gereken bir başarı diyorum. Diğer gruplar alınganlık göstermez, sizler de uygun görürseniz ‘’ Umut Işığı Grubu’’nu I. seçelim.
(Diğer grupların onayını alır, Umut Grubunu I.ilan eder, Umut’a döner.)
Sevgisini kazanmak istediğin tek öğretmenlerden ilki ben oldum ve ilk 5’i veren öğretmen. Sen çoğulların peşinde koş bugünden sonra. Senin çoğulları yakalayacağından koskoca bir dünya kuracağından eminim.
.(Bütün yarışmacılar, salonun önüne selam sırası ile dizilir, yazmış oldukları okul andını okur.)
UMUT ŞIĞI OKUL ANDIMIZ
Öğrenci olarak,Öğrencilik hayatım boyunca en iyi öğrenciler arasında yer almaya, umutları bölüp paylaşmaya, çarpıp çoğaltmaya; arkadaşlarımı, öğretmenlerimi sevmeye, öğrencilik sonrası yaptığım işin en iyi yapanı olmaya, bu yolda bir saniye durmamaya, hiçbir engelde yılmamaya, okulları başarıya- hedefe taşıyan bir merdiven olduğu bilinci ile her basamağına önem vermeye, her basamağını atlamadan tek tek çıkmaya, en küçük hedeften en büyük hedefe koşmaya, okullarda kaçırılan fırsatları hayatımın hiçbir evresinde bulamayacağımı bilerek hiçbir fırsatı kaçırmamaya; okulun, kitapların verdiği ışıklarla kendimi aydınlatmaya daha sonra içinde bulunduğum toplumu aydınlatmaya, bu uğurda hayatımı adamaya ant içerim.(Gurup sözcüsü Müdürü Sahneye davet eder.)
Müdür:
- Sevgili öğrenciler, sizlerden bir tek şeyi önemle bilmenizi isterim; burada görmüş olduğunuz öğretmenlerden bir kısmı emekliliği gelmiş öğretmenler, bir kısmı mesleğinde emekliliğini yarılamış. Hiçbirinin sınav kazanma, meslek edinme ya da değiştirme kaygısı yok. Onların tek kaygısı sizlerin edineceği meslekler. Sizlerin kızdığı, dersini dinlemediği öğretmenlerinizin sizin boşa geçirdiğiniz zamanlara ne kadar üzüldüğünü bilmenizi isterim. Öğretmenlerin en büyük sevinci, sizlerin başarısı; sizlerden verdiklerinin karşılığını başarı olarak görebilmek. Burada verdiklerimizin karşılığını fazlası ile bize gösterdiniz, bizleri mutlu ettiniz. Bizleri mutlu ederken kendinizi de anne babalarınızı da fazlası ile mutlu ettiniz. Bu mutluluğun altını çizerken bir kez daha vurguluyorum; nasıl ki başarılarınız sadece size bağlı kalmıyor bir başkalarını da mutlu ediyorsa başarısızlıklarınız, olumsuz davranışlarınız da aynı. Olumsuz davranışlarınızın siz farkına varmasanız da önemsemeseniz de anneniz babanız, biz öğretmenleriniz önemsiyor üzülüyoruz. Olumsuz davranışlarınızı sizlerin de önemseyip üzülmenizi daha doğrusu üzülmemeniz, bir başkasını üzmemeniz için yapmamanız gerektiğini bilmenizi isterim.
Nasıl ki başarı ve başarısızlık bir başkasını etkiliyorsa, bir umut ışı bir ulusu; bir ulusu aşarak tüm insanlığı aydınlatır. Burada yarışmacı arkadaşlarınızın hepsinde bu ışığı gördüm. Bu ışığı ömür boyu taşıyacağınızdan hiç kuşkum yok.
Okuduğunuz Sosyal Bilgiler Derslerini hatırlayın; bir çağdan bir çağa geçişi sağlayan tek bir kişi olabiliyor. Fatih Sultan Mehmet’i hatırlayın. Bir toplumdaki değişim rüzgarını bir tek kişi estirebiliyor. Bir Mustafa Kemal Atatürk’ü hatırlayın… Burada her birinizin büyük değişiklilerin öncüsü olacağını görüyorum.
Bir çiçeği düşünün, bir tek çiçeğin tohumları… Koskoca bir bahçeyi güle donatır. Bir bahçe çiçeğin tohumları, binler bahçeyi güle donatır. Burada her birinizin toplumun geleceğini güle donatacak güçte olduğunu gördüm. Sizin adınıza, toplumun geleceği adına mutlu olduğumu, bütün öğretmenlerinizin aynı duygular içerisinde olduğunu bilmenizi isterim. Bir tek şeyi daha bilmenizi isterim: ‘’Bu vatanın sizin gibi gençlere ihtiyacı olduğunu.’’
Gurup Sözcüsü:
- Sayın müdürüm, burada her ne kadar ‘’ Umut ışığı Grubu I. seçilse de biz hepimiz kendimizi birinci görüyor, sizlerden okul andımızın, isimlerimizin ayrıca öğretmenimiz İbrahim Şahin’in Umut Işığı kitabını okulumuz şeref köşesinde sergilemeniz istiyoruz
- .Müdür:
- İsteğinizi yerine getireceğim, ayrıca çekilen video Okulumuz Web Sitesinde yayınlanacak. Sizleri de Onur belgesi ile ödüllendireceğim.
(Yarışmacı gruplar sevinç gösterisi yapar. Müdüre teşekkür eder. Perde kapanır.)
İbrahim ŞAHİN
İbrahim Şahin 2Kayıt Tarihi : 13.3.2011 21:27:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
kalemine ve bilği birikimi ile taşına , toprağına sağlık olsun
Mükemmelden de öte edebi değerdeki bu güzel eserin hem yayınlanması ve hemde sinemaya uyarlanması vesilesiyle tebrik ve saygılarımı sunarım
başarınızı duymak hemşeriniz olarak bizleri mutlu eyler.
Selam ve esenlik dileklerimle
Çok sanatkarâne, sürükleyici ve manidardı.
Kutluyor, başarılar diliyorum.
100+heybem
Sevgiyle.
TÜM YORUMLAR (13)