Merhaba, Umut Yurdusar Anadolu halk ozanları arasında, özelliklede yaşayanlara bakıldığında, dünyada ve ülkemizde değişen değerler ve bozulan ilişkiler bağlamında ozanlık geleneğini hurafeden ve gelenekçilikten kurtaran ve emeğin yüce değer olduğunu yaşayışlarıyla bizlere özümseten halk kahramanlarının izinde olan birkaç yürekli ozanımızdan biridir.
Günümüzün tüm yozlaşmalarına ve insanı onursuzlaştıran ve emperyalist ülkelerin sömürü politikalarına alet eden yöneticilerin ve kuvvetlerinin karşısında, yoksul ve bilinçsiz halkın işitme, bil ...
Muhtar, Hoca Efendi, Bekir Bey, Yılmaz Ağa, Tırtıl Dursun, bekçi Sansar’ın evinde bu beladan nasıl en karlı şekilde sıyrılacaklarını, bir yılan sessizliğinde ve tilki kurnazlığında tartışıyorlardı.
Zaten sansar’ın evini de sırf bu yüzden seçmişlerdi. Dikkat çekmemek için nerede ise ikişer saat arayla ayrı ayrı gelmişlerdi. Sansar’ın karısı yapabileceği yemeklerin yine en güzelini yapmış,konuklarını en güzel şekilde ağırlamış,keklik kanı çaylarını sunuyordu.Hatice kadın otuz sekiz yaşında, bir yetmiş boylarında, esmer güzeli bir kadındı. Çokları peşinden koşuyordu ama o şu aralar bin bir kurnazlıkla kırk dört yaşındaki muhtarla ilgileniyordu. Kocasının her sene bekçi olmasında payı küçümsenemezdi.
Çayından bir yudum çeken muhtar kadın odadan çıkmadan bir de derin bir of çekti. Hemen ardından ateş püskürmeye devam etti: bu işi tez elden bitirmeliyiz yoksa hepimizin hali yaman olur ağalar, dedi. Aslında bu durum en çok onu korkutuyordu, ama zincirin hangi halkasının koptuğu değil sistemin bozulacağıydı diğerlerinin korkusu.
Hoca efendi yine bir eşhedü enna çekip adamın ismini anarsa cehennemde sırf bu yüzden yanacakmış gibi iğrenerek korku ile: Ağalar bilin ki herifte Allahın dini yoh. Eyle bi dinsiz ki kellesini kesip ganını tüm dinsizlere içirmak dört kitapta yazılı, dedi. Bazen hepisi birden konuşup ortalık karışıyor biri diğerlerini susturup aynı minval üzerine kinini kusuyordu. Olayın gizlilik yanını hatırlayan bir hişt çekip durumu koruyordu, adamın yöredeki hâkimiyetlerini bozduğundan cahil köy halkını kandırdığına, kazançlarına çomak soktuğundan, sanki çözüm olacakmış gibi durmadan mahkeme ve karakola şikâyetinden, teröristliğinden, devlete ve millete hainliğinden namussuzluğundan, kahpeliğinden kısacası döküyorlar bütün sorunlarını ama çözümü bir türlü bulamıyorlardı. Bu türden birçok toplantı yapmışlardı ama adam imana, yola gelecek türden değildi. Ortadan kaldırmak da tehlikeliydi çünkü herkes bilirdi onların yaptırdığını. Baştan beri akıllarındaki şeyi kimse ilk söyleyen olmak istemediği için konu bir türlü oraya gelemiyordu. Hatice kadın çayı doldururken birden lafa girdi: her seferinde aynı; hep aynı şeyler.
Gelip de dünyaya gözüm açınca
Gördüm yüce varlık anamdır kadın
Yaşamın anlamı hemdi de tadı
Cennetten bir bahçe sunamdır kadın
Yaşam daha hoş olacak
Zorlar düşse yakamızdan
Bozkırlar çiçek dolacak
Şerler düşse yakamızdan
Bir gün tilkinin birinin Roma'ya gitmesi gerekmiş. Ama bir türlü de yolu gözü kesmiyormuş. Kuyruğunu kısmış kafasını eğmiş yola isteksizce giderken, karşı taraftan gelen eşekle karşılaşmış. Selamdan sabahtan sonra tilki: eşek kardeş nereye böyle demiş.
Yarı sersem dolaşan eşek: kim ben mi? Şey, Bağdat’a gidiyorum demiş. Eşeğin sersemliğini bilen ve aradığı eşeği bulduğuna inanan tilki: Eşek kardeş, sen Bağdat’ı biliyor musun nereden gidilir, hangi yol yakındır, tehlikesizdir deyince. Eşek: yok ama sora sora Bağdat bulunur demiş. Tilki içindeki hınzırlıkla, evet eşek kardeş zaten sen yola çıkmışsın eh yola çıkmakta işin yarısı, sende yolu yarılamışsın, Allahın izni ile bu kararlılıkla ve azimle sen tez zamanda Bağdat’a varırsın.
Hem de istersen beraber de gidebiliriz ben de Bağdat’a gidiyorum yolu da biliyorum deyince, eşeğin düşük kulakları dikelmiş öyle sevinmiş ki kurnaz tilkiyi sırtına alayazmış.
Bunlar düşmüşler yola. İki can arkadaşlar ki, önlerinde sel duramaz, şimşek sual soramaz cinsten. Çokça olmayan bir vakitten sonra tilkinin tilkiliği hazırda beklediğinden zaten karşısındakinin de bir eşek oluşundan kurnaz düşünceleri içini kemirmeye başlamış.
Havada sıcak, demiş eşek kardeş, valla aslında hiç gidesim de yoktu da sırf sana eşlik olsun diye bu sıcak havada bu eziyete katlanıyorum. Eşek: tilki kardeş daha ileride sulak bir yerde ben otlanırım sende gölgede yatar biraz uyur birazda avlanırsın serinlikte yola devam ederiz demiş.
Çeker gider gam, kasavet
Vur kadehin gözüne vur
Ne mal, mülk kalır ne servet
Vur kadehin gözüne vur
Sormayın bu hal ve ahvalimizi
Uyuz ettiler de kaşınıyoruz
Göçerden de kötü sürgünden beter
Her sene bir yere taşınıyoruz
Hepimiz yoksuluz açız hemşerim
Şükür etme öldür beni açım de
Sana düşman ise çıksın gözlerim
Şükür etme öldür beni açım de
Sen şükür ettikçe soyarlar bizi
Üçtekerli bindiğimiz araba,
Kaptan bizi dağ yoluna çekme dur.
Tamam, hep köleyiz tamam maraba,
Sabrın kendisi çatladı çıkma dur.
Dur dur, dur, hain,
Kınamayla utanır mı namussuz
Ona ondan beter yapılmalıdır
Gül tutulmaz canlıya kast edene
Top tüfek tabanca kapılmalıdır
Her başa pay edilmeli tapular
Çiğdem çiçek açar servi gazeli
Bu gün senin günün kömürcü Hasan
Bir mayıstır baharın en güzeli
Yoğurur toprağı çamurcu Hasan
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!