Eskiden umut arayan insanların
Uğrak yeriymişim gibi,
Bilmezlerdi ki küçücük dünyamda,
Küle muhtaç, sefil bir dilenciymişim.
Tam da hayattan bezmişken,
Kapımızı çalanlardan kaçıp,
Kapanan tüm kapıların ardından,
Bir kurtarıcıya nasıl da muhtaçtım ben
Yaralı bir vaziyette acımasız
Sorgusuz sualsiz
Acılar denizine atmışlardı beni
İşte o onda Yunus peygamber misali,
Acz ve Fakr ile Rahmet kapısını çalınca
Bize de muhacirlik kapısı açılmıştı,.
Beyazlar içinde özgürlüklere giderken,
Hüzünlü bir veda bile edemeden,
Yaşamadığım düşlerimi de geride bırakıp,
Umutlarıma bile aldırış etmeden,
Vazgeçilmez sanılanlar ile birlikte
Hatıraları da geride bırakıp,
Zorunlu göç vaktiydi şimdi
Dalından koparılan bir gül gibi
Virane oldu hanesi bahçemin,
Konacak dalı olmayan,
Kanadı kırık bir serçe misali.
Yolun kaderi bu demek ki,
Nasıl olduğunu anlamadan,
Şimdi de Yusuf misali
Hicran kuyusuna atılmıştım.
Bir beyhude uğruna,
Köle pazarlarında bulmuştum kendimi,
Hep karanlık buralar, ruhumu sıkar,
Ne güneş, ne ay, ne yıldızlar var,
Denizler, nehirler, göller hep sular bulanık,
Yalnızlığın karakışında buz tutmuş bedenimle.
Boğazımda düğümlenen sesiz bir çığlık,
Nerede duyan bir merhamet sahibi yok mu?
Derdin nedir diye soran kalmasa da
Merhametlerin en merhametlisi yanında
Boş hayaller peşinde yaşamak çok zor,
Ölümcül olan hasretin de,
Yalnızlığın da ölüm gibi dönüşü yok.
07.03.2024 HH
Hacı KemalKayıt Tarihi : 8.3.2024 01:43:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!