Umut Yolcuları Şiiri - Ali Rıza Seçik

Ali Rıza Seçik
46

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Umut Yolcuları

uzaktan, çok uzaktan
ayın şavkıyla dolar hücreme
süt kutusundan kavala evrilen yolculuğun
ince nağmeleri
ne kilit, ne parmaklık tanır
alıp götürür dost sohbetlerine

bu kaçıncı gecesi açlığın, bilmem ki?
her anı ölüm soğukluğu, her anı zindan
ne şah, ne padişah takan
amansız düşüncelerim
sabaha uyanamayacağım galiba deyip
her gece vedalaştığım sevdiklerim

kurşun yemek gibi değil ki, orta yeri açlığın
nerdesin hey ölüm?
gel!
gel de bitsin artık bu hasretlik

toprağın sıcaklığı! ısıtmaz yüreğimi
yılanlar
çiyanlar
açlığın koynundaki bilcümle mahlukat
biliyorum! bekliyorsunuz
ben de bekliyorum
ama ufalmış, erimiş, bitmiş bedenimle
benden size fayda yok dostlar, fayda yok
bu beden toprağın koynunda doymaz!
lakin sizi de doyurmaz

bak!
söktü yine şafak
boşuna beklediniz,
benim gibi yine ölümsüz, yine aç

birazdan, bir başka hücrede
uzakta, çok uzakta
bir ses yükselecek belli belirsiz
okuyacak tüm heybetiyle şiirini!
duymayan kulaklarıyla
her an
biraz daha unutarak konuşmayı
umuda merhaba diyecek

Ali Rıza Seçik
Kayıt Tarihi : 21.8.2019 16:29:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Siyasi tutsakların 2000 yılında, F Tipi hapishanelerine karşı başlattıkları Ölüm Oruçları sonrası yaşananların kısa bir öyküsü . Devlet, o yıl ülke genelinde 32 kişinin katledildiği bir operasyon başlatmıştı. Bu operasyonlar sonucu tustaklar zorla "F Tipi" hapishanelerine götürüldü. Bu hapishanelerin en büyük özelliği: birer ve üçer kişilik hücrelerden oluşması ve yoğun olarak tecrit içermesiydi. Her şeyin yasak olduğu bu yerlerde tutsaklara, ne yazik ki müzik aletleri de verilmiyordu. Müzikten iyi anlayan bir arkadaş da, yumurta sarısını yapıştırıcı olarak kullanıp süt kutusundan bir kaval yapmıştı. El ve ayağın çekildiği akşam saatlerinde bu kaval eşliğinde, hücrelerden hücrelere bağıra bağıra okunan şiirler, tecritin yoğun etkisini ve Ölüm Orucu'nun ağır havasını bir nebze de olsa kırmanın en güzel yollarından biri olmuştu. Operasyon esnasında yediği dayak sonucu her iki kulak zarı patlayan bir arkadaş ise duyma yetisini tamamen kaybetmişti. Ve bu arkadaş, hemen hemen her akşam duymayan kulaklarıyla bağıra bağıra şiir okuyordu. Ancak duymadığı için konuşma yetisini zamanla kaybetti. Doğal olarak şiirleri de zamanla anlaşılmamaya ve sesi gibi şiirleri de yitmeye başladı. Ölüm Orucu'nun altmışıncı günlerinde baslayıp, süt kutusundan kavala evrilmenin ve o kaval eşliğinde duymayan kulaklarla şiir okuyup, umuda merhaba demenin hikayesidir 'Umut Yolcuları'.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ali Rıza Seçik