Hayat ne garip bir yolculuk .
Çocukluğumuzda her düştüğümüzde annemiz tutardı elimizden.
Her yürek acımızda o silerdi gözyaşımızı .
Yaşımız ilerledikçe düşse de bir daha kalkamasa diyen insanlarla dolup taşar çevremiz.
Ama her şey ne kadar boşmuş diye son yere kapaklandığımızda ,yüzümüz gözümüz kum toprak dolduğunda ,yada her yer karanlık dediğimizde taşı delip çıkmış bir çiçek gülümser size ,sadece size …
Gözyaşları ile çamurlaşmış o hayatın kiri pası arasından göz kapaklarınızı aralayabildiğimizde sessizce bizce selamlaşırız o minik canın titrek yaprakları ile .
Onca acının arasında bir anlık umut belirir dudaklarımızın bir köşesinde .Bizi yerden kaldırmaya yetmese o minik canın gücü , bir an hafifler acılarımız …
Hayatta ben en çok babamı sevdim
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Devamını Oku
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim