Bir tütün kokusu dökülür göğsümde,
Sağanak bir ağıt savrulur dağlara.
Çiğnenmiş izler, yırtık haritalar,
Bir kırık küp sızar içimde.
Kim bilir, hangi dağ başında?
Kim bilir, hangi kızıl damarda yatar düşlerim?
Bir yılan gibi dolanır karanlık,
Gözlerin sarp kayalıklarda,
Bir dağ bıçkısı, bir asi nehir,
Kapanır yollar, kapanır yollar.
Bir mektup kadar eksik,
Bir türkü kadar eski
Zamanın yaslı kapısıdır şimdi içimdeki esmer geceler.
Duyar mısın?
Bir yankı vurur sulara,
Bir sevda büyütür dağ yeli,
Issızlığın ortasında bir nefes kadar narin,
Bir kurşun kadar ağır.
Adımlarım toz olur, rüzgarın belasıdır adım,
Bir yankı gibi kırılır dağ başında sesim.
Geceyi emzirir kara kara bulutlar,
Her bir yıldız düşer ayaklarıma,
Bir mezar taşı kadar sessiz,
Bir dil kadar suskun
İçimde saklı şarkılardan,
Sana bırakırım, sonsuz bir sürgün.
Zaman daralır, vakit devrilir.
Gölgeler büyür, dilim lal,
Gözlerimde tarih yatar,
Bir nehrin hafızasıdır bu kalp.
Ey, dudakları kilitli şehir!
Kim sorar ki sana?
Kim sever seni gecenin dilsiz odasında?
Kim dokunur sana
Bir kırık rüyada çöl kokulu şiirlerle?
Anlat, anlat ki gecenin dili sustuğunda,
Bir yankı kalır göğsümde
Kim bilir, hangi dağ başında,
Kim bilir, hangi sevdanın köklerinde.
Kayıt Tarihi : 3.10.2024 18:50:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!