Perde akşamdan aralık kalmış olmalıydı. Yeni doğan bir günün ışımasıyla beraberinde getirdiği yeni umut huzmeleri oynaşıyordu kadının geceden yorgun düşmüş yüzünde. Kaç gece geçmişti,uykusuz ve kaç sabaha umut bekçiliği yapmıştı şu minicik yatağın başında?
Dayanamamıştı bedeni sonunda yenilmiş yorgunluğa, başını dayayıp oğlunun yastığına uyumuştu. Aslında buna uyumakta denmezdi besbelli günlerin verdiği yorgunlukla sızıp kalmıştı.
Hayal meyal sarı bir ışığın vurduğunu hissetti göz kapaklarında. Sonra uzaktan gelen bir ses kulaklarına takıldı.’’Anneciğim, su istiyorum’’ Önce algılayamadı genç kadın gelen sesi. Kıpırdandı umarsız devam etti uykusuna.Ses gittikçe yaklaştı ‘’Anneciğim,anneciğim susadım’.Uyur uyanık sesin ayrımına vardı günlerdir duymayı umut ettiği ama bir daha duyamayacağının söylendiği o ses ‘’Anneciğim susadım’’ diyordu işte.
Bir kez daha kulaklarının ona oyun oynadığını düşünerek devam etti uykusuna. Çok geçmeden küçük bir elin saçlarında dolandığını duyumsadı ve peşinden yine aynı ses ‘’Annecik, annecik ben su istiyorum’’ diyordu Heyecanla açtı gözlerini.Uyku sersemi nerde olduğunu anlamaya çalıştı. Duvardaki saate takıldı bakışları gün çoktan doğmuş neredeyse öğlen olmak üzereydi. Telaşla doğrulurken oğlunun yatağında kımıldadığını ve o güzel simsiyah gözlerinin ona baktığını gördü. Hayır düşündüğü gibi kulakları oyun oynamamıştı genç kadına, su isteyen oğluydu. Hemen fırladı masanın üstündeki sürahiden doldurdu bardağı. Bebeğine uzattı. Bu arada oğlu doğrulmuş yatağında oturabilmişti. Şefkat dolu gözlerle oğlunun su içişini izledi.
Tamı tamına bir ay geçmişti doktorların ‘’Hanım oğlunu al götür evine elimizden gelen her şeyi yaptık ama artık yaşaması tanrıya kaldı.’’ diyerek eline tutuşturdukları birkaç ilaçla hastaneden çıkarttıkları günün üzerinden.
O günden başlamıştı kadının umut bekçiliği oğlunun yatağının baş ucunda. Hiç yılmadan beklemişti umudu biliyordu bir gün kapısını çalacağını, usanmamıştı sadece umut etti ve bekledi.Bir saniye bile kuşkusu düşmedi içine umutsuzluğun.
O sabah umudun umut bekçisiyle buluştuğu sabahdı. Umutsuzluğa yaklaştığınız her adımda umudunuzu uzaklaştırmış olursunuz. Umut edin ve beklemeyi bilin bir gün mutlaka kapınızı siz fark etmeden açıp içeri girecektir.
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,