neden hiç arayıp sormuyorsun? dedi
istasyon kokulu kız.
elimdeki kitaptan bir şeyler arıyor gibi
özlemimi gizleyip
ölüler merak etmez dedim.
Kanatları karlı meleklerin fısıltıları,
dans ettiriyordu bulutları
gecenin soğuk caddelerinde…
Yanaklarını papatya yaprakları ile süsleyen o kız…
Neden bu kadar sessizsin diye sordum. Oldukça ürperticiydi. Oysa ki istasyonların daha neşeli olması gerekmez mi diye ekledim? “İlk yolcu, yüzünü ona hiç çevirmeden insanların her şeylerine noktayı koydukları bu yer neşeli olabilir mi? ” dedi ve hiç cevap beklemeden devam etti “istasyon bir bekleyen için zordur bir de giden için. ‘neşe’ ise bu koskoca iki insan türü için pek akla gelebilecek bir kelime değildir.” dedi, küçük adam.
Ve ekledi “Özlem var, özlem. Sonbaharda ki bir ağaç gibi. Sessiz ve renksiz.”
Günlerden belki
Ortalık müzik kutusu
Cam kenarı lunapark
Araba mavi
Biz, bir tablonun içinde köye giden 5 kişilik bir cümle.
Tüm anılarımı asla yetişemeyeceğim bir rafa kaldırdım, çünkü ben bugün mutlu sonu olan bir hayata doğacağım.
İçimdeki fısıltıları kelimelere dökmek için hangi dili kullanmam lazım bilemedim. Usulca mı yoksa sessizce mi?
Her toplu hezeyanda,
öfkeyle bir araya gelip,
o şeyi değiştirebilecekmişiz gibi hissetmek.
Bir süreliğine.
Kılını kıpırdatmadan.
Yağmur yada kar yağarken,
sanki hikayesinde yaşıyormuş gibi
sanki elimi attığımda
montumun cebindeymiş sin gibi zannet sem.
Başka bir şey ararken hep seni bulsam.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!