Umudun Devrimi 1 Şiiri - Yorumlar

İbrahim Şahin 2
725

ŞİİR


25

TAKİPÇİ


ölüm 1 – Kuşun Gölgesi
Sabah erkendi. Umut pencerenin kenarında, gri boyalı sıralar arasında sessizce oturuyordu. Yalnızca dışarıya bakıyordu. O sırada bir kuş süzüldü gökyüzünde. Düz uçmadı—dalga gibi, düşünce gibi, kalp gibi salındı. Evin üstünden geçti… okulun çatısından süzüldü… okyanusa doğru kaydı. Gözleri takip etti kuşu. Ve ilk kez içinden bir şey kıpırdadı: o kuş, yalnızca gökyüzünü değil, zihnini deldi. Sınıfta hiçbir şey değişmedi ama Umut artık aynı çocuk değildi. Kuşun gölgesi düşmüştü bedenine—kıpırtısız ama kalıcı. Tahta gıcırdadı, defter açıldı, zil çaldı. Ama o, sadece gökyüzünü izlemeye devam etti. Çünkü artık yukarıda bir şey vardı. Oraya ait olduğunu fark etti.
O gün okul yolu denize yakın değildi. Ama Umut’un burnuna tuzlu bir koku geldi. Burnunu hafif kaldırdı; bildiği hiçbir şey değildi bu. Derin, ferah, hafif ıslak… özgürlüğün kokusu. Okul koridoruna sinmiş çamaşır suyu kokusundan çok farklıydı. İçeriden gelen kalın öğretmen sesi, kapının dışındaki rüzgarla karıştı. Rüzgar konuşuyordu sanki: “Sen burada değilsin, sen oradasın.” Umut yavaşça başını kapıya çevirdi. Kapalıydı. Ama içine deniz doldu. Dalga sesi duymadı ama göğsünde bir dalga yükseldi. Kurşun kalem titredi. Parmakları gevşedi. Kalem deftere düşmedi ama ses koptu içeriden. Şimdi okul, sadece bir kutuydu. Dışarıda bir şey vardı. Yaşayan, çağıran, bekleyen bir şey…
Ayakkabılarının altına baktı Umut. Beton zemindi. Temiz, lekesiz, toz almamış. Ama burnuna çamur kokusu geldi. Islak toprak. O an bahçeyi, okul duvarının hemen ardındaki terk edilmiş aralığı hatırladı. Oradan mı geldi bu koku? Burnunun ucundaki bu titreşim yüreğine indi. O kokuda kaçış vardı, doğuş vardı, düş vardı. Bir anda tahtaya döndü. “İsim tamlamaları” yazıyordu. Kafası karışmadı ama kalbi daraldı. “Neden toprak kokmuyor sınıf?” diye sorsa, kimse anlamazdı. Oysa o toprak konuşuyordu. O toprak: “Burada çiçek açamazsın, duvara yaslanırsın” diyordu. Ve o anda Umut’un içinde bir çiçek kıpırdadı—belki bir papatya, belki bir isyan.
Camlar kapalıydı. Ama içeriye bir şey girdi. Bir serinlik, bir titreşim. Saç telini oynattı. Rüzgar gibi değildi bu, rüzgarın iç sesi gibiydi. Umut bakışlarını camdan duvara çevirdi. Rüzgar bir iz bıraktı. Camlar açık olmasa da, rüzgar geçiyordu. O anda tahtadaki harfler silindi gözünde. Onun yerine dışarıdaki ağaçların yaprakları yazı oldu. Fısıltılar geldi. Defterini açtı. Rüzgarı çizdi. Bir çizgiyle başladı, sonra boşlukları doldurdu. Yanına kelime yazmadı. Gerek yoktu. Çünkü o çizim bir kelimeden fazlaydı—bir duyuydu. Öğretmen geldi, başında durdu. Umut çizimi kapattı. Ama rüzgar hâlâ içindeydi. Elleri titriyordu. İlk defa “şimdi”yi hissetmişti.
O gün yağmur başlamadı ama gök gürledi. Uzaktan. Umut iç sesiyle duydu o sesi. Kalabalığın ortasında yalnız bir gök çığlığıydı bu. Öğrenciler gülüştü, ama o kıpırdamadı. Çünkü içinde bir şey çatladı. Gözlerini kapattı. Karanlıkta bir parıltı gördü. Sonra öğretmenin sesi duyuldu: “İkinci sayfaya geçiyoruz.” Umut geçti. Ama zihni başka sayfalardaydı. Sayfada bulut yoktu ama düşüncesinde fırtına oluşuyordu. Cümle kurmadı, başlık atmadı. Ama elleriyle sıraların altında bir ritim tuttu: gökyüzü ritmi. Öğretmenin sesi siliniyordu, sınıfın sınırları kalkıyordu. O şimşek bir cümle değil, bir uyanıştı. Sessizlik büyüdü. İçindeki çığlık gülüşe dönüşmeden sustu.

Tamamını Oku

Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta