Her gece..
penceremin çaresizlik motifleriyle bezenmiş
tül perdeleri arasından,
süzülür odama yokluğun..!
Anlamına anlam yüklenir o an..
dört duvar arasında beni saran boşluğun..!
Ve.. sımsıkı sarılırken yokluğuna..
sıcaklığın gözyaşı olur,
dökülür yüreğime damla damla..!
Hâl hatır faslı derken.. konuşuruz havadan sudan..!
Ama.. hep ben konuşurum, sen susarsın...
Dudaklarından dökülecek tek bir kelime de olsa..
çoktan razıyken, sen hiç konuşmazsın..!
Sonra..
bir likte hazırlarız, çilingir soframızı..!
Eski bir gazete kağıdı yayarız..
üç bacaklı tahta masamızın üstüne..!
Yıllar önce, sadece birer kadehini yudumladığımız
o kırmızı Porto Şarabı'mız da hazırdır.
Anılarımızın derin dondurucularından taşırız..
soğuk mezeleri..!
Ve.. hasret ateşiyle yanan şöminenin önünde
yeniden mırıldanırız..
peşi sıra bir hüzzam, bir nihavend nağmeleri..!
Bir tabakta gerçekleştiremediğimiz hayaller..
diğer derin tabakta ise hayal olan gerçekler..!
Her zaman olduğu gibi,
yanlarında bolca leblebi tabii ki..!
Bilirim.. sen leblebiyi seversin...
Sokakların sessizliğinde evlerin ışıkları sönerken,
bizim gözlerimiz daha yeni yeni yanmaktadır.
Milyonlarca volt gücündeki mutluluğun ilk ışıkları..
yine milyonlarca açıdan gözlerimizde parlamaktadır.
Keşke...
Keşke mutluluk ışıkları parıldamasa..
diye düşünmüşümdür çoğu zaman..!
Zira, her ışıltının ardından..
sözler biter.. yıllanış şarabımız biter..!
Bir yokluğun kalır.. bir de üç beş kırık leblebi..!
Masumca yatar dizlerime, çakırkeyf yokluğun..!
Okşarım, o samur saçlarını..!
Okşadıkça, sıcağa hasret bir kedi yavrusunu
andıracak tarzda uysallaşır..
gözlerini yumarsın..!
Ve.. ay ışığının gizemine saklanırken utangaçlığın..
ellerim, karanlıkta yolunu bulmaya çalışan
bir çocuk ürkekliğinde dolaşır teninde..!
Öperim...
Yokluğunun hasret kokan her yerini..!
Suvarlarının sıvası dökük, o tek odalı evimi çınlatan..
'Seni Seviyorum' haykırışlarını kesmemek için,
bir tek, dudaklarını öpmem..!
Dahası.. kıyamam..!
Derken, gün ağarır...
Vakit, gitme vaktindir.
Sensizliğe katlanmanın acı yorgunluğuyla..
uykuya dalarken sarhoş bedenim,
yokluğun yine veda etmeden, usulca çıkar odamdan..!
Kırık leblebi tabağının yanına bıraktığı..
düş notunu okurum, uyanır uyanmaz:
'Akşama yine aynı yer ve saatte bekle beni..! '
İşte böyle...
Her gece ben, yokluğunla aldatıyorum seni..!
Aldatmaktan değil..
bir gece ansızın odama baskın yapıp,
beni yokluğunun koynunda..
suç üstü yakalamandan korkuyorum.. biliyor musun..? !
Yokluğunla gizlice buluştuğumuz gecelerde bile..
umudum, kapımın önünde.. hep nöbetlerde..!
Ne olur..? !
Geleceksen eğer..
yokluğuna bağlanmadan gel..!
Sensizliğe ihanet etmek istemiyorum.
Umudum, bir gün kapımın önünden firar ederse eğer..
bil ki..
suçlusu sensin..!
Ve.. sakın unutma ki;
Aşk, umudun olduğu sürece yaşar..!
Kayıt Tarihi : 7.5.2004 23:42:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Aşk, umudun olduğu sürece yaşar..!
umudunuz hiç tükenmesin
sevgiler
TÜM YORUMLAR (1)