İhtimallerle dolu hayatın,
İstisnalarına tanık olmuş bir yürek..
Üzerinde açık, kanayan bir yara..
Ufledikçe dineceğine,
İnadına alev alan korlar gibi sıcak, dokunulmaz..
Biz, şikayet edenler..
Gidenlerin neden gittiğini düşünürken, bizden nelerin gittiğini farkedemiyoruz,
Yuzlesmekten kaçmanın kolay yollarını deniyoruz..
Bu yüzden, her geçen gun daha pahalıya patlıyor sarhoş olmak..
Onlarca saatlik bir yolculuk,
Havaalanındayım,
Rötarlı bir uçuşun,
Rötarlı sonuçlarıyla yüzleşiyorum..
Geç yapılan telefon konuşmaları,
Biraz öfke, biraz hüzün...
Bir küçük tekne misali aşklar denizinde,
Ard arda ağır dalgalar..
Yıpratmak ne kelime, kıracak dümenimi.
Yelken desen, yalan rüzgarı..
İki küreğim vardı başta, biri sağlam
Zoraki sosyalleşen bir toplumun içinde,
Devletin memurlarla süslemeye çalıştığı,
Çoktan kaybedilmiş bir kasabada karşılaştık seninle..
Kurallar vardı buluşmalarda,
Yemeklerde mesafeler..
Aşılamayacak duvarlar koydular önümüze;
Cok içme diyorlar,
sözde sağ gözüm duyarliymis alkole,
Iki biradan sonra kizariyormus..
Sağ gözüm duyarlı da sol gözümün hoşuna mi gidiyor bu durum?
Geçmişimiz, kendimize dinlemeyi yasakladigimiz şarkılarda gizli.
Kimi terkedislerin, kimi terkedilislerin izlerini taşıyor
ve ne kadar zaman geçerse geçsin hissettirdikleri değişmiyor..
En sevdiklerimiz bile iki yalanın ardında kalmış ayrılıklar yüzünden cezalandırılmış gibi.
Ard arda sıralanmış birkaç notaya yanlış yere park edilmiş araçlar gibi ceza kesiyoruz.
yuksek topuklu ayakkabilar,
mavi cicekli, beyaz bir etek..
boyle tanidi delikanli onu..
olmamasi gereken bi saatte,
olmamasi gereken bi yerdeydi delikanli..
Eski bir arabam var,
Otomatik cam, klimalı hatta,
Biraz çizdi çocuklar sağını solunu, canları sağolsun.
Ne olacak ona?
İki ceketim, birkaç gömleğim var.
Kaldırımların istenmeyen taşları gibi,
Hep aynı yerden kırılıyorum,
İnadına düşüyorum yerimden..
O şakacı gülüşünün altındaki ifadeye,...
O aşkına bağlılığındaki iradeye,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!