Uzun bir süre önce Zübeyde Gökbulut’ tan Kırşehir Âşık paşa Şölenine davet aldım. Mesajı okuduğumda önce bir düşündüm Zübeyde hanımı (sonra gönlümün baş köşesine kurulan ablam oldu) tanımıyordum utanarak yazıyorum ama Âşık Paşa hakkında en ufak bir fikrim yoktu ve Kırşehir hakkında da tek bildiğim kulağıma çalınan‘’Kırşehir’e şehir, Kadıköy’e köy diyenin’’ cümlesiydi. Mesajdaki irtibat numarasını aradım sevgi dolu içten bir sohbetle Zübeyde hanımla tanıştım. Seve seve katılacağımı bildirdim ve şölen tarihi yaklaştıkça heyecanım daha çok arttı. Birçok edebiyat dostuyla tanışacaktım yeni bir şehir görecektim. İşyerimden iznimi aldım ve Tekirdağ’dan direk otobüs bulamadığım için Ankara biletimi cebime koyarak yola koyuldum. Yaptığımız telefon görüşmesinde Kırşehir’e vardığımızda türbede inmemizi, bizi karşılayacaklarını söylemişlerdi aktarmalı uzun bir yolculuktan sonra yağmurlu bir cuma günü öğleye doğru Kırşehir’e ulaştım. Telefonla indiğimi bildirdiğimde güler yüzüyle karşılamaya gelen Zübeyde ablamla tanıştım. Otelde kısa bir dinlenme ve tanışma süresinden sonra Âşık Paşa’yla ilgili bir panele katılmak üzere kültür merkezine gittik. Değerli hocalarımızdan Kırşehir ve Âşık Paşa’yla ilgili aldığımız bilgiler asla unutmayacaklarım arasında yerlerini aldılar. Türkçenin yaşaması ve gelişmesine büyük hizmetleri bulunan Âşık Paşa’nın 12000 beyitlik Türkçe Garipname adlı eseri eşsiz bir kültür hazinesiydi ve inanıyorum ki tarih ve kültür zenginliğinin yanında sadece bu eser bile Kırşehir'in Türkçenin başkenti olmasına yeterlidir.
Hani derler ya’’ Yediğin içtiğin senin olsun gördüklerini anlat’’ zaten hepsini anlatmaya çalışsam buna kâğıtlar yetmez. Kırşehir’e has sunumla ve lezzetle ikram edilen yemeklerimizi yediğimiz, çaylarımızı içtiğimiz Belediye Sosyal Tesisleri'nde gösterdikleri ilgiyle geçirdiğimiz güzel saatleri bize yaşatan tüm çalışanlarına, bizi ağırlayan Cingöz otel personeline özellikle teşekkür etmek istiyorum. Hepsi elbette misafirleri ağırlamakla görevliydi ama yüzlerindeki tebessüm hiç eksilmeden bunu yaptılar ve evimizdeymiş gibi rahat etmemizi sağladılar. Aynı şekilde bizi sürekli bir yerden bir yere taşıyan şöförümüze ve şölen boyunca fotoğraflarımızı videolarımızı çekenlere teşekkür etmeliyim. Araca binerken güler yüzüyle karşılayan inerken güler yüzüyle uğurlayan ve en güzel kareleri yakalayarak anılarımızın kalıcı olmasına çalışanlar sanırım nadir bulunur.
Kırşehirde geçirdiğimiz her anımız dolu doluydu Âşık Paşa Türbesi, Cacabey Külliyesi, Ahi Evran, Dadaloğlu, kazıların Japonlar tarafından devam ettiği tarihin sergilendiği müze, Seyfe Gölü, Malya Tarım İşletmeleri ve çok yakın bir tarihte ebediyete uğurladığımız büyük usta Neşet Ertaş’ın mezarı ziyaret etiğimiz yerler arasındaydı. Mezarları başında dua etmemize vesile olanlara bir kez daha teşekkür ediyorum. Unutmadan yerlilerinin Kütük ev dediği ama muhteşem nilüfer çiçeklerinin açtığı göl bile anlatmakla bitirilemez. Çok genç duran ama büyük işler başaran Belediye Başkanı Yaşar Bahçeci ve Kırşehir Valisi Özdemir Kaçacak’ ın kente hizmetlerini takdir etmemek mümkün değil.
Şölen akşamı geldiğinde hepimiz çocuklar gibi heyecanlı ve şendik. Salona girdiğimde yine başka hiçbir il ve etkinlikte rastlamadığım bir başka güzellikle karşılaştım, Kültür merkezinin tüm koltukları doluydu, il protokolu tam kadro oradaydı ve konuklara ilgi inanılmazdı. Öyle sıcak bir ortam vardı ki, anlatılmaz yaşanır. Dost gönüllerin şiirleriyle, âşıkların sazlarıyla türküleriyle ve finalde Abdullah Bey ve Cemile Hanımın muhteşem proğramıyla geçirdiğim gecenin anılarımda güzel iziyle ebedi kalacağına eminim.
Değerli ustalarla tanıştığım, gönül dostları ve abla, kardeş, abi edindiğim Kırşehir’de bize bu güzel anıları dolu dolu yaşatan, şiirle, türkülerle, tarihle, sanatla iç içe bir şölen hazırlayan isimlerini tek tek sayamadığım tüm emeği geçenlere Zübeyde Gökbulut ablamın nezdinde sonsuz teşekkürler selamlar, saygılar. Artık biliyorum ki, yazının girişinde yazdığım ‘ Kırşehir’e şehir Kadıköy’e köy diyen’ cümlesi çoktan anlamını yitirmiş. Kırşehir sanat, kültür ve en önemlisi sıcacık yürekleri sevgi dolu halkıyla görmeyenlerin çok şey kaybettiği bir şehir halini almış.
Anadolu bağrında ışıldayan güzellik,
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Sevgili arkadaşım
Bu güzel çalışmanızı
Canı gönülden kutlar
Başarınızın daim olması ve
Daha nice paylaşımlar dileğiyle 10+ saygılargımla
Çalışmanızı tebrik ediyorum Sn Toksöz..
Saygı ile..
Vefalı ve duyarlı yüreğine bin teşekkür gitsin Sevgili Yıldız Toksöz.
Kalemine ,yüreğine zeval gelmesin
Yıldız hanım emeğinize yüreğinize sağlık harikulade bir anlatımı bizlerle paylaşımıza sonsuz teşekkürler ederim yürek sesiniz hiç susmasın her daim pınar gigi aksın ılarımla
sevgili dost,
Bu güzel ve anlamlı çalışmanızı ve sizi yürekten kutlarım.
Emeğinize,yüreğinize sağlık.
Güzeldi......Başarınız daim olsun.
Saygım emeğinize ve sizedir......
ne güzel ve samimi bir paylaşım...sevgiler gül yüreğinize
Ne güzel bir o kadar güzel samimi içten anlatmışsınız şairemiz kalemiz yüreğiniz var olsun
yürek kalemsesinizi canıgönülden kutlarım üstadım emeginize saygılarımla
Sonderece içtenlikle derlenerek dile getirilmiş çoklu bir paylaşımın yürekteki iz düşümü. Sevgili Yıldız Hanım ve can dostum Zübeyde Hanımın nazarında katılımcı tüm dostlara saygı ve selamla, kutluyorum böylesine geniş platformlu bir etkinliğin değerli emektarlarını ve başarılarının devamını diliyorum!
Bu şiir ile ilgili 9 tane yorum bulunmakta