Ülkemistan
Fasıl I
Bermurad bir şarkıdır
deniz yaşmağı
nazlı marmara
dalgalanır mavisi usul usul
dalgalanır mavera mavi cami
dalgalanır maviş bakışlar mavi çeşme
ibrişim hayallerde kelebek uçuşlu
göznuruyla oynaşan
Ora senin bura benim
dümensiz adımları bir aşığın
yalpalayan mavnaların
ve şehrin yerinde birkaç perdeye yayılan
yoktur şu dünyada dengim diyen sevgili
rüya mavisi yeldirmeli
geçer sarhoş narasıyla
buluşan kıyı nağmeleri
“Adalar’dan bir yar gelir” derken
lale devrinden kalma bahar
volta atar aşkarıyla
ve yüzyıllık kır mevsimlerin atına binip
ansızın çöküverir kırağı
iner konaklara aksaray’dan kar
bayezıt’tan havalanan güvercin sürüsüne misliyle
bir gravür sisi düşercesine
kirpikleri donduran
avare hasretlere
Hisarda suzidilim
divanyolu sultaniyegâh
beylerbeyi beyoğlu sultanbeyli
mehtaba buselik çıkar
çamlıca ve üsküdar
serkeşi meyhaneyi
kandili mahyayı
kelimelerin hüviyetine işleyen malihulyayı
aynı aşktır söyleten dil mirasıyla
öz manasına yan çizip
bir fasıl coşkusunda
Şehrin yalnız başına oturan kızı
ıssız kulesi
bir rüyada ağırlar
hero’yu leandros’u
aynı gece bir yazmanın yaprakları
kaf dağına uçurur
süleyman’ı belkız’ı
Fuzulî’nin leyla vü mecnun’unu gördü
camiî’nin vamık u azra’sı yazıldığında
istanbul yüzünü geçmişti
ben hüsn ü aşk’ta doğmamıştım
aşılacak çölleri çilenin
yedi tepenin yedikulenin
geçilecek ateşten denizleri hayranlığın
aynı kalem ucunda istifliydi
bu yüzden mısra mısra aranır
“istanbul’u mesken tut”an sevgili
İstanbul karar kılar
perdeleri büyüleyen şarkılarda
veya efsaneye döner
kırılmış mezar taşı kitabelerinde
taşın örüklü saçları
bastırılmış göğsüne
sineye sığmaz acısı
ne de servinin kuytu gölgesine
Fasıl II
Akşam makamında hicaz telaşı
üzerinden zamanı silkeleyen
seslerin eşliğinde eyüp’te
doğan ilk yıldızın kalemişinde
izleyen ebedi karanlığın nuruyla
fetihten kalma çeşmelere
zülkarneyn bengisu sorar
suya yazılmıştır sanki konağı
ya talik bir hattın sin’inde akar gizlice
ya da besmele okuyla dökülür mim’e
bir nazmın gönüllere kurulmuş bahrinde
Her yakada bir istanbul
yusuf’u kalbinde taşıyan asya
endülüs’te gözaçan ispanya
meryemana ve isa
ümmülşehir medine
bir ayak izidir bütün izlerin başı
sonra her medeniyet dikmiş taşını
burmalı sütun çemberli taş nişan taşı
bütün dünya ve bütün zamanlar
dahası nice bir kemerde yosun
kimi asırlardır akmayan suyun
doldurduğu yürek tasında çınlatır sesini
ve okur istanbul ütopyasını
Düşen derdine
sanatın ilmin marifetin
dayanmış kapısına dersaadet’in
bu yüzden belki de anadolu’da
tuttuğunu koparan yüreğine kavi
hayatın üstesinden gelenleri
gün görmüş biri
okul görmüş biridir
yani istanbul görmüş biridir
Her karesinde ülkemistan
bulunmaz sıla gurbeti bile
her keresinde “o belde”ye yol alan
karadenizde bir yalı
ankara’da hacı bayram veli
ya da duvar halısında martılar uçuşan
ücra anadolu evi
eski bir film yeşilçam yapımı
boylu boyunca
istanbulludur
Kayıt Tarihi : 20.4.2006 16:16:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Selami Ece](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/04/20/ulkemistan.jpg)
Erguvan bir kuş akşamı deli hoyrat martılayın
Yelyepelek bir kelebek kanat çırpar gençliğim
Manevrası yandan çarklı bir ada vapurunun
Güvertesine tünemiş muhacir bir güvercinim
Kirli sarı ışıkları yanarken Üsküdar'ın
Yolu yarılamadan farıyan üryan yürek
Esamesi okunmuyor denize düşen karın
Ah şimdi bu sahneye çılgın bir yağmur gerek
Elveda ada moda elveda bekar odam
Elveda haspa yosma sevgililer para pul
Mıhlandı gözlerime camilerin mahyası
Elveda ilk göz ağrım gelinlik kız İstanbul
Mehmet Binboğa
büyülü bir yaz akşamı sultan
zahmete gelip buyurdu şair
bülbüller en güzel şarkılarında
mavi camda ateş böcekleri oynaşır
aya saf ya yıldız yıldız
kalem kalem parmakları
kaç bin yıldır inci taşır avuçlarında
koynun kadar serin yere biten
zar mı canda sular çağrışır
biz an saklı kuytularda
yan yatar bir yapma tanrı
sütun sütun tevarih
yunanİstan buLgaristan
balkan balkan yamacımda
bir sirkte palyaçodur
galata kölesi gülümser
hazar fanları anarım
kenet kenet gök yüzünde
turna katarları
al iç masmavi bir ruya
uykusuz sabahlar gibi boğazım
mermere geçer hükmü
bin yıl damlayan suyun
kız kölesi oynak laci
bir şal içre salınır
kara koy dun elini
bir kırkayak gibi geçtim
yaşlı bir tren vay
istiklâlden sonra taksın
saçlarına soku diye
kan kırmızı karanfiller
bir mayısta otuz dört can
8 Ağustos 2010
İslambol
Mehmet Binboğa
yeni istanbul şiiri
-deneme-
sana çatalçanın bir tepesinden baktım ey aziz istanbul..
ayaklarım silivri limanında sulara girip çıkmaktan memnun..
ay düşmüş gündoğduların kesildiği dereye..
sen güzelce'de baş vermiş sardunya gibi güzelsin..
kumburgaz'da karpuz kestiğim sahil gibi..
bir petrol tankeri gibi geçersin gözlerimden..
bir duman gibi geçersin burnumdan.
akdenizimden karadenizime artık paralı geçersin..
n.k
o dönemi yaşamak istemezmiyiz..istanbulu şu turizm iformation başvurulu şiirlerinden kurtarmak için
Ey kadın
Büyük sevgisini postayla gönderen
Sesini
Rimelini
Ve kışkırtıcı kokusunu
Ey kadın
Ey kendisini tanıdığım ve tanımadığım
Durdur, durdur şu yazma işini
Gönderdiklerin hep çocukça
Yazdıkların saçma hep
Yok bunlarda bir kadın
Postayla aşk yapılmaz erkekle
Postayla ancak çocuklar baba olur
Çeviren: İlyas Altuner
Nizar Kabbani
AHANDA KABBANİ....GUCCİ YOK HABERİNİZ OLA .
TÜM YORUMLAR (35)