ÜLKEMDE SEÇİM VAR
Adını söylemeyeyim, güneyde bir köyde çalışıyorum. Köy şehre on- on beş km. Her yarım saate minibüs var. Köyde üç öğretmen kalıyoruz. Diğerleri şehre gidiş geliş yapıyor. Muhtarlık seçimi zamanı.
Adını da soyadını da bir hayvandan alan hâlihazırdaki muhtar adeta ekibiyle adına yaraşır bir krallık ilan etmiş köyde. İnsan değil, hizbuşşeytan. Elinde bir dosya, üzerinde en az on puntoluk harflerle VATAN BÖLÜNMEZ, EZAN SUSMAZ. Cami badana edilecek bir salma köye, herkes yüz elli milyon verecek. Su borusu patlamış hemen bir karar çıkarılır, herkes yüz milyon verecek. Oysa sadece yüz milyona yapılır. Köy, büyük bir köy. Yüz milyonu en az üç yüz haneyle çarpın, görürsünüz bir köy için haracın ne olduğunu.Kimse soramaz bu para nereye gider.
12 Eylül geride kalmış ama köylü kendi eliyle muhtar seçerim diye başına NEMRUT U BELA etmiş.
Okul pardon dilim sürçtü -, okula kim bakar, okulda ne! , okul harabe gibi; sıralar 1940lardan kalma, dört tahtayı çakmışlar adına sıra demişler; her tarafı kırık dökük. Pencereler kapılar çürümüş, zeminde köpek yatağı gibi çukurlar oluşmuş. Suyu köydeki bir cemaat yurdundan parayla satın alıyoruz.. En ilginci ne biliyor musunuz? Lojmana 40 biriketle bir tuvalet yapmışlar. Her gelen: Hoca bu tuvaleti ben yaptım diyor. Allahım ne zormuş şu minnet borcu, öde öde bitmiyor... - Yurt adeta saray yavrusu, her taraf lambri, kaloriferle ısınıyorlar. Tuvalet banyo boydan boya fayans. Dedim: Hocam, bir devletin okuluna, bir de sizin okula baktım da; şaşırdım doğrusu, bu değirmenin suyu neden geliyor, kim finanse ediyor s? Allah verir. Yeter ki sen halkla değil, Allahla bir ol.
Köyde okey oynamak, içki içmek yasak. Akşam olunca köy boşalır. Yakın köylere muhtar da dahil oyun oynamaya giderler. Sabaha karşı gelirler, çoğuda sarhoştur üstelik. Yengeç yibi yampiri yampiri, zik zak çizerek yürüyüşlerinden, karanlıkta bile bellidir sarhoşlukları.. Allah kadınlarına Eyüp sabrı versin gayrı..
Hassas konu. Madem oynayacaksınız; bari paranız köyünüzde kalsın diyemezsin. Benim derdim çocuklar. Babaları gündüz işte, gece altı km ötedeki kahvede. Babalarına hasretler. Dedelerini babaları sanıyor küçükler.
Kadınların işi iyiden kel. Hayvanları yemle, inekleri sağ, çocukları yemekle. Yama, dikiş; bir de yarı uykundan kalk herifini karşıla, nefsini körle.. Yani köyde kadın olacağına, sütlü bir inek ol, daha iyi. Sütünü sağarlar ama hiç olmazsa yemini samanını eksik etmezler. Hastalansan baytara götürürler. Kadının değeri kaç lira! ?
Köyde su yok. Sondajla su çıkarıp köye dağıtmışlar. Ancak kuyunun biraz altına da cemaat yurdu kuyu vurunca, köyün suyu kurumuş. Kimse bir şey diyemiyor. Başlarına Allah tarafından bir musibet geleceğinden korkuyorlar. Ben bazı şeyleri değiştirmeye çalıştım; anamdan emdiğim süt burnumdan geldi. Amma Allah tarafından değil. Rabbül Alemin beni çok sever biliyorum. Köylü tarafından. Şimdi suyu yurttan tanker hesabı parayla alıyorlar. Ben de parayla alıyorum. 1994 yılının parasıyla tankeri yani bir buçuk iki tonu 10 lira.
Yanıma geldiklerinde bir dinle, bin ah işit, ama nedense sindirilmiş.
Gıkları çıkmıyor.
Üç yüz dört yüz hane, iki bin küsür nüfuslu köyde üç lise mezunu ve bir öğretmen var. O da yıllar evvelden kalmış bir eğitimci.
Allah var çok güzel bir cami yaptırmış muhtar. Sultanahmet’ten görkemli. Ayrıca iki de mescidi var. Din iman tamam sizin anlayacağınız.
Dedim ya köyde seçim var. Ben sandık kurulu başkanıyım. Üç aday çıktı. Biri eski muhtar, Karşısında Mustafa diye birisi.
Köyde İlhami adında bir şahıs var. Dürüst mü dürüst. Namazında niyazında birisi. Çok kitap okur. Bizlerle konuşur tartışır; daha çok dinleyicidir. Günlük gazeteleri mutlaka okur.
Biz öğretmenler İlhami’ye: Bak herkes menmun olmadığını söylüyor. Sen de aday ol, bunların karşısında sen kazanırsın. Hiç olmazsa okula felan faydan olur dedik. Diğer öğretmenler de aynı şeyi telkin etti felan derken cebren ve hile ile de olsa, gönülsüz gönülsüz İlhami de aday oldu. Ama muhtar biliyor bizden oy alamayacağını. Çünki ben gelmeden köye haberim gelmiş. Daha ilk günden okulun durumundan dolayı tartıştık. Köylüyü yanına alabilmek için beni siyasi yapımdan dolayı tehdit etti. Bana karşı soğuk duruyor. Nasıl soğuk olmasın; adamdan 1994 ün parasıyla 9 milyarlık bütçenin okula harcaması gereken yıllık 900 milyonun hesabını soruyoruz.
Mustafa mı: Onun da muhtardan farkı yok. Hani bir Arnavut fıkrası vardır: Adamın biri Arnavut’a kızgınlıkla ‘Git ordan ulan gavat! ’ demiş de; Arnavut anlamayınca adama ‘Gavat ne demek’ diye sormuş. Adamda bakar ki Arnavut çam yarması gibi bir şey. Korkusundan tehlikenin farkına varır: ‘Yiğit, kahraman, çalışkan demektir.’ Demiş. Arnavut’un bu övgü karşısında omuzları kabarmış ve adama: ‘Sana bir şey deyim mi usta? Benim aga, benden daha da gavat. Hele bir rahmetli babam vardı ki, belkide gavatlıokta şu memlekette en birinci gavattı. Demekki gavatlığımız ona çekmiş.’ demiş. Velhasıl, hâlihazırdaki muhtarla, Mustafa’nın ikisi de Arnavut’un dediği gibi. Biri birinden beter. Ama Mustafa oldukça varlıklı.
Seçim arifesindeyiz.Akşamüzeri kahvede toplanmışız. Muhtarlık yarışı tam kızışmış.
Biz öğretmenler kahvenin bir köşesine oturmuşuz hem gazete okuyoruz, hem de muhtar adaylarının atışmasını izliyoruz ibretle.
Bakmayın siz köylünün saf olur diye adının çıktığına. İnsanları biri birine tutuşturmayı çok severler. Hele bir dillerine düşmeye gör.
Yandın. Ama senle bir işleri varsa dünyanın en mülayim adamı pozundadırlar. Tabi böyle bir genelleme yapmak yanlış olur. İçlerinde İlhami gibileri de var.
İlhami gelip yanımıza oturdu. Gazeteleri okuyor. Derken köylüler Muhtarla Mustafa’yı, biri birine öyle bir düşürdüler ki: Ağızlarından çıkanı kulakları duymuyor. Derken başladılar belden aşağı vurmaya.
Bizim hayvandan ad alan muhtar efendi, Mustafanın yakasına yapışıp: Sen kimsin ulan! Köyde ki (Şey yaptığım) kadınlar bana oy verse yeter! diye rakibinin üzerine yürümez mi? Köylü adete gülmekten kırılıyor. Kimse nin aklına gelmiyor bu yüzde ellinin içinde benim avratta vr mı, diye. Eh ismini söylemediğine göre herhalde yoktur canım...
Ben İlhaminin dizine vurup:
-Tamam, İlhami; muhtar saf dışı, kendi kendini harcadı..
-Yok hoca sen bu köylü milletini tanımıyorsun
-Tanıması mı var be kardeş. Adamım propagandasına bak sana. Düpedüz ben köydeki kadınları becerdim, diyor.
-Öyle mi sanıyorsun. Bak göreceksin Yarın yine muhtar bu pzv... hepimize dört katlayacak..
Neyse ertesi gün sandıklar açıldı. Sayım başladı.
Köylü neler koymamış ki zarfın içine. Ben eski muhtarı anasını…’ diye başlayan küfürler. ‘Felenın karısına şunu yaptı’ diye yazanlar.
Mübarek sanki seçim sandığı değil dilek sandığı.. Herkes içinde ne varsa muhtar diye onu yazıp koymuş. Ben işi şova sokmuşum. Her yazıyı sesli okudukça, sanırsın ki köylü M. Ali Erbilin şovunu izliyor. Muhatabı olmayanlar gülmekten yıkılıyor. Hele de belden aşağı laflara. İşin garibi bu yazıyı yazanların bir çoğu İlhaminin veya Mustafanın adamı. Tabi ki OY İPTAL:
Sonuç ne oldu dersiniz? Bizim aday oyun yüzde yirmisini, Mustafa, yüzde yirmi beşini; muhtar, yüzde elli beşini alarak tekrar seçildi. Hem de iki cami, bir mescit, bir de kuran kursu olan köyde. Hem de ben hepinizin karısını becerdim diye açık açık ilan ettiği halde. propagandada kullandığı halde.
Muhtar cumhurbaşkanı seçilmişcesine ayağa kalktı ve bana Aldın mı, ya…ğımın öğretmeni der gibi:
-Nasıl hoca? dedi
Ne diyebilirsin, yıkılmıştık. Bozuntuya vermemek için ki zaten yenilmeye alışmışız hayatımız boyunca. Tuttuğumuz takım Beşiktaş, siyasi yapımız emekten, emekçiden, köylüden, yurdumun ezileninden yana, üstüne üstlük birde öğretmensin. Hadınsın; Ne küfredebilirsin ağız dolusu, ne ah edebilirsin.
Bu ülkede acı çekmek istemiyorsan Beşiktaşlı bir de solcu olmayacaksın. Bir sütlü inek ol daha güzel yaşarsın. Hiç olmazsa sağarlar ama bari yemini de verirler. Oysa sağılmışız yıllarca. Hem de milletçe sağılmışız ama inek kadar sevilmedik hiç. Hep dövülerek hırpalanarak sağıldık. Oda yetmedi işkenceler, hapisler, o da yetmedi kimimizi sürdüler, kimimiz faili meçhullere karıştık.
Öyle sebepsiz kaybolanlara bizim köyde evliyaya karıştı derler. Kim bilir belki de o kaybolanlar evliyaydı da haberimiz yok.
-Ne diyeyim muhtar, beline kuvvet. Ama bir sorum var. Oyun yüzde altmışını aldın. Tebrik ederim. Bunun yarısı kadın anladık, şu geriye kalanlar kim ulan, bana asıl onlar lazım.
Ama köylü mest oluyor, bir gülüşme, bir kahkaha ki sorma. Nasıl mest olmasın, adayları, karılarının kırığı kazanmış. Bundan iyi mutluluk mu olur.
Kim demiş: ‘Türk köylüsü espriden anlamaz! ’ diye
Atatürk boşuna dememiş Köylü, milletin efendisidir!
Hani Bektaşi ilk defa dalında zeytin görmüş.; Hani, zeytin ağacından tüm kutsal kitaplar söz eder. Tevrat ve İncil’de; Kuran’da Nahl suresinde cennet meyvesidir diye bahseder ya..
Bismillahirrahmanirrahim
‘İncire ve zeytine, Sina dağına, bu emin beldeye yemin olsun ki,....... (Tin,1-4)
Allah, göklerin ve yerin nurudur...; (bu öyle bir ağaç ki) neredeyse ateş ona dokunmasa da yağı ışık verir. (Bu,) Nur üstüne nurdur....
. (Nur Suresi, ‘Allah sizin için ekinler, zeytinlikler, hurmalıklar, üzüm bağları ve envai çeşit meyveler yetiştirdi’ (Nahl, 11) .
Bektaşi Tanrının övdüğü meyve diye şöyle bir tadına bakmış.. Ama zehir zıkkım gibi acı ki ne acı... Baba erenler şaşırmış tabii.
-Bire Tanrım, sen bunun tadına baktın da mı söylediin, yoksa birinden mi duydun.
Sanırım Atamız da hiç köylü görmemiş veya o zaman köylü efendiymiş.
Onu bunu bilemem ama çalıştığım bütün köylerin muhtarının uçkuru gevşekti nedense. Galiba kaleyi içten fet ediyorlar.
Köyün birinde de muhtar, gece saat on ikide, bir yerde birini beklerken yakalanmış, Ne yapıyordun, diye sorduklarında:’Benim arı oğul verecek, kaçmasın diye onu bekliyordum.’ dediydi. Arılar, gecenin yarısında oğul vermeyecek kadar akıllı ama köylüler bunu bilemeyecek kadar akıllı mıydı bilmem.
Haa o muhtar 15 yıldır muhtarlığa devem ediyor.. Yalnız partisi değişmiş şimdi. Bir kaç yıl sonra köye gittim. Cemaale namaz kıldık. Ardından hoca efendi, bir duaya başlamaz mı: Muhtar.... efendinin sakalı hayırlı ola.... Dua uzar da uzar. biteceği yok. kara bahtım, kör talihim, Vay benim başıma gelenler! Sanırım imam efendi, her kılına karşılık bir sure okudu. Allah sakalını vatana, millete, ümmeti Müslüman’a hayırlı kılsın… (Eamiiin)
Mahmut NazikKayıt Tarihi : 14.6.2011 13:01:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)