Saat Çini vurdu birden: pirinççç
Ben gittim bembeyaz uykusuzluktan
Kasketimi eğip üstüne acılarımın
Sen yüzüne sürgün olduğum kadın
Karanlık her sokaktaydın gizli her köşedeydin
Bir çocuk boyuna bir suyu söylerdi. Mavi.
Bir takım genç anneleri uzatırdı bir keman
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Şiire benzer bir şiir asılana dek tatildeyim!
Beğenenlere mübarek(!)olsun.
Herkese hayırlı çalışmalar.
Bu şiir, bu anlayışla, her yıl Günün Şiiri olsa, TEMCİT PİLAVI gibi gidip gidip gelse önümüze, pilavdaki pirinçten anlamayınca, nafile...
Kimi 'sarhoş sayıklaması' der, kimi 'pirinç ayıklaması'... Kiminin de erotizm görünce balıklaması...
Size bir ipucu versem, sökebilir misiniz anlamını? Desem ki:
Vakitlerden bir sevda zamanıdır...
Rüzgârların en ferahlatıcısı Çin'den esiyor.
Sende seyrediyorum, denizlerin en mavisini...
Acaba yeterli mi?
kutlarım albildiğine.
İzninizle bendeniz de buraya günün yorumunu asıyor ve M.TÜRKOĞLU na çok teşekkür ediyorum.
İçinden yalnız bir iki kelimeyi çıkarttım.Yorumcu kardeşimiz anlayış gösterir umarım.Hayırlı sabahlar.
GÜNÜN YORUMU
Sarhoş sayıklamaları...İlla bir anlam çıkartmak istersen önce sarhoş ol Sonra al sazını eline...Uydur uydur yaz,nasılsa 'vizyonu geniş ' bir sürü zevat mehdiyeler düzerler anlamasalar da......
Lütfen silmeyin.
İzninizle bendeniz de buraya günün yorumunu asıyor ve M.TÜRKOĞLU na çok teşekkür ediyorum.
İçinden yalnız bir iki kelimeyi çıkarttım.Yorumcu kardeşimiz anlayış gösterir umarım.Hayırlı sabahlar.
GÜNÜN YORUMU
Sarhoş sayıklamaları...İlla bir anlam çıkartmak istersen önce sarhoş ol Sonra al sazını eline...Uydur uydur yaz,nasılsa 'vizyonu geniş ' bir sürü zevat mehdiyeler düzerler anlamasalar da......
Kaygan bir zemin, cebinde mendil yerine şiir taşıyan bir adam..
Ne hoş..
bir tek sana şiir yazdım, sadece ve sadece sana...
'henuz yazilmamis olan siir en guzel siirdir' hatta:)
henuz geriye donuk bir degisim saptanamadi ama diyalektik sadece degisim olarak algiladiginizdan olsa gerek boyle diyorsunuz.zamaninizi almiyacam ama kisaca diyelbilirim ki bir siir ve bunu okuyan en az birisi varsa burda bir diyalektik soz konusu.iyi geceler
Arap Naci Bey diyalektik denince ne anliyorsunuz bilmem ama diyalektik yasamin her alaninda varsa ve bu bir analiz yontemiyse bir seyleri kavramak icin demek ki siirde de vardir.evet siir dediginiz gibi kendini burda bulur.ruh'ta kendini var ediyorsa kelam denilen sey evet okur ve metin arasindaki bag diyalektik bir bagdir.estetiksel yaklasimlarin bu yapisal boyutlari anlasilmazsa, edebi metnin kendini var ettigi yeri de anlasilmaz.siir kendindeki etkisinde kendini var etmez sadece.okur ile olan diyalogunda var olur ve bu da diyalektiktir.
Diyalektik bir sekme/sektirme isi degildir sadece
Neden Çin/Pirinç?
Sairin yasamini goz onunde bulundurdugumzda yasadigi baski onu siirlerinde birseyleri gizleme gereksinimi dogurtmus.hasreti cekilen ulke/kadin acaba sairin icinde besledigi sosyalizme mi denk dusuyor?bu yuzden mi siirlerinde soyutlama boyutu bu kadar fazla? Kendi tabiri ile bu siir 'dilde yanginlari'bu sekilde mi cikariyor?
Bu şiir ile ilgili 65 tane yorum bulunmakta