Ulan Recep
Neler yaşamadık seninle
Şu şarapsa koyağında
Ayak yalın baş açık
Naylon ibrik eskilerini
Çaput yumakları
Durup dinlenmeden tekmeleyişimizi
Şu yolun dili olsa da bir anlatsa
Valla
Ellerimiz kabarırdı
Ayaklarımız yarılırdı
Çemberlerin tel arabaların peşinde koşmaktan
Uçları çivili
Ne topaçlar yapardık
Çam kozalaklarından
Yemek yemeye bile gitmez
Birer dürümle geçiştirirdik
Bu yüzden analarımızdan az mı tokat yedik
Püren ormanlarının
Sakızlak keçiboynuzu ağaçlarının
Böğürtlen dikenlerinin dibine
Taştan tuzaklar kurardık
Sabahın köründe akşamın darında
Solucanlarını değiştirirdik
Ulan recep az mı göksü kızıl
Karatavuk bozlak yakaladık o tuzaklarda
Şu tepenin dili olsa da bir anlatsa
Az mı düşüp yaralanmadık
Yarım pedal yaparak sürdüğümüz
İnce tekerli bisikletlerden
Telefon direkleri
Elektrik telleri
Dallı budaklı çam ağaçları
Kargıdan yaptığımız
Kaç uçurtmağımızı yedi kim bilir
Bu yüzden
Az mı sera iplerini
Anamızın dantel iplerini ziyan etmedik
Sera çaktık naylon çektik çita sıklaştırdık
Gübre ile toprağı kürekle defalarca aktarıp harç yaptık
Binlerce kese kattık
Fideliklerde fide yetiştirip seralara teskerelerle taşıdık
Günlerce çirpilerle delik delip ekim yaptık
Tahtasını kazdık derin arık çıkardık tele bağladık
Kış geceleri don bekledik soba yaktık
Motor çalıştırıp su suladık ilaç ettik
Kırım yaptık hale götürdük
Fıstık ekip dibini çapaladık
Mısır bamya ülübü bakla fasulye
Domates salatalık patlıcan tokmakan
Daha bir sürü şeyi poşetlere koyup
İneklerden sağılan sütü çitilerle katıp
İnşaatlarda sattık
Her gün Öğlen boşluğunda
Elimize birer su kabağı alıp
Evdekilerden habersiz denize kaçardık
Bir kaymaklı bisküvi alır bir de gazoz açardık
Ne giderdi o yorgunluğun üstüne
Ulan Recep
Hala tadı damağımda valla
Televizyon
Koskoca köyde
Bir tek rahmetli tek oğlan dayının evinde vardı
Her gün adam cazın evi köy kahvesi gibi dolardı
Hele cumartesi günleri
Türk filimi izlemek için
Bütün köy sanki orada toplanırdı
Ulan Recep
Her gün beraberdik
Beraber oynar beraber gezerdik
Arka çıkardık bir birimize
Çatamazlardı bile bize
Bir içtiğimiz su ayrı giderdi
Arkadaşlık neci
Kardeş gibiydik be kardeş gibi
İlk askerlik ayırdı bizi
Sen Isparta’ya gittin ben Erzincan’a
Gerçekten askerlik başkaymış be
Orada hasretlik çok dokunuyor insana
Bize asırlar gibi başkalarına dün gibi gelen
On sekiz ayı bitirip döndük
Döndük ama hiç bir şey eskisi gibi olmadı
Olmadı be ulan Recep
Ben işe girdim
Sen iş yeri açtın
Ben bir gara cava aldım
Sen gara bir taksi
Biraz daha uzaklaştık
Ara sıra
Denk gelince selamlaştık
İkimizde evlendik bu arada
Zaten o zaman başladı asıl yol ayrımı da
Ben evden işe gittim
Sen evden işe diye
Ulan Recep
Para konuşmanı değiştirdi
Elbise yürüyüşünü
Apayrı bir ortama girdin
Değiştirdin hayat görüşünü
Eee para var çevre var
Gaz veren yalakalık yapanda var
Diploma olmasa da
Kafa çoğu şeye basmasa da
Dil dönmese ağız laf yapmasa da
Balıklama siyasete atıldın
Bir partinin yönetimine katıldın
Eski günlerin maskesiyle
Yıllar sonra kapımı çaldın
Adayım kardeş deyip odaya daldın
Ben küçük bir esnafım
Bir araya getiremiyorum iki yakamı
Sonradan gelen yalakalar ikiyüzlüler yerimi aldı önüme geçti
Uzaktan görüyorum artık özel arabanı oturduğun makamı
Beraber geçirdiğimiz ömrün yarısıydı oldu yalan
Samimiyet dostluk kardeşlik yaşanmışlık mazide birer buruk anı
İşte bu geriye kalan
Tutulmayan unutulan sözler
Sahte gülüşler dil ucuyla verilen selamlar
Ulan Recep
İçimde ne varsa hepsini bitirdi tavrın havan
Ne kardeşi be ne kardeşi
Yağsız tuzsuz aş gibi yavanız artık yavan
Adem Durmazer.
Adem DurmazerKayıt Tarihi : 23.1.2013 11:00:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!