Uğur Kurt: Hayatı, Biyografisi, Eserleri ..

98

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

UĞUR KURT HAYATI

Zaman aktı,

Mekan eskidi Dilemma…

Bir tek sazımda şarkın kaldı geriye…

Güftesi bir yetimin ağıdı gibi

Gider dolana dolana,

Konar semanın en titrek yüreğine,

Sonra, yağmur olur sevdanın adı Dilemma

Usulca, öyle yağar ki Kenan iline,

Bülbülü yitik sevdanın gül azizlerine

Kuyu olur, Mısır olur, sultan olur…

Eskiyen mekanda yürek

İnziva olur Dilemma…

Münzevi tedailerin ruhani gülüşlerinde,

Yaprak kımıldamaz,

Ateş yakmaz,

Kurşun sıkılmaz olur…

Hepsi yaralar, sonuncusu öldürür ya,

Dahi kefen değil midir öleceklere kundak,

Ve kundak değil mi dirileceklere kefen…

Ah ile zarda dönen semazen

Vurur şakaklarıma yokluğu

Hiçliği ve kaybolmuşluğu,

Bir diyar düşlerim, düşlerin haset ettiği,

Ademin bin için, yalnızca bir ektiği…

Öyle sütten ırmaklar değil arzum, Dilemma

Bütün arzuların ötesinde bildiğim

İki yanı sonsuz cemalin seyredildiği,

Gümüş yamacında üç elif miktarı mim olmak,

Mim olmak gözlerine

Mim olmak yüreğine,

Düşmeden inadın

İnatçının dillerine…

Seher vakti söylenen içli bir söz

Ürperen kalp ve ağlayan göz gibi…

Ağlayan göz gibi Dilemma,

Merhamet doldur ellerime.

Dumansız ateşe selam olsun adın

Yadın, gökyüzünde anlatılan destan

Melek kanadında seyran olsun seferin,

Seferin visalinde asuman…

Gül yüzlü güzel ölüm,

Asuman visalinde bin kez ölürüm amma,

Bir kez sazımda şarkın kaldı geriye,

Bestesi bir yetimin ağıdı gibi,

Ulaşır semanın titrek yüreğine,

Sonra, çok sonra…

Ölüm olur sevdanın adı Dilemma,

Ölüm olur Unutma…
dogancelik
değerli bir komiserim


Beklenen

Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.

Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni,
Gelme, artık neye yarar?

Necip Fazıl KISAKÜREK
Beni Anlamayışına

Sana bir uygarlığı getirdim; anlamadın
Yavuz kahramanları, şiirin burçlarını
Ayak ucuna koydum gecenin saçlarını
Urganmış boynumda taşıdığın gerdanlık
Sana hükümdarlığı getirdim; anlamadın

Sevda suya karışır, sızar kan dağlarına
Köpüren yüreğimde zıpkınlanır umutlar
Yüzün tunç gibi çöker ülkemin bağlarına
Irmaklar bilmediğin kadar hülyalı akar
Her vadi bir yanıyla senin yüzüne bakar
Bir yanında münzevi hıçkıran Leyla kuşu
Sen henüz tanımadın sevda denen yokuşu
Sen henüz yorulmadın yokuşta devler gibi
Yıkılmak üzre olan çaresiz evler gibi
Sen henüz vurulmadın uçarken göklerinde
Sen henüz bir oltaya takılmadan derinde
Karalar bağlamadın; beni anlayamazsın
O kalp sende oldukça gülüm, ağlayamazsın

Seni bir yıldız gibi koyacağım göklere
Her gece ışığını ruhumdan alacaksın
Aldanma gururunu okşayan çiçeklere
En güzel güllerini ruhumla alacaksın

Kopacak sanıyorsun bu ip ince yerinden
Bu ipin her çizgisi yaralı bir dev gibi
İnecek sanıyorsun bu bayrak gönderinden
Bu sevda tükenecek sönen bir alev gibi

Sen hala anlamadın sevginin en hasını
Sen hala çözemedin ırmağın dünyasını
O, coşkun bir denizin sularına yürürken
Sen hasta bir çeşmeden doldurmuşsun tasını
Gittiği her iklime sevdanı götürürken
Gözyaşı çukuruna gömmüşsün deltasını

Henüz bir tokat gibi inmedi yüzüne aşk
Kalbine çivilerle gömülmedi ayrılık
Görmedin bir arslanın can çekişen resmini
Yalnızlık kitabında okumadın ismini
Bir takvim yaprağında yanmadı bakışların
Dökülen tüylerine tutunmadın kuşların
Karanlık köşelerde acı acı gülmedin
Sen henüz kovulduğun kapılarda ölmedin
O Celali uykudan uyanmadın, uyanma
Düşlerimin rengine boyanmadın, boyanma

Bir kuş gibi çırpınan kalbimin kafesine
Bir avuç yem bıraksan ölür müsün, a gülüm
Feryadı kayaları parçalayan sesine
Ömür boyu yabancı kalır mısın, a gülüm
Sen henüz bir zindanın küflü duvarlarına
Çarpmadın gözyaşıyla boğulan gözlerini
Sen henüz diken diken saplamadın göğsüne
Dudağında kuruyup dağılan sözlerini
Sen henüz dokunmadın yalnızlığa kan gibi
Acıyı kaynatmadın içinde volkan gibi
Karalar bağlamadın beni anlayamazsın
O kalp sende oldukça gülüm, ağlayamazsın

Nurullah Genç

Sensiz, ufuklarıma yalancı bir tan düştü
Sensiz kıtalar boyu uzayan vatan düştü
Bir kölelik ruhuna mahkum olunca gönül
Yüzyıllardır dorukta bekleyen sultan düştü




Tek Hece

Var mı beni içinizde tanıyan?
Yaşanmadan çözülmeyen sır benim.
Kalmasa da şöhretimi duymayan,
Kimliğimi tarif etmek zor benim...

Bülbül benim lisanımla ötüştü.
Bir gül için can evinden tutuştu.
Yüreğine Toroslar'dan çığ düştü.
Yangınımı söndürmedi kar benim...

Niceler sultandı, kraldı, şahtı.
Benimle değişti talihi bahtı,
Yerle bir eylerim tac ile tahtı,
Akıl almaz hünerlerim var benim...

Kamil iken cahil ettim alimi,
Vahşi iken yahşi ettim zalimi,
Yavuz iken zebun ettim Selim'i,
Her oyunu bozan gizli zor benim...

Yeryüzünde ben ürettim veremi.
Lokman Hekim bulamadı çaremi.
Aslı icin kül eyledim Kerem'i.
İbrahim'in atıldığı kor benim...

Sebep bazı Leyla, bazı Şirin'di.
Hatrım için yüce dağlar delindi.
Bilek gücüm Ferhat ile bilindi.
Kuvvet benim, kudret benim, fer benim...

İlahimle Mevlana'yı döndürdüm.
Yunus'umla öfkeleri dindirdim.
Günahımla çok ocaklar söndürdüm.
Mevla'danım, hayır benim, şer benim...

Kimsesizim hısmım da yok, hasmım da
Görünmezim cismim de yok, resmim de
Dil üzmezim, tek hece var ismimde
Barınağım gönül denen yer benim

Benim için yaratıldı Muhammed
Benim için yağdırıldı o rahmet
Evliyanın sözündeki muhabbet
Embiyanın yüzündeki nur benim

kimsesizim hısmımda yok hasmımda,
görünmezim cismimde yok resmimde,
dil üzmezim tek hece var ismimde,
barınağım gönül denen yer benim.

Cemal Safi

Sensiz Olmadı

Kaybolan neşemi şarkıda, sazda,
Bulmayı denedim, sensiz olmadı,
Felekten bir gece çalıp biraz da,
Gülmeyi denedim, sensiz olmadı...

Hasreti herkesten çok tanıyorum,
Bu zehrin üstüne yok sanıyorum,
Yaşlı gözlerimden utanıyorum,
Silmeyi denedim, sensiz olmadı...

Doğmanı bekledim battığın yerden,
Dönmeyı bilmedin gittiğin yerden,
Beni sarhoş diye sattığın yerden,
Gelmeyi denedim, sensiz olmadı...

Evlenmiş dediler, çıldıracaktım,
Resim, mektup, şiir, ne varsa yaktım,
İlmeği kaç defa boynuma taktım,
Ölmeyi denedim, sensiz olmadı...

Cemal Safi

Hadi Git

Git iş işten geçmeden, çok geç olmadan vakit,
Günahıma girmeden, katilim olmadan git!

Git de şen şakrak geçen günlerine gün ekle,
Beni kahkahaların sustuğu yerde bekle.

Git ki siyah gözlerin arkada kalmasınlar,
Git ki gamlı yüzümün hüznüyle dolmasınlar.

Mademki benli hayat sana kafes kadar dar,
Uzaklaş ellerimden uçabildiğin kadar.

Hadi git, benden sana dilediğince izin,
Öyle bir uzaklaş ki karda kalmasın izin.

Kahrımın nedenini söylesem irkilirler;
Çünkü herkes beni Kays, seni Leyla bilirler.

Sanırlar ki sen beni biricik yar saymıştın;
Oysaki hep yedekte, hep elde var saymıştın.

Hadi git, ne bir adres, ne bir hatıra bırak,
Zannetme ki, pişmanlık, mutluluk kadar ırak!

Sanma ki fasl-ı bahar geldiğim gibi gitmez,
Sanma ki hüsranını görmeye ömrüm yetmez.

Her darbene tahammül edecektir bedenim,
Gururum mani olur perişanıma benim.

Yari Ferhat olanın ellerle ülfeti ne?
Şirin ol katlanayım dağ gibi külfetine.

Henüz layık değilken tomurcuk kadar aşka,
Sana gül bahçesini kim açar benden başka!

Hercai arılara meyhanedir çiçekler,
Kim bilir şerefinden kaç kadeh içecekler!

Mademki aşk tablosunun takdirinden acizsin,
Git de çağdaş ressamlar modern resimler çizsin.

Ne vedaya gerek var, ne de mektuba hacet,
Git de Allah aşkına bir selama muhtaç et!

Güllere de aşk olsun gene sen kokacaksan!
Fallara da aşk olsun gene sen çıkacaksan!

Kopsun nerden inceyse artık bu bağ, bu düğüm!
Her gece daha berbat, daha vahim gördüğüm.

Korkulu düşlerimi yorumdan kaçırıyorum;
Sırf sana üzülüyor, sırf sana acıyorum!

Git iş işten geçmeden, çok geç olmadan vakit,
Günahıma girmeden, katilim olmadan git! ...

Cemal Safi
Vurgun

Gözlerim uykuyla barıştı sanma
Sen gittin gideli dargın sayılır
Ben de bir zamanlar sevildim ama
Seninki düpedüz vurgun sayılır

Ne kadar zulmetsen ah etmem sana
Her iki cihanda gül kana kana
Seninle cehennem ödüldür bana
Sensiz cennet bile sürgün sayılır

Yalan mı söyledin göz göre göre
Ne zaman dolacak verdiğin süre
Gönülden gördüğüm takvime göre
Aldığım her nefes bir gün sayılır

Cemal Safi


Adam Gibi

Ben seni hiç sevmedim ki
Yorgun akşamlarda söylediğimiz şarkıları sevdim
Bir çiçeğe gülmeni, bir güle benzemeni sevdim
Birde yıldızları sevdim
Eylül akşamlarında gelip,
Gözlerinde durdular.
Ben seni hiç sevmedim ki
Beni yola koyduğunda ayrılmayı sevdim
Kurşunları sevdim beni vurduğunda
Ağlamayı sevdim unuttuğunda
Yalnız olduğumu anladığımda
Ayakta kalmamı sevdim
Yıkılmamı sevdim seni hatırladığımda
Ekmeği sever gibi sevdim sensizliği
Su gibi özledim Temmuz güneşinde sesini
İkindide yağmur gibi
Geceleyin yağan yağmur gibi sevdim seni sevdiğimi
Ben seni hiç sevmedim ki
Kuşlara şarkılar öğretmeni sevdim
..........
..........



İbrahim Sadri

Anne

Kan ter içinde gece
Kan ter içinde her yanım
Her yanım bu gece vurgun içinde
Kurşun yemişim, sürgün yemişim
Bu sana ilk gelişim
Vur emriyle düşmüşüm kapına
Düşmüşüm kucağına, bu yara sıcak ana

Yok elimde bir demet menekşe
Yok elimde sevdiğin gül şekeri
Yok işte sana bir şey
Bilmem ki ne demeli
Bir tek ağır yaralı özlemim
Ve birtek gözlerine sürdüğün gözlerim
Anne benim, aç kapıyı
Oğulcuğun, küçük tavşanın, körolmayasıcağın
Ölmeyesin, bitmeyesin
Yürekyarısı gitmeyesin dediğin
Anne benim, aç kapıyı
İşte geldim, işte bu sana ilk gelişim

Hep senin için gökyüzünde bir evimiz olsun isterdim
Hep senin için bulutları isterdim
Ellerimi açtırıp dua ettirirken
..........
..........



İbrahim Sadri

Anne

Kan ter içinde gece
Kan ter içinde her yanım
Her yanım bu gece vurgun içinde
Kurşun yemişim, sürgün yemişim
Bu sana ilk gelişim
Vur emriyle düşmüşüm kapına
Düşmüşüm kucağına, bu yara sıcak ana

Yok elimde bir demet menekşe
Yok elimde sevdiğin gül şekeri
Yok işte sana bir şey
Bilmem ki ne demeli
Bir tek ağır yaralı özlemim
Ve birtek gözlerine sürdüğün gözlerim
Anne benim, aç kapıyı
Oğulcuğun, küçük tavşanın, körolmayasıcağın
Ölmeyesin, bitmeyesin
Yürekyarısı gitmeyesin dediğin
Anne benim, aç kapıyı
İşte geldim, işte bu sana ilk gelişim

Hep senin için gökyüzünde bir evimiz olsun isterdim
Hep senin için bulutları isterdim
Ellerimi açtırıp dua ettirirken
..........
..........



İbrahim Sadri





Ey Acılarımın Başkenti

EY ACILARIMIN BAŞKENTİ

Ey acılarımın başkenti
Ey gecelerimin cinneti
Öyle kolay olmayacak gidişin
Daha ilk adımında sendeleyeceksin
Bir yangın yayılacak parmak uçlarından
Bu şehrin buz tutmuş taş duvarlarına
Göreceksin
Gezdiğin bütün sokaklarda
Düşlerim takılacak ayaklarına
Titreyeceksin

Ey hayallerimin kaçağı
Ey gönlümün sustalı bıcağı
İlk darbeyi hatıralar saplayacak sırtına
Bütün şarkılara küseceksin
Sahipsiz mezarlarda bulacaksın ikimizden kalanı
Ve bir duvar gibi çarpacak kimsesizliğin yüzüne
İrkileceksin

Ey yalnızlığımın miladı!
Ey uykularımın celladı!
Önce kendi yalanların hançerleyecek seni
Sonra 'keşke'lerin
Bir kar yangınında buzlar misali çözüleceksin
Gözlerinden kara yağmurlar gibi dökülecek pişmanlığın
Tükeneceksin...

Ey çığlıklarımın sireni!
Ey ömrümün kara treni!
Köhne bir istasyonda
Tek kanatlı bir kuş konacak omuzlarına
Kırdığın bir kalbi bırakacak avuçlarına
Şaşıracaksın
İşte bu son durağı olacak kaprislerinin
Delik deşik bir hasretle düşeceksin kaldırımlara
Ellerin bile el vermeyecek sana
Ayakların çoktan çekip gitmiş olacak
Gözlerin en uzak yıldızlara takılacak
Yıkılacaksın
Bir sen bir de o taş kalbin
Kalacak sokak ortasında
Kaderinse yaşlı bir çöpçünün yorgun ellerinde
Ağlayacaksın
Belki biraz geç olacak ama
İşte o gün....
Kimi kaybettiğini anlayacaksın....

Ahmet Selçuk İlkan


Gözlerin Kal Diyor Dudakların Git

Bu nasıl ayrılık, bu nasıl veda
Gözlerin kal diyor, dudakların git.
Bakışın anahtar, sözlerin kilit,
Ellerin aç diyor, dudakların git.

Ayrılık dönüşü olmayan bir nehir
Yalnızlık yıkılmış bomboş bir şehir.
Kaç sevda kül oldu böyle kimbilir,
Gözyaşın kal diyor, dudakların git.

Gidersem bir daha dönmeyeceğim,
Kalırsam kalbime yenileceğim.
Çözemedim seni delireceğim.
Gözlerin kal diyor diyor, dudakların git.

Duvardan insinmi resimlerimiz,
Yabancı olsunmu isimlerimiz.
Ya deli dolu gecelerimiz,
Anılar kal diyor, dudakların git.

Bu romanda biter belki birazdan,
Ne aşklar yıkıldı gururdan nazdan.
Ağlıyor besteler yine hicazdan,
Şarkılar kal diyor, dudakların git....

Ahmet Selçuk İLKAN

Ben Sana Mecburum

ben sana mecburum bilemezsin
adını mıh gibi aklımda tutuyorum
büyüdükçe büyüyor gözlerin
ben sana mecburum bilemezsin
içimi seninle ısıtıyorum

ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
bu şehir o eski istanbul mudur?
karanlıkta bulutlar parçalanıyor
sokak lambaları birden yanıyor
kaldırımlarda yağmur kokusu
ben sana mecburum sen yoksun

sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
..........
..........



Attila İlhan