Bir meydana toplanmış 10 milyon cüce,
Kimsenin çözemediği büyük bilmece.
Sahnede bir adam cücelikte şef,
Çal diyor dedenin mezarında tef.
Gelin, tepinin üzerinde hasta adamın,
Eski ne varsa toptan kınayın.
Başı sonu belli bir maceraydı bizimkisi
Limandan kalkan son gemiye binmiştik
Önce birkaç parça simit attık martılara
Sonra el ele tutuştuk
Sıcacıktı elleri, havanın soğuğuna rağmen
Elimi tutunca sanki güzel olan her şeye sarılmış gibi oldum
Artık gözlerim kapalıyken bile görüyorum,
Ruhuma bir pencere açıldı yoktan
Anlamamışım, meğer penceresizken hiç görmüyormuşum
Pencere eski bir Osmanlı yapısının penceresi
İçerde oturmuş seyrediyorum
Kendi içinden, kendimdeki karanlığı izliyorum
Karşımda her bir söz bir perde gibi duruyor,
Birini indirsem diğeri tokadını vuruyor.
Mümkün mü perdeleri alt etmek?
Her bir sözü acımadan katletmek.
Sözü öldürmeden perdeyi indirmek zor!
İstersen bir bilen bul git ona sor.
Hangi acı şahsi meselemiz bugün
Hangi yokluk canımıza mütemadiyen batan bir iğne
Öldürülen çocukları bir kral tacı gibi başımıza takıyoruz göstermelik seremonilerde
Ve hiç umursamadan binlerce İbrahim'i ateşe atıyoruz
Bugün doğum sancılarımız bile suni
Oysa bereketli topraklar doğurmalıydık Yusuflar için
Bir ses yükseliyor kafatasımdan,
Göze inmiş idrak ben diye haykırıyor.
Yırtık perde, yeni sahne,
Milyonlar tek bir sesi dinliyor.
Sesler yükseliyor kafatasımdan,
Aklı boğan küfür sinsice sırıtıyor.
Bir tren ve bir şapka,
Lokomotifte cehennem, ilk vagonda sehpa
Dört cılız ayağı çiğniyor koca devi
Tepemize yıkıyor on bin yıllık kubbeyi
Düdükten kopan çığlık, uyan!
Mukaddes yurtta uyanır bu trende uyuyan
Bir kafa içinde yüz milyar dünya
Gaipten gelen ses, rüya içinde rüya
Sonsuz düzlükte kum zerresi akıl
Bildiğin, ilim deryasında ufak bir çakıl
Nasıl taşınır kutsal yük sonsuz diyara?
Hapis değil mi hayvan toprak duvara?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!