Evvel'de emir, Ahir'de hesap... Seyir bu!
Sanatta ağır, gülüşte adap ... Nehir bu!
Renklerde ecir, tuvalde hitap...Tesir bu!
Duruşta eser, susuşta Vahap... Zikir bu!
Ardında bayır, önünde kitap... Zahir bu!
Evinde amir, insanda hicap... Fikir bu!
Açlığımı ve tokluğumu unuttuğum bu anda;
Saatim ile kalbimin atışındaki yerdeyim.
Çöpe attığım kağıtlarda yazılı bir cümlede;
Tutulmamış bende bir ben: Göğe çıkan yeminlerdeyim!
Gözyaşının çare olmadığını bilmekte yürek.
Bir ses minarenin üstünde şakıyor.
Dikilmiş gubbeli su, bekler suskun taş,
Boynunu bükecek dinleyenler sessiz.
Derdi kulakların örsüne gizlenmiş...
Bu ses neden içimde yankı yapıyor?
Yankıyan ses ve de mühürlenmiş söz,
Aynanın ardından bakan bir çift göz,
Kirpik saçaklarına sinmiş bu öz,
Özünde bal saklı Ezan Çiçeği...
Şelale olup akacak bir tepe,
Gecen şahane oluptur
Ahmer'e yeri buluptur
Senden gelcük tek ışk
Leyl-i zindane yazıptur
(U.C.A)
"Oğlum hakkını helal et!" yazıyordu elinde
"Millet malı zarar görmesin." diyordu dilinde
O öyle bir nur ki; kalbe yeerleşmiş bir kere
Şimdi söylemeye nasipmiş. "Karısı hamile"
İman etmiş bir yürek sindirilmez bilesin.
Ne güzel! İnsanlar boş lafla uğraşmıyorlar.İşte,
Mesele söylenecek en güzel kelamı seçmekte…
Milletin derdi şair olmak değil, şairlik boş iş!
Düşünüyorum da bunu yapmak gerçekten zor iş.!
Konuşarak dinlemenin şartı –önce söyleyebilmekte,
Ne güzeldir merak salmış alem şairliğe, didinmekte.
İç, dem dolu bardağı koydum yola.
Satır ucu canan, terkesi sabır.
Rahmetin ineceği kuru anda,
Avlunun; taşı, sözü, aynası bir.
Ol, dem dolu bardağı koy şu yola.
“Hariçten fikre intikal eden müjdeli ilim;
Sen ki ne vakittir sus pus! Durup düşünen benim!”
Epeydir boş bakışlarında havanın uğultusu…
Düne göre daha cahil çiçeklerin hoş kokusu…
Ağaçtan düşüyor yeşilin kahverengi kurusu…
Göz ışığın iznine öle
Resim gören göze muhtaç
Sizinle konuşabilmek içindir dilinizi öğrenmem
Kelimelerle çizerim resimleri
O resim ki
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!