Ufalan gözlerimde kar yağıyor bu akşam
Kalabalıklardan soyutlamış kendini sokaklar
Düşünüyorum...lezzet ve tat arasındaki farkı
Ayrılığın yalnızlığa kondurduğu buse değil
Meçhul bir şarkı.
Pencere arkalarından mırıldanır bir kedi
Çırpınan yüreğe gayriihtiyarî bakışında
Son senfonisini çalıyor baykuş sesinde akşam
Eskiye dair bakışları süslüyor...
Sesinde çınlıyor keman
Hesap makinem elimde artı ve eksiler
Bilmediğim dili eskimiş lisan.
Şairliğim tutunmuş imgelerin terasına
Ters yüz yapmışım gönül aynasını
Fosforlu böcek gibi uçar
Konduğu dalda ısrarlı bir bakış
Çöl ortasında nedir bu duman.
Kar yağıyor...sesiz odanın penceresinin dışında
Bir el tutuyor omuzlarımdan,
Annem var işte yanı başımda
Ne çabuk gelip geçmiş yıllar
Israrına dayanamadığım bağbozumundan geriye kalan
Sırtarır... siyah beyaz kareler
Vah canım!
Nedir bu ensanteler.
Yine şu durakta, duran beynim
Elim kâğıt parçasında, beynim çalıyor leylim leylim
Omurilik hurdalığında eğrilmiş çelik ray
Rüveyda’dan geriye kalmış
İklimsiz bir saray.
Ah gözlerim şimdi aynalarda
Resmim neden böyle doluk, Böyle silik.
Kumbaram boşalınca...
Kalmadı dost bildiğimler de metelik
Güveyi yedi yüzümü
Kalmadı tükürülmeyen yüzlerde insanlık
Bağım tarumar… Tilki yedi üzümü.
Kayıt Tarihi : 9.1.2008 23:30:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!