denizkızının çölde kürek çekmesine benzer aşkının mimari süslemesi,
kubbeleri işlemesiz sarayların minyatürü olamazsın,
ıslanmayan sandal,
kıyıya çekilmiş tahta parçasından başka bir şey değildir...
hayatımın kaç mısrasını kapladığının farkında mısın?
dünya mitolojisinin etkileriyle yaratılmış gönül oyunu perdelenemez,
kuşkuların atına binersin kanatları olan,
kara kulelerin taş zeminine ulaştığında,
yakacak şömine bulunmaz yüreklerde...
olasılıklarını bilmediğin sevgiyi aklında kurgulayamazsın,
nitelik bakımından atlanacak bir paragraf değildir öz olan,
şımartılmış geleceklerin kuytusunda kalacaksan,
eli cebinde dolaşan binlerce yürek var sana....
odaklandığım tek bebek gözlerindi,
aşık olmanın bana vereceği meyveleri koparmadım,
kendileri düştüler,
çekim yasasına karşı duyguların diretmesi olamaz...
sihir dilinde bir çok isme sahip olan birleşik tenleri,
rasgele bir karanlığa atmak için toz karıştıranlar,
başarılı olduklarında kalbini yitirirsin....
yemin edebileceğim başka bir aşk yok,
şimdilik diye geçiştirebileceğim özgürlük düşlerim de..
lanet olası kıranların en şatafatlısına çatmışım,
dalga veya rüzgar olsa bu kadar parçalanmazdım...
aynadan içeri girebilirse yüzün,
başka boyutunu görürsün kalbinin,
insanın kendini seyretmesi bir yana,
içinden bakabilmek muhteşem bir şey,
bütün soruların cevapları orada...
arda kalanlar ile arada kalanlar bir harf fazlalığına kurban edilmez,
kesecek başka kağıtlar hep vardır,
yazılı olanlara jilet atmak vicdansızlıktır...
doğruluk kadehi ile sabahlara kadar içebilirim,
uyanmadan yanında olabilmek saçlarının,
dolaşacağım odada yalpalayarak yürümem sorun değil,
başımı koyabileceğim yastığı tanır yüreğim....
hayali haritaları kat çizgisi olmadan elinde tutabilirsin,
kırılacağı yeri bilmediğin ölçeklerin bölümü olmaz,
dağları,ovaları,denizleri görebilirsin
ama
hangisinin gerçek olduğunu renkler belirlemez bazen...
alnımı kaplayan damlalar kalbimin titremesinin esamesidir,
bu kadar taşı nasıl bir araya getirebildiğini sormayacağım,
ağırlığından olsa gerek,
yerinde bulamıyorum bu aşkı...
bambaşka dünyaların kapısından içeri gir,
güllere basıp geçebilirsin her zaman ki gibi,
o diyarların çekirdeği olmayacağım,
hayalet göklerin yalnızca maskeli güneşleri olur,
ben aşkımı her gece koklamadan uyuyamam,
mesafeler kılıcını bırakır düşlerimde....
çöller denize benzemek için kendisini fırtınalara esir etse de,
havada uçuşan tanecikler saçlarının arasına karışır,
hiç bir şeyi özünden farklı kaba koyamazsın,
yağ misali durmaz içinde bardağın,
daima yukarı çıkar,
denizde olsan da çekilmeyecek kürekler vardır,
demirlenen tahta parçaları yok olmak için,
bin derecenin üzerinde sıcaklık ister,
cehenneme gitmeyi göze alabilirsen,
demir su gibi düşer avuçlarına,
tahta parçacıkları mı?
ufak bir ayrıntı o kadar.....
Kayıt Tarihi : 12.3.2018 21:13:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!