Üçuyurlar İni Şiiri - Yorumlar

Yusuf Yağdıran
2

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

I. pars

uzun, sayrılı bir gündü
ve yağmur göğü giydiriyordu yalınkat.
geceyi burda geçirelim dedi, pars.
uçurumu dinledi bir zaman
ağaçları, dereyi…

Tamamını Oku
  • Hasan Büyükkara
    Hasan Büyükkara 08.04.2012 - 18:29

    Belgeselin şiirleşmesiydi sanki

    Cevap Yaz
  • Tacettin Fidan
    Tacettin Fidan 08.04.2012 - 04:53

    Mecazi şiir biçiminin çok ilginç bir örneği olmuş. Şair hastalığı yırtıcı hayvanların [efsanevi] hareketlerine benzetmiş. Oysa, saldırılan canlıyı bitmiş vadilere indirmiş. Sancıların iniş ve kalkışlarını da pars ve kartal’ın yaşam [vahşet] şekillerine benzetip, ancak baba-yiğitlerin anlayıp-anlatabileceği şahane bir öykü derlemiş. Bize tek bir ipucu veriyor: “... balkıdı in ağzı alazda. ...“ İster anla ister anlama! Zira şiir kendi zatı ile sohbette. Kusursuz, ama, eğer bir engeli varsa, oda şiirin derin ve şifreli bir kalıba imgelenmesidir fikrindeyim. Bunun da usta şairin maksatlı yaptığı besbelli. Ölüm-kalım mücadelesiyle yüzyüze gelmemiş bir kişinin bu şiiri tasavvur etmesi zordur. Kutlarım kadim kadir kalemi. Selamlarımla.

    Cevap Yaz
  • Şahmeran Yılmaz
    Şahmeran Yılmaz 07.04.2012 - 23:40

    Şimdi yorumları okudum.Halide hanım bu şiirde derin bir felsefenin olduğunun altını çizmek istemiş.O nedenle çeşitli alıntılar asmıştır.

    Balık tutup mu verelim yoksa,balık tutmasını mı öğretelim?

    Her ikisini de değil,sezdirerek öğrenmeyi,düşünmeyi sevk ediyor.


    Yani deniz orada,olta da orada,kullanma klavuzunu çalıştır öğren diyor.

    Tebrik ve teşekkürler Halide hanım.
    Yiğidi öldür hakkını yeme.

    Cevap Yaz
  • Hamit Körken
    Hamit Körken 07.04.2012 - 23:33

    Şaman tütsüsü kafaları bulandırmadan,bizim kartalın gerçek yüzünü bir gösterelim istedim.
    KARTAL
    Kartal asil kuştur, azade uçar
    Akbabalar gibi, üşüşmez leşe
    Gözleri keskindir, avını seçer
    Burnuyla iz sürüp, konmaz beleşe

    Dağlardır mekanı, yatmaz düzlerde
    Cesaret okunur, keskin gözlerde
    Avını yüksekten, kollar gözlerde
    Zamanını bekler,yapmaz telaşe

    Gözlerinde erir, korkunun izi
    Hikmet-i fıtrattır, güçlü ön sezi
    Pençesi mengene, kerpeten ağzı
    Çevirir avını, sanki talaşa

    Kanatları atlas, yelken misali
    Süzülür boşlukta, yoktur emsali
    Sanki özgürlüğün, gökte timsali
    Sırtı dağlaradır, yüzü güneşe
    haz

    Cevap Yaz
  • Xalide Efendiyeva
    Xalide Efendiyeva 07.04.2012 - 23:28

    Kemal bey sabahtan beri galiba ben size anlatamıyorum fikrimi... Yazı benim değil, alıntdır..ne ben ne de yazıyı yazan şamanizmi savunuyoruz, Ben fala, şamana ve bu tür başka şeylere inanmıyorum sadece bir yazı kopyaladım, pişman ettiniz. İmkan verin millet yorum yazsın, fikrini desin... Şamanizm de kavga da şeytan işidir, çıkaralım içimizdeki şeytanı kanat takalım omzumuza arkadaşlar nedir bu her gün biriyle kavga etmeniz, lütfen arkadaşlar

    Cevap Yaz
  • Xalide Efendiyeva
    Xalide Efendiyeva 07.04.2012 - 22:43

    osman bey şiir hakkında bir bildiğiniz varsa buyurun...
    bilmiyorsanız lütfen yoruma yorum yazmayın

    Cevap Yaz
  • Abdülillah Çağlayan
    Abdülillah Çağlayan 07.04.2012 - 22:40

    Kardeşler şiir güzel sizler de yeğenlerim her ne kadar tahta da olsa o gül ağacından kafanızı yoruyorsunuz, güzelsiniz.

    Bakın bakalım 11 litre hece ölçüsünde 3 bent bir taşlama yazdım.Güzel şiir akşamına güzellik olsun düşüncesi ile.Böyle şiirleri şiirden evla şiir yorumları ile, hem amma velakin Aysun Hocam, hem de iki sözle Hemfodulhemkel bey çözer. (AMMA çok HEM dedik VELAKİN çare yok.Ham olmasın adam esas o mühim. )

    Beddua Kıvamında At’a Haraşo Binme Provası

    Dane değil içi boş kavuz gezer
    Karga olmuş ona kılavuz gezer
    Köpekler uyuz kendi yavuz gezer
    Çer alıp kıçına mıh batasıca

    Bazı adem var lafı hep kinden açar
    Bazı uçkurdan bazı dondan açar
    Hap der hup der de farklı yönden açar
    Kör olup gözüne boz atasıca

    Fark etmez solaksın ya da sağlaksın
    Teke keçi değil henüz oğlaksın
    Nihayet cartayı çeken cavlaksın
    Yanı üstü türaba yatasıca

    Kardeşiniz Abdül

    Herkese selam ve hörmetler.

    Cevap Yaz
  • Hüseyin Demircan
    Hüseyin Demircan 07.04.2012 - 21:59

    saygı duyarım oda bir görüştür.. maksimum faidecilik sağlansa idi.. didaktik bağlamda öğretici olsa idi..

    pars yerine yılan konsa.. şaman yerine avcı.. avcı salsa oku..

    kartalın kanadı kırsa ok.. döne döne inse aşağı.. avcı gelirken üzerine doğru son gayret.. bir kayanın ine sığınsa.. avcı giremese daracık ine.. zaten gayesi kan akıtmak.. zevk almak.. çekip gitse avcı..

    kartal hüngür hüngür ağlasa.. karanlık inde göremediği yılan sebebi sorsa.. hüznünün..

    kartal daha ne olsun kanadım kırık dese.. eskiden daha çok ağlasa..
    yılan ise ukela ukela..

    - eee ne olmuş yani.. görmüyormusun benim ayağım bile yok dese.. ders verse.. öğretse bir şeyleri.. amaç gaye olsa..

    bazen elimizdeki şeylerin değerini bilmeyiz.. sağlıklı iken sağlığın yaşar iken hayatın.. göz görür iken gözün ayak tutar iken ayağın dese.. fenamı olur olmaz tabi de..

    şair.. hep bir şey vermek için değil.. doğan nasıl avını unutmama gaye karnı tok iken bile avlanır.. manalı manasız.. anlamlı anlamsız.. şir kuralına göre akıcılık ritim verip.. tangudu tungudu şeklinde tırnakları sivriltese günlük eksersiz.. dişleri keskinlese.. günlük lak laka ile.. performans için.. şiir yazım için atlama tahtası bence.. bilmooorum bilemooorum.. daha akıllı uslu olmasıda gerekebilir.. oda bir görüş saygı duyarım..

    Cevap Yaz
  • Xalide Efendiyeva
    Xalide Efendiyeva 07.04.2012 - 21:08

    Sayın Osman Nurani, dediğiniz gibi kopyala yapıştır yaptım. 'Olabilir'i ben demedim yazının içindedir. Okuyun diye buraya taşıdım. İlle de böyledir diye yapmadım. Ben her efsaneye inanmam. Herkes inancında özgürdür...zaten şair de şiirin isminde bildirmiş alaycı tavrını... her şairin kendi tarzı var. anlatım yolu var, Şair arkadaşımız da bu yolu seçmiş, güzel de olmuş... Gerisi size kalmış, Yolladığım yazıyı da okudunuz şiiri de şimdi sizin fikrinizi bilmek istiyoruz buyurun...saygılarımla



    Cevap Yaz
  • Xalide Efendiyeva
    Xalide Efendiyeva 07.04.2012 - 20:03

    Sternberg ise aksine, şamanizmin birincil öğesinin bu cinsel heyecan olduğu, cinlerin kalıtsal olarak aktarımı fikrinin buna sonradan eklendiği görüşündedir. Bu bağlamda hepsi de kendi yorumunu doğrulayan bazı olayları hatırlatıyor :
    Şirokogorov'un gözlemlediği bir kadın şaman sırra-erme sınavları sırasında cinsel heyecan duyuyormuş; ayarni'sini beslemekte olan Gold şamanının dansı (ayarntnin bu sırada şamanın içine girdiği kabul ediliyor) cinsel bir anlam taşıyormuş; Trotsşanskiy tarafından incelenen Yakut folklorunda sık sık, yer yüzüne inip ölümlü kadınlarla evlenen genç göksel ruh veya cinlerin (Güneşin, Ayın, Ülkerin çocukları) adı geçiyormuş, vb. Bunların hiçbiri bize kesin olarak inandırıcı görünmüyor.Şirokogorov'un kadın şamanı ile adı geçen Gold şamanının durumlarında cinsel heyecan. açıkça ikincil, hatta sapkın bir nitelik gösteriyor, zira sayısız 'başka gözlem bu tür erotik esri­melerden hiç söz etmiyor. Yakut folkloruna gelince, burada sadece, bizi ilgilendiren soruna hiçbir çözüm getirmeyen genel bir halk inanışı söz konusu ... Sorunumuz ise şu : Göksel ruh veya cinlerin egemenliğine giren bir sürü insandan, neden sadece tek tük birkaç tanesi şamanlığa 'çağrı' alıyor? Böyle olunca, cinlerle cinsel ilişki motifinin, şamanlık çağrısının temel ve belirleyici öğesi olarak görülmesi güçleşiyor. Gerçi Sternberg Ya kutlar, Buryatlar ve Teleütler üstüne özgün ve son derece ilginç başka bilgiler de veriyor; bunların üzerinde bir süre durmak yerinde olacaktır.
    Sternberg'e bilgi veren Yakut kadın N. M. Sliepzova'ya göre, oğlan ve kız abassı 'lar karşı cinsten gençlerin vücutlarına girip onları uyutur ve onlarla sevişirlermiş. Abassı'ların ziyaret ettiği delikanlılar bir daha kızlara yaklaşmaz, hatta birçoğu yaşamları boyunca bekar kalırmış.
    Sliepzova'ya göre, Yakutlarda sıradan insanlar arasında bile yaygın olarak rastlanan bütün bu olayların şamanlar arasında da haydi haydi meydana gelmesi gerekirmiş.

    Ancak şamanlarla ilgili durumda başka türden cinler veya ruhlar söz konusuymuş. Sliepzova şöyle diyor : 'Yukarı ve aşağı dünyalardan abassı 'ların efendileri ve hanımları şamanlara rüyada gözükürler ama onunla cinsel ilişkiye girmezler; bu onların oğullarına ve kızlarına verilmiş bir görevdir' (ibid. s. 482). Bu ayrıntı önemlidir ve şamanlığın erotik kökenli olduğuna dair Sternberg'in varsayımına ters düşer; zira şamanın göreve 'çağrılması', Sliepzova'nın kendi tanıklığına göre, abassı'lerın uyandırdığı cinsel heyecan yoluyla değil, gök veya yeraltı dünyasından gelen Ruhların (cinlerin) ortaya çıkmasıyla gerçekleşiyor demektir. Abassı'larla cinsel ilişki, adayın şamanlığının, söz konusu Ruhların esrime içinde görülmesiyle kesinleşmesinden sonra gelir.
    Kaldı ki, Sliepzova'nın da işaret ettiği gibi, gençlerin cinlerle cinsel ilişkiye girmesi Yakutlarda oldukça sık rastlanan bir olaydır; aynı durum zaten birçok başka topluluk için de geçerlidir. Ama bu böyledir diye bu tür ilişkilerin, şamanlık kadar karmaşık bir dinsel olguyu meydana getiren birincil deneyim olduğu elbette öne sürülemez. Aslında abassı'lar Yakut şamanizminde ikinci dereceden bir rol oynarlar. Sliepzova'nın verdiği bilgilere göre, şaman rüyasında bir abassı ve onunla cinsel ilişki görürse, göreve hazır durumda, hemen o gün bir hastaya
    çağırılacağından ve onu iyileştireceğinden emin olarak uyanır. Buna karşılık, rüyasında abassı 'yı kanlar içinde ve hastanın ruhunu yutarken görürse, hastanın fazla yaşamayacağını anlar ve ertesi gün onu sağıltmak için çağrıldığında bu görevden kaçınmak için elinden geleni yapar. Son olarak, rüya görmeden çağrılmışsa şaşkına döner ve ne yapacağını bilemez (ibid. s.483).
    Buryat ve Teleütlerde Şaman Seçimi
    Sternberg Buryat şamanizmine ilişkin bilgilerini, kendisi de Buryat olan ve vaktiyle şamanlık törenlerine katılmış bulunan A. N. Mihailov adlı öğrencisine dayandırıyor. Bu öğrenciye göre, şamanın kariyeri bir ataşamandan gelen bir mesajla başlar; ata şaman sonra adayın ruhunu eğitmek üzere Göğe götürür. Yolda Dünya-Ortası tanrılarının evinde, şafak tanrısı Solboni'nin dokuz kızıyla yaşayan dans, bereket ve zenginlik tanrısı Tekha-Şara-Matzkala'rıın yerinde mola verirler. Bunlar şamanların kendi özel tanrılarıdır ve onlara ancak şamanlar sunu sunabilir. Orada genç adayın ruhu Tekha'nın dokuz eşiyle cinsel ilişkiye girer.Şamanlık eğitimi tamamlandığı zaman şamanın ruhu Gökte gelecekteki eşiyle karşılaşır ve onunla da cinsel ilişkide bulunur. Bu esrime deneyiminden üç dört yıl sonra, gene bir göğe çıkış içeren ve ardından oldukça 'hayasız' üç günlük bir şenliğin geldiği asıl sırra-erme töreni yapılır. Bu törenden önce aday bütün komşu köyleri dolaşır ve düğün hediyesi anlamı taşıyan armağanlar alır. Sırra-erme töreninde kullanılan ve genç evlilerin evlerine konan ağaca benzeyen ağaç, Mihailov'a göre, göksel eşin yaşamını temsil eder. Yurtun içine dikilen bu ağaçla avluda bulunan şamanın ağacını biribirine bağlayan ip ise şamanla cin eşi arasındaki evlilik bağının simgesidir. Gene Mihailov'a göre, Buryat şamanının sırra­erme ritüelinin anlamı, şamanın göksel yavuklusuyla evlenmesidir. Gerçekten de, Sternberg'in de işaret ettiği gibi, sırra-erme töreninde de tıpkı düğünlerde yapıldığı gibi bol bol içilir, dans edilip şarkı söylenir (ibid. s. 487).
    Bütün bunlar doğru olabilir, ama Buryat şamanlığını açıkladıkları söylenemez. Her yerde olduğu gibi Buryatlarda da şaman seçiminin oldukça karmaşık bir esrime deneyimi içerdiğini; bu süreç sırasında adayın işkence gördüğünün, parçalara ayrıldığının, öldürüldüğünün ve dirildiğinin varsayıldığını gördük. Şamanın şamanlığını kesinleştirip resmileştiren sadece işte bu sırra-erdirici ölüp dirilmedir.

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 25 tane yorum bulunmakta