Burası ne arş-ı âlâ ne zebanî mahzeni,
İki dünyanın aralığında asılı bir sancaktayım.
Boş bir durak değil burası — unutulmuş bir ilahi'nin sustuğu yer,
Sana çıkmayan bir yolun, haritadan silinmiş sapağındayım.
Tenim, bir savaşın sonrasına bırakılmış delik deşik bir kalkan;
Bakışım, yüz çevirmiş melekle göz göze duran bir asi.
Bir secde gibi beklerim kırılmayı,
Uçurumun ağzında, gökyüzüyle yer arasında asılı bir bedduayım!
Uçurum ağzında, dilimde zehir zıkkım bir veda türküsü sana!
Bu diken tarlasına, bu sağır sükûta isyanım var, anlasana!
Ne sen kal, ne dünya; batsın bu üç günlük saltanat!
Al beni deniz, o arı, duru suyuna!
Altımda kükrer o kadim deniz — geçmişin diliyle konuşur,
Her dalgası, ihanetin sırtıma sapladığı kılıcın soğukluğu.
Adını bir sürgün eyledim, kalbimden düşmüş bir yıldızsın artık,
Gözlerimde kararmış bir gök, hatıranda solmuş bir atlas.
Ey ruhumda açtırdığın o zehirli ve nankör gül!
Her dikenin bir lanet, her yaprağın apayrı bir günah.
Ben o diken tarlasına bir secde gibi kapanmışken,
Meğer başımı eğdiğim sen değil, bir celladın kılıcıymış
Dinledim o dalgaları geceler boyu,
Her vuruş, büyük bir ihanetin ağıtıydı.
Senin o duvar gibi suskun yüzünden daha açık konuştu deniz,
Köpük köpük döküldü dilime isyanın ayetleri.
Vururdu kıyıya, bir yetimin sesi gibi acı ama haklı,
Senin o sahte kahkahandan daha dürüsttü bu uğultu.
Çünkü doğa, kalpten gelen her ihaneti haykırır,
Ve her su damlası, cellatların unuttuğu mazlumun gözyaşıdır.
Sessizliğin, kınında gizlenmiş bir kılıçtı, evet,
Ve sen onu sırtıma, kınıyla birlikte gömdün.
Bir kahraman gibi değil, bir yankesici gibi kaçtın arkamdan,
Gözlerinle değil, gölgenle vurdun beni.
Son bakışım, göğün yedinci katına kazınmış bir âh,
Adınla karışmış iyot kokusu — son duam, son zıkkımım.
Ve artık ölüm bir firak değil, bir hicrandan kurtuluş;
Sana değil, kendime yazılmış bir berat bu çığlık!
Korkma be! Bu bir intihar değil — bu bir kıyam,
Zincirini kıran bir suretim artık kendi aynasında.
Senin gölgende eğilmiş bir gövdeydim belki,
Ama şimdi nurdan değil, karanlıktan doğan bir yıldızım.
Sana “elveda” yok, çünkü sen hiç gelemedin;
Ben bu geç kalmış vedanın altına kanımla atarım imzamı!
Haydi deniz, ey mağrur yoldaş,
Ben sana aidim — arı kaynağa, isyan denizine, sonsuz dalgaya!
Sen ise… sen hiçliğe aitsin,
Ne bir yere ne bir zamana!
Kaybol o karanlığında —
Çünkü artık ben kendi karanlığından ışık doğuranım
Kayıt Tarihi : 13.6.2025 23:44:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!