Bir sıkıntı kaplamış
Dünyayı bütün bütün
Yaratıkları insan olarak görebilmek ne mümkün.
Renklerin, siyahlarda toplantısı var
Açık denizlerde gemilerim seyreder.
Dünyanın muhasebesi yığılmış gibi başıma
Fırtınada avlananım var bu geç saatlerde.
Hepsi bir yana bunların
Felaketlerin en büyüğü,
İpi koptu Uçurtma’mın.
Evet, beraber yaptığımız
Her semaya salmaya kıyamadığımız
Alı al, moru mor Uçurtma...
Çıtalarını,
YUKOSUKA’da sadakat alışverişi yapan
Miçiko’nun harakiri yaptığı
Dükkandan almıştık.
MİAMİ’de kapısında deniz feneri asılı
Pembe pancurlu bir dükkan vardı.
Sevgi alır, sevgi satardı tezgahtar.
Uçurtmamıza kağıt diye
Yedi tabaka sevgi almıştık
Yedi rengin yedisince
Ayrıydı renkleri tabakaların.
Hatırlar mısın tezgahtar,
Bunları her zamk yapıştırmaz demişti.
GİNZA’da bir stor salık vermişti; AŞK STORU.
Aşk storu hala gözlerimin önünde;
Çekik gözlü, kalkık kaşlı
Çıtı pıtı bir kız açmıştı
Yürek şeklindeki pembe camlı kapıyı.
Adım başında üniformalı kızlar,
Ellerini birleştirip yüzlerine götürerek
Saygıyla eğiliyorlardı.
HAY DOZO deyişleri
Pek hoşuna gitmişti senin.
İçeride möble, tezgah, kasa ne varsa şey namına
Yürek biçimindeydi hep
Pembe, toz pembeydi renkleri.
Stor, yalnız aşk üzerinde iş yapıyordu;
İnsan aşkı, sanat aşkı, vatan aşkı...
Salondaki kızların en güzeli,
Sana uzatmıştı zamk kutusunu.
Kutu pembeydi, yürek şeklindeydi.
Bir bant vardı çevresinde, sarı
Üstünde dört kelime
Kan damlalarıyla yazılıydı;
VATTAŞİ VA ANATA AİŞİRU
Seni seviyorum.
Her kullanışta zamkı,
Bu dört kelime dökülecekti iki dilden.
Saçakları uçurtmamızın
Bir hayli düşündürmüştü bizi.
Semaya aksettirecekti, evrenin güzelliğini.
PARİS’te soluğu almıştık seninle
CHANT ELYSE’de bir kristalci vardı
Avize yapan, biblo satan
Ayna yapan Swarovski taşlardan.
Binlerce küçücük ayna yaptırmıştık
On binlerce akis yapıyordu her renkten.
Üstelik de bromürlüydü bu aynalar
İlk bakanın aksi kalıyordu
Bütün canlılığıyla üzerlerinde.
Sana baktırmıştım aynalara bir bir
AY kıskanacaktı seni
Kıskanmak da söz mü
Çatlayacaktı hasedinden her gece.
Hatırında mı bilmem
Her şey bitmiş, sıra ip bulmaya gelmişti.
İFFET marka olsun istiyorduk.
Şehir şehir, bucak bucak aramıştık seninle
Zaman çarkında eriyip
Gidiyorduk beraberce.
Yıpranıyor, harcanıyorduk ömür potasında
İntikam alıyordu yıllar bizden
Hoyratça, hunharca, zamanca.
Son dünya savaşından sonra
Enkazı dünyaya yayılmıştı fabrikalarının.
Biliyorduk bu gerçeği amma
Takılmıştı bir kere İFFET marka aklımıza.
Aramadık yer kalmadı
ANKA’sı, HONG KONG’u, TOGO’su
ERBİL’i, MEŞHET’i, KONGO’su
Orası senin, burası benim
Ne eski dünyası kaldı, ne yeni dünyası
Dolaştık durduk
Nafile, aradığımızı bulamadık.
Günün birinde, HİMALAYA’larda
Sırtını bir dağ yamacına dayamış
Bir brahma mabedinde
Doksanlık bir brahmana danışmıştık
Sözleri bütün canlılığıyla
Çın çın kulaklarımda, ihtiyarın;
İFFET mi dediniz?
O, ANADOLU’da kızlara verilen bir isim dedi
Sonra, mor halkalarla çevrili
Derin göz çukurlarında, bir ışık parıldadı;
Anladım dediğinizi
Seneler öncesi itibardaydı.
Şimdi KYOTO’da, FUJİYOKİ’de bulunur demişti.
İkimiz de bir ağızdan, EUREKA
Diye bağırmıştık Arşimet’çesine.
Saadeti bulmanın kıvancıyla
El ele yollara dökülüşümüz
Ne mutluluktu ya rabbi
FUJİYOKİ’ye ilk adım atışımız...
İkimiz de çılgına dönmüştük.
Oryantal dekora bürülü
Kapının karaağaç eşiğinde
Mukabele etmeyi bile akıl edememiştik
Çiyeko’nun DOMO ARİGATO’suna
Her şey tamamdı Uçurtma’mızı yapmak için.
Yapılışını biz değil, evren unutamaz asla
Önce etrafı kesif bir sis kaplamıştı
İnsanlar bir şeyler bekliyorlardı
Bu hava bir şeylere gebeydi.
Fevkaladelikler böylesi havada olmuştu hep.
Kurtla kuzu ciğer sarması
Aslanlar ceylanlarla sevişiyorlardı.
İlahi bir uğultu gök kubbeyi sarmıştı
Dört kelime terennüm ediyordu kainatın her zerresi
Ayni tempo, ayni içtenlikle;
VATTAŞİ VA ANATA AİŞİRU
VATTAŞİ VA ANATA AİŞİRU
Yeni bir alem kuruluyordu apayrı
Gökler sonsuzluğunca mesut
Ummanlar enginliğince mesrur
Bir atmosferi vardı dünyamızın.
Ne çare
Güllük gülistan bir günde
Bir tufan koptu aniden.
İnsanlar uçuyordu boşluklara
Ağaçlar sökülüyordu çatır çatır
Karalar denizlere dönmüştü
Gök, yerle birleşmiş gibiydi.
Kıyamet kopuyor sanmıştım.
Heyhat ki
Kopan kıyamet değil, ipleriydi uçurtmamızın.
Felek o gün bu gündür beynimde davul çalar
Gündüze hak tanımaz ömrümün her gecesi
Kafamda uçurtmalar birbirini kovalar
Sonra da cirit oynar cinlerin binlercesi.
Kayıt Tarihi : 4.12.2017 16:09:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!