neye yumuluyor dalgınlığın çukurunda
esinlerimi doğuran gözlerin
kim bilir hangi koydan tırmanan yokuşların
şarkılarında arıyorsundur beni
sözcüklerimi yüreğinde durulttuğum
kestane dalgalım,gül gölgelim,ıssız düşüm,
merakımı aynalara yansıtan gizem
kadehimdeki nazlı şarap, gurup gezgini…
bütün kıyıların hatırına
salınışlarında ritimler büyüten
yorulmaların uğruna
gizlerini geçmişe perçinlediğimiz
herhangi olmayan yanardağları ayartan gizem
yeni bir salkımsöğüt sabahında erkenden
birden bire gülüversen bana…
bende toplansa hevesin
yürüsen içimde pupa yelken
biz ki bütün çölleri denize dönüştürmüşüz
birlikte ve biz ki bütün kuraklıkları bahar
eylemişiz.
Ve biz ki çocuk olmuşuz,birbirimizde yankılana
yankılana tadına varmışız öpüşmelerin
maviler bağışlamışız, bambaşka güneşleri imge
vermişiz şiirlere
tüm erkenleri şimdilere çiçek çiçek serpmişiz
tekinsiz yolculuklara açılırken gözleri kanlanan
o verandaya er ya da geç döneceğimizi muştulamışız
koskoca bir geçmişi uykularımızın ardına
salmışız.ağustos güneşi olmuşuz terlerimizi
kurutmaya.aynı akşamlar için mayalayıp
birbirimize sunmuşuz kadehlerimizi…
gökyüzünde kim bilir kaç kez karıştık birbirimize
sevinçlerle kaygılarla iç içe perdelerini uyandırmışız
şafakların.
kaç bayati şarkı dinleyip durmuşuz geceler boyu
hep bana varmışsın sana varmışım durmadan
baş eğmişiz tüm duraklara bizi ağırlamak uğruna aşka
yalnızca…
neye yumuluyor dalgınlığın çukurunda
esinlerimi doğuran gözlerin
kim bilir hangi koydan tırmanan yokuşların
şarkılarında arıyorsundur beni
şimdi yüreğimizde ne varsa bir pıtrak gibi sürer gider
tonları değişen kıpkızıl sarmaşık gülleri…
Kayıt Tarihi : 9.10.2021 13:15:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!