Üç perdelik Öç ve Aşktan Kaçış

Hayrettin Taylan
1968

ŞİİR


23

TAKİPÇİ

Üç perdelik Öç ve Aşktan Kaçış

Son susuş, gidiş hecesinin uyumunu bozuyor.Karanlık ağlarda ağan bir sabah güneşi ve gözleri ovuşturan bir yalnızlık.Susuyorum.Bunu bilsin tüm benliğin.

Seyretmesi keyifli gelmelerinin düşünü izliyorum sensiz geçen her anımla.
Üç perdelik öç ve aşktan kaçış oynandı kayboluş .
Ne alkışladın ne de ağladın,perdeler kapandı, ben oynadım, ben alkışladım,gözümün perdesi kapandı sen ar perdeni kaldırmadan gittin.
Sıcak bir selamı beklemek telaşındaydım. Terhis edilmiş bekleyişimin susamışlığına bulut olmanı bekledim.
Sustum, bütün kelimelerimle devrik yüklemlerimle, bütün gözyaşlarıyla,hasretin yenilmişliğim. Bütün yüreğimle sustum. Yüreğindeki acının sesi dinsin diye yalınç avuntularıma çekildim. Nasiplere nispet ediyorum. Hadiselerimin hazinesine bakıyorum.
Kaderin ismini kadrinin defterine yazıyorum. Aynı filmi kaç kez izlemem gerekliliğini savunmuyorum. Sonunu biliyordu bilmesine de bilmek işime gelmiyordu. “Ah şu umudum olmasa…” diyordum. Belki daha kolay olacaktı umut üşümeseydi.
Anlatamamak ne zordu şu dünyada kendi bilinmezlerinde sen her şeyi bilirken…
Bir de anlaşılamamak için yeniden sana anlatılmak ne zor.. Kimseler bilmedi yüreğimin çaresizliğini. Bu yüreği mistik heveslere taşıyacak taşıyıcı geliş annesi gelmedi. “Uğurlardan emzirmedi. Kime küsmeliydi çıkmayan akıllılara mı, halden hale düşüren yüreğinin derinliğine mi? Yoksa anlayamadığı en derin sızıların üşümesi mi? Bir kez daha bilememişliğin acısı sindi yüreğime sustum.Susmanın derin şifrelerine çözüldüm.Beni kabul etmiyor sevisiz sensiz her içsel gizil.

Yorulmuştum artık iyiden iyiye. Anlatmaktan, anlaşılmaktan, anlatılmaktan da vazgeçtim. Yaşamın en yaş ve en yaşlı tanınmışlığında boşverleri büyütüyorım.
Gittiği yere kadardı her şey aynasında yansımalı. Kırıklarından, gitmelerinden, sıvısız sızılarından kaçmaya and içen okula yeni başlamış birinci sınıf bir sevdalıyım.
Aşkın aşkından yenik çıkmış bir komutan edası yayılıyor hücrelerime. Mağrur ve yenik... Yaralı ve perişan,pişman …En çok da terk etmiş… Gideceği yeri,seveceği,anacağı, yolu yordamı, her şeyi, her şeyi olan bilindik bir özneyim.
Gözlerine bakarken,gözlerinden uçurumlar uçuşuyordu benden.
Kaybolmak istiyordum son bakışından,hani nefret dolu bakışın vardı ya.Olsun senli her bakışına bakmalar hazırladım.Uçmaların,uçların, gidişinin giyotini
Beni çocuksu, masum halinde kesiyor.Bir benim benden koptu.Bir benim sende.Bir benimde tüm okuyan ve sevenlerden.İhtilallar tasarlıyorum vicdanımın öz kentinde.Sınıfsız ve haksız terk edilişleri yargılamak istiyor erkim..
Kendime her dönüşümde beni bulsun benler.Yeniden sana susmanın su faturasını taşımalı susuz suçlar ve de yeniden gelmelerin eğilmişliği.Ben aşkın avukatıyım bu yüzden sensizliğimi her acıda, her duyguda ,her akışta savunurum.Aynalarını kurtardın saf kırılmalarımdan,gayrı sana yansımam kafı aşkın masal içre masallara bağlı.
Şeffaf yüzünde sustum,hafif özlemlerde uçtum, koştum senin gidiş ve geliş hecelerine.Yazıldım yazılarına.Böyle bir hayat nereye varır ki? Susuyorum.

Derdi de dermanı da bırakıp suskun gemiler ürettim gözyaşı denizine…
İnce bir çizgide can çekişiyordum. Çözümsüzlüğüme yeni matematikçi güzeller geldi.
Beni bakışlarımdan çözemediler,beni pi halinde şıklarım olduğu halde, şık olduğum halde çözemediler.Çok bilinmeyen bir aşkın denklemiyim.Hatta tam bin yıldır çözülemeyen ünlü İtalyan matematikçi Bocconi problemi kadar problemleyim bu aralar.
Seni anlatmak, özlemine suyu anlatmak bulutlara kızdım biraz nemli gözlerin gibiydi her şey.Dalgaların denizle sevişme anında sustum, taş attım sensizliğe.
Yoktu işte bir çözümü. Her kapıda,her açıda, her izde,her kerede, bir parça kaldı yüreğinden… Yüreğindekinden, üretken saflıklar derledim sulara, dağlara, Leyla kabrine.

Yokluğun rahat yatağında hiç gitmemiş gibi sonsuzlukla ve sensizlikle sarmaş dolaş uyuyacaktım. Zil çaldı, güneş açtı gözbebeklerini,uyandım ve sustum sensizliğe.
Kalakaldığım sonsuz boşluğun hesabını kimseye ne sorarım ne veririm.Bu yüzden susuyorum ki sen yeniden benim sonsuzuma kadar süresin ve aşka küresin

Hayrettin Taylan
Kayıt Tarihi : 14.1.2009 21:02:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Müzeyyen Çalkap
    Müzeyyen Çalkap

    Anlatamamak ne zordu şu dünyada kendi bilinmezlerinde sen her şeyi bilirken…
    Bir de anlaşılamamak için yeniden sana anlatılmak ne zor.. Kimseler bilmedi yüreğimin çaresizliğini

    Ne alkışladın ne de ağladın,perdeler kapandı, ben oynadım, ben alkışladım,gözümün perdesi kapandı sen ar perdeni kaldırmadan gittin.

    Sıcak bir selamı beklemek telaşındaydım. Terhis edilmiş bekleyişimin susamışlığına bulut olmanı bekledim.
    Sustum, bütün kelimelerimle devrik yüklemlerimle, bütün gözyaşlarıyla,hasretin yenilmişliğim.


    Çok bilinmeyen bir aşkın denklemiyim.Hatta tam bin yıldır çözülemeyen ünlü İtalyan matematikçi Bocconi problemi kadar problemleyim bu aralar.

    ANLAMAK İÇİN OKUYORUM HER BİR SATIRDA BOĞULUYOR SATIRLAR VE BAŞA DÖNÜYORUM.
    Perdeyi sıkı kapat ey şair..! her kapadığında aralık bırakıyorsun.. kelimeler ürettikce esiri oluyorsun...bunuda istyorsun yazmak için..!
    Sevgi ve Saygılar...

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Hayrettin Taylan