//*UNUTMAK…
Bir misafirliğe gitsem
Bana temiz bir yatak yapsalar
Her şeyi, adımı bile unutup
Uyusam…
Sizi bilemem; Melih Cevdet ANDAY’a katılmak zorundayım galiba.
Yaşam, bana göre de bir misafirliğe gidişten ayrık değil. Tüketilen bir geçmişte, içinde bulunduğumuz ‘an’da ve ne kadar yaşayacağımızı bilmediğimiz o sonsuz uzamda sürekli o olacak…
Unutmak!
Siz de ANDAY’dan öykünerek derin uykulara dalmayı ve adınızı unutmayı ister misiniz?
Zor bir soru ! Zor olduğu kadar da tehlikelerle dolu.
Adımızı unutur muyuz, bilmiyorum; ama zaman çok şeyleri unutturuyor bizlere.
Bir an için gözlerinizi yumup düşünün.Aklınızın en ötesindeki köşede duran sayısız metruk olaylar çıkacaktır karşınıza.Onlardan ilişkilendirmeler yoluyla ortaya çıkan halkalar uzatacaktır zinciri.
Dünya ve Türk sanatında, edebiyatında adlarını unutamadığımız nice insanlar vardır. Onlar yaşama bizlerden bir başka bakarlar. Deneyimlerini, gözlemlerini, düşlerini, düşüncelerini, imgelerini bir başka yorumlarlar. Yazdıkları romanlarla, şiirlerle; yaptıkları heykellerle,resimlerle, müziklerle sonsuzluğun ortasında dururlar. Bu insanların bize sundukları yapıtlar ne kadar yetkinse yaşamdan kopuşları da o ölçüde garipliklerle doludur.
Adımızı unutabiliriz belki ama onları unutmak olası değildir.
Herakleitos’un ‘’Kendi kendisiyle savaşım halinde olan bir şeyin, örneğin içinde karşıt yöndeki hareketleri barındıran yay’ın ve lirin, nasıl bir uyum içinde olabileceğini anlamıyorlar. En güzel uyum, birbiriyle savaşım halinde olan şeylerden çıkar; her şey, karşıtlık sonucu ortaya çıkar.’’sözünü anımsıyorum.
Sözü söyleyen bilge kişi olur da onlarla ilgili nasıl düşünmezsiniz !
Uzun uzadıya anlatmama gerek yok sanıyorum.
Yüzbaşı Drayfus, Almanya adına casusluk yaptığı için suçlanan Yahudi kökenli bir subaydı. Askeri mahkemede aylarca süren yargılamalar sonucu 12 yıl cezaya çarptırılır. Emile ZOLA; Emek, Nana, Meyhane…gibi başyapıtların ünlü yazarı,’’SUÇLUYORUM’’ adlı yazısıyla Dreyfus’u tutacak ve Fransız Mahkemelerince mahkûm edilecektir. Zola, İngiltere’ye kaçtıktan sonra, asıl suçlunun bir başka Fransız subayı olduğu anlaşılacaktır. Gariptir ki Zola Fransa’ya döndükten sonra,1902 sonbaharında evinde ölü bulunur. Evinin bacası tıkandığı için uykusunda öldüğü söylenen yazarın bilinmeyen ellerce öldürüldüğü gerçeği tarihe kara bir leke olarak duruyor.
Unutmak, demiştik ya?
Gerçekten de adlarımızı unutabiliriz. Fransızlar Dreyfus’ u unutabilirler ;ama ZOLA’yı unutmak olası mıdır?
Fransız vatandaşları kadar, tüm dünya vatandaşları da en çok onun kitaplarını okuyorlar… Zola unutulmuyor. Sözü Fransa’dan açmışken Danton’u da unutmamalıyız, diye düşünüyorum.
1789 Büyük Devrimi’nin önde gelenlerinden biridir Danton.
Celladına: ‘’Biraz sonra bu evrenden sonsuzluğa yollanacağım. Sizden ricam şu olacak; başımı eline al ve Fransız halkına göster! Çünkü ben bunu hak ettim.’’ diyebilecektir.
Danton bugün yok aramızda. Ama adını unutabiliyor muyuz?
Pablo NERUDA’ yı, Nazım HİKMET’ i nasıl unutabiliriz?
Ahmet ALTAN, Kristal Denizaltı adlı denemeler kitabında: “Hatırlamak için harcadığımız çabadan çok daha fazlasını unutmak için harcıyoruz. Bize zevk verenleri ya da zevk vaat edenleri unutmak, her unutuşta biraz daha eksilerek… En hatırlanacak olanları unutmak, derin sürgün yaraları açıyor içimizde ve biri soruyor bize şarkılar söyleyerek:
-“Nereye gidersin sevdiğim, yatağında yalnızken? ’’
Bu soruya verilecek yanıt, kişiden kişiye değişiyor olmalı.
Ya siz? Adımı unutmaya gidiyorum, diyenlerden misiniz?
“Ben seni unutmak için sevmedim” de diyebilirsiniz, elbette; ama adını, yapıtlarını, yaşamını unutamadığımız o değin kimseler var ki! Zola gibi…
Hanry MİLLER’in ,karısını sattığını bir anda anımsadım
Mozart’ın, sarayın içinde kralına: ‘’Ben sıradan bir kişiyim; ama kaleme aldıklarım öyle değildirler! ’’ dediğini okumuştum bir yerlerde.
UNUTMAK adlı şiirinin son dörtlüğünde Behçet NECATİGİL ‘’…Kopmuş bağlar/Sonunda öyle ki/Neyimizdi,kimdi/Kimsemiz olmayacak.’’ diyor.
Sanıyorum ki unuttukça bir şeylerimizi yitiriyoruz.Ara sıra kendimi yokluyorum da bir türlü anımsayamadığım kişinin adlarını çıkarabilmek için hırpalayıp duruyorum kendimi.
Unutmadan sorayım ,sahi sizler de benim gibi unutuyor musunuz bazı şeyleri,olayları,kişileri?
Yandınız demektir eğer öyleyse…
Hoş,bütün evrenimize kök söktüren Corona belasından kurtulmak için değil misafirliğe gitmek sokağa bile çıkamaz,bir komşumuzun kapısını çalamaz olduk.Dostların dirsekleriyle tokalaşmak zorunda kaldıkları,temiz yatakların serilemediği bu kaotik günler de geçecek gerçi.
Unutmadan noktadan hemen sonra adımı yazayım şuracığa…
Necdet ARSLAN
Şair/Yazar.
Kayıt Tarihi : 13.10.2007 09:10:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Metin,Sudaki Kıtalar Grubuna ait web sayfasında Ekim 2007 'nin 2.haftasında ''NECDET ARSLAN'la Günceler''köşesinde yayımlanmıştıır
Gerçekleri düşlediğimizde unutulmaması gereken öylesine çok şeye tanık olmuşuz ki, tarihin derinliklrinden, günümüzün dönen çarkından, arkasında muhteşem insanlık adına yapıtlar bırakan ünlülerden aklımızda tutabildiğimiz çok çok az şeyler var
Dostumuz Necdet Arslan Bey'in değindiği; adımızı bile unutmaktan korkuyor olmamızın altında binlerce, binlerce neden yatıyor. Yaşamın, vartoluşun gerçekleri içinde çoğunun ayırdına varmadan yaşıyor olmamız bir eksiklik olarak görülmemeli. Gerçekten unutmak, çok üzücü ama bunun bir doğal yasa olduğunu, beynimizin bir yandan yeni bilgileri kaydederken, bir yandan da şuur altına ittiğimiz sayısız bilgilerin unutulması yaşamın düalist (ikili) yani varolan herşeyin karşıtıyla birlikte varolmasının sonucu olsa gerek.
İnsanın unutma olayıyla hiş tanışmamış olduğunu düşünürsek, sonucun nasıl olacağını hepimiz çok farklı açıklamaya kalkarız. Ama ben 'çok çok acı veren, yaşadığım bir ölüm olayının' aradan geçen bunca uzun zamana karşın yine ilk günde olduğu gibi duyumsamaya devam etseydim; yaşamın dayanılmazlığı ortaya çıkar, kısaca yaşam anlamsızlaşırdı. Kuşkususuz doğumlu-ölüğmlü dünyada yaşıyor olmamız, hemen hemen hepimizin yaşamında algülüm-vergülüm'ün sürmesi yaşamsal dengenin özü olsa gerek.
Teşekküeler sevgili dost. Denemenizi severek okudum. Sonsuz başarılar diliyorum. Tam puan vbe antolojimdedir.
Talat Semiz.
unutabilirmiyiz bizi en çok üzen hatıraları yada kavuşamadığımız sevdaları yada kötü giden hayatı mesela .ne mümkün .bence tüm bunlarla varız biz yani insan acılarıyla tatlılarıyla hatırlamalı hayatı çünkü hepsi bir arada olunca anlam kazanıyor hayat .çıkarın kötü anıları çak anlamlı durmayacaktır yaşadığınız hayat. yada tüm güzel olanı çıkarın yine aynı şey yaniz hüzünde acıda olmalı insanın hayatında ve yanlızlık bizi biz yapan en önemli aktördür şu hayatta .evet üstadım bence hayatın kendisi iyi ve kötü olanın acı ve mutluluk verenin bir arada durmasıyla anlam kazanıyor saygılar sevgilir.
TÜM YORUMLAR (11)