Tuzla tersanesi umut, ekmek kapısı
Ve pusuda bekleyen yürekler
Silah için arkadaşının şehit düşmesine dua eden asker
Emekçiler....
Emekçilerimiz,
Yaşamak için bedeninden başka kiralayacak
Bir şeyi olmayan emekçilerimiz.
Çocukların yarın yüzünü düşündüklerinde
Yürekleri, güvercin yürekleri çırpınan emekçilerimiz
Yüz ölü verdi tuzla tersanesi, yüz birinci benimkimi olacak
Şanslı ise emekçi, asgari ücretli hatta sigortası olacak
Haber göndermiş Azrail, rastlarsa ona mutlu
Ama yandaki emekçi saatine beş kuruş fazla alacak
Sağ çıkarsa akşama çakası fazla, hedef şaşırırsa ölüm
Arka sokaklarda boş arsada cesedi bulunacak
Ve emekçi, emekçinin ihanetinde yaşayacak.
Ve emekçi, ekmek neden bu kadar pahalı
Ve emekçi, insan kanı neden bu kadar ucuz
Ve emekçi, darbelerin emekçisi işte bir bunu anlamayacaksın
Ve emekçi, rakip şirket 12 punto ile orta sayfada sessizce
Ve emekçi, beleş gazetede ölümünü ispiyonlayacak
Ve emekçi, adına bir bakan bağıracak
Ve emekçi, cenazene bir vekil koşturacak
Ve emekçi, ayıp olmasın diye patronunda gelecek
Ve emekçi, emekçi kardeşlerinde 'iyi insandı' diyecek
Ve emekçi, senin adına birileri 'hesabı sorulacak 'da diyecek.
Ve emekçi, oğlun sarılacak tabutuna, gururlanacak ölümünle
Ve emekçi, imam daha da yüksekten okuyacak dualarını
Ve emekçi, 70 milyonda 'amin' alacaksın. vekil hatırına.
Ve emekçi, çok kalabalıkta hızla örtülecek mezarın
Ve emekçi, ne şanslısın, emekçi oğlun olacak,
Ve emekçi, ekmek neden bu kadar pahalı
Ve emekçi, insan kanı neden bu kadar ucuz
Ve emekçi, ekmek neden bu kadar pahalı
Ve emekçi, insan kanı neden bu kadar ucuz
Ve emekçi,oğlun sık sık soracak,ama
Ve emekçi, ihaneti sen yaşattın, oğlunda yaşatacak
Ve emekçi, emekçinin ihanetinde yaşayacak.
Tuzla tersanesi umut, ekmek kapısı
Ve pusuda bekleyen yürekler,
Silah için arkadaşının şehit düşmesine dua eden asker
Emekçiler.
Kayıt Tarihi : 15.4.2010 23:36:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TUZLA Tersaneleri başlı başına bir sorun..O sorun üzerine biraz kafa yormuştum.Dinle..
..................
Yıllar önce askerliğimin bir bölümünü Tuzla'da yaptım, akşamüstleri deniz kıyısına uzun bir yürüyüşten sonra indiğimizi hatırlıyorum.
O zamanlar ne Tuzla, bu günkü Tuzla idi, ne de Pendik.. O zamanları hatırlayanlar bilir.Pendik'teki kıyıdaki çay bahçesini. Bir tarafta Yedeksubaylar oturur , diğer tarafta Pendik'in kızları ,karşılıklı birbirlerine işmar ederler. Ve bazen de güzel beraberliklere birlikte yürürler..romantik, güzel günler..Çevre bozulmamıştı,güller henüz solmamıştı.. En azından ben böyle anımsıyorum.
Sonra o Tuzla'nın o güzelim koylarının canına okundu. Koca koca gemiler tezgahlara kondu ve ve bloklardan çekiç seslerinden başka bir ses işitilmez oldu.
Peki bunlar olmayacak mıydı? Gemiyi hep Yunanlılar mı yüzdürecek, bizim mallarımızı onlar mı taşıyacaktı..Bu konuda üstadımız, yazarların piri Çetin Altan çok acıklı yazılar yazmıştır. Türkiye'nin üç tarafı denizle çevrili, ama denize ters oturan insanlarla dolu olduğunu anlatmıştır. Öyle derler Erdek'te .'Bakın gazinoya, eğer denize ters oturan bir adam varsa o Erdeklidir,' diye. İşin şakası yok .
Türkiyenin dış deniz ticaret hacmi Yunanistan'ın üçte biri ise bu gerçeğin önünde oturup düşünmek gerekirdi. Evet, iyi oldu; son zamanlarda hem gemi yapımcılığımız arttı. ,koca koca gemileri tezgahlara koyduk; güzel güzel yatlar yapmaya başladık. Güzel balıkçılık tekneleri yapmaya başladık Ama bu noktada birşeyler tükenmeye başladı. Önce denizlerde balıklar tükendi. Ben bunu önce Kıbrıs'ta gördüm. Kıbrıs civarında balık avlanmıyor. Balık hemen hemen yok. Kıbrıs'ın balığı Mersin'den, İstanbul'dan İngiltere'den geliyor. Ve dolayısıyla Kıbrıs'ta Girne'de deniz kıyısında oturduğunuz zaman martıları da göremiyorsunuz. Çünkü , balık yok ki, martı olsun..
Gelelim Tuzla'nın gemi tezgahlarına. İşçiler gecelerini gündüzlerine katıyorlar, alınlarından terlerini akıtıyorlar.Ve o yetmiyormuş gibi oluk oluk kanlarını akıtıyorlar, neymiş o gemileri tezgahtan indirmek için. Oysa gemilerin biri gelip biri gidiyor. Ve içşi kardeşlerimizin kanları gemilerin şu veya bu yerinde akıp duruyor .Bu nedir? Bu Türkiye Cumhuriyeti'nin iflasıdır. İnsanlar ölüyor ve siz zalimler seyrediyorsunuz.. Gemi sahipleri, kodamanlar, kodamanlar, kodamanlar...
Ne yapmalı? Seçenekler:
1.Kapatın gemi tezgahlarını.Ne yapılmış,yapılacak, o beyaz , ve mavi gemiler olsun..ne de o güzelim gemilerin üzerinde ölen işçiler.
Antitez.
Kapatırsak o tezgahları, o gemilerden ekmek yiyen, ekmek bekleyen o çoçuklar, kadınlar ne olacak. Vazgeçtim ben o gemilerin kodamanların kazandığı parasından ama Türkiye aç insanların üykesi. Bir kapı daha kapamayalım.Oradan aç insanlar nasipleniyor. Ve onlar birer eser yaratıyorlar. Bitirdikleri zaman o gemileri ilk önce o insanlar okşuyorlar.İşçiler, onların eseri.
2.O gemi tezgahlarını adam edelim.
Olur mu.Olur. Nasıl mı?
O işçiler nerelerde kalıyor,hangi çamurun içinde yatıyorlar, gördünüz mü? Yattığı yerler iti bağlasan itin kalamayacağı yerler. Bunlar insan. Yazık günah. İnsana biraz daha insanca muamele etsek nasıl olur. Bunlara çok güzel yatılı apartmanlar,daireler, tahtadan lojmanlar..Ne derseniz deyin, insanca koşullar taşıyan binalar yapsak, içinde sıcak suyu, hamamı , duşu olsa; rahat işten gelince dinlense, insanlığını hissetse.
Güzel eğlence mahalleri yapsak. İçine bilardo masaları koysak (onlara bilardo öğretsek): satranç takımları koysak, dışarıya tenis sahaları yapsak...İnsanca gülse, eğlense arkadaşlarıyla, düşünse..
Onlar için insanca bir şeyler yapsak, onlara her şeyden önce insanlıklarını hissettirsek. hiç olmazsa geceleri rahat ettirsek. Gündüzleri daha verimli olmazlar mı?
3.Onları eğitelim:
'Eğitiyoruz ama kafaları almıyor.' anlayışıyla değil. Gerçek eğitimciler getirerek. İş analizleri yaptırarak. Onların dertlerini sıkıntılarını anketler aracılığıyla öğrenerek (tabi işverenlerin de dertlerini) .Ve bunlardan bir ders çıkararak. Ve derslerde sorunların neler olduğunu göstererek, tatbikatlar yaptırara, işi ciddiye alarak, 'Emniyet Uygulamaları' yaptırarak, özeleştiri getirerek. Göstererek. Bunu ancak gereçek eğitimciler yaptırabilir..
4.Onları Gözlemleyelim:
Neyi yanlış yapıyorlar,neyi doğru yapıyorlar bunları analiz edelim. Bazı çözüm sonuçlarına varalım.
5.Neler yapılabilir?
Diye 'akil adamlara' soralım.
Bu işi çözmek bir bilimsel araştırma sürecini gerektirir.
Bakın Japonya'nın 7.5 'lik depreminde sadece 3 kişi ölüyor. Bizde ise onbinler. Cahil bir ulusuz biz, bunu bilelim. Eğitim şart. Behey!
TÜM YORUMLAR (1)