Yapamadan duramıyorum bazen,
Matemle kaplanmış oto-portremi.
Buruk ve o kadar da benzersiz bir tebessümün karşısında
Sönük kalan hatıraları karalıyorum silüetime.
Ve görenler soruyor: "Nedir bu tuvalin çilesi?"
-Ama kimse fark etmiyor, oto-portremin karşısındaki vahayı-
Ardlarına dönüp giderken düşüyor akıllarına birden
O emsalsiz çehreden fırlayan bir kutup yıldızı.
Gidenler yolundan dönüyor
Ve tahayyül edemeyecekleri duruma düşüyorlar.
Işıltılarla süslenmiş suretinin karşısında
Farkı kalmıyor büyüleyiciliğiyle; bir şamandan
Gelenler, gelip gidemeyenler...
Karalamaya devam ediyorum ben de bedbahtlığımı
Kirpiklerle bütünleşip elmacıklardan kayarken zaman
-Çat kapı içeriye geliyorlar-
Benden bana doğru, ondan bana doğru.
Safâ'dan çıkıp varamadan menzile
Canlanıp koşa-geliyor oto-portrem ve vahası
İkisi yan yana gelip bir şeyler fısıldıyor umarsızca
Bulutlar da küslüğünü bitirip yağdırıyor rahmetini
Bir ayna çıkageliyor göğün deliğinden
Benden bana doğru, ondan bana doğru.
Fark ediliyor sonradan görünenlerin birliği
Ne vaha benzersiz kalıyor benden ne de oto-portrem'
Bir toz tanesi gibi ufalanıp uçuyorlar tepelere
Akrebin zehri yere düşmeden önce...
Kayıt Tarihi : 6.8.2020 19:37:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!