Bilinmezliklerle yaşamayı seviyordum belki. Sürekli gözlerimde soru işaretleriyle bakıyordum bana bakan diğer gözlere. “ Acaba sen misin? ” der gibiydi hep sessiz sözcüklerim. Sessiz cevaplarımı alıyordum her seferinde.
“ Evet, benim. Aradığın yürek, özlediğin ruh, aslında senden eksilen ve sen olan her şey benim.”
Sen miydin?
Özlediğim, bilmeden beklediğim, sinemi iki dağ arasına sıkıştıran sen miydin?
Bilemezdim…
Beni bu eylül öldürecek
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Devamını Oku
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Gece ilk önce kirpiklere düşer . Ben ise ışığın ısrarlı adımı sormasından hoşnut değildim . Garip bir öfke ile sana sarıldım . Lakin mevsimin rüzgarında savrulan ben , sürekli ıssızlık aradım .
Sen şarkı bilirmisin hiç . Ben en son oyuncağımı kırarken söylemiştim . Televizyonda bir savaş filmi vardı . Yalnızlığı böyle öğrendim . Birde yerdeki yaprak ölülerinin fısıltısı .
yıllardır koyu sis içindeyim
duvarda salınan
rüzgarsız bir pelerin
Garip zamanlar düşündüm sonra , gitmenin olmadığı . Bilmek ve bildikçe derinleşen bir özlemle , sana sunulacak ne varsa yaşama dair ... Hepsi senin olmalıydı .
Gece ısrarını sürdürürken , cama vuran arka bahçenin tinerci çocukları periler ölürken özür diler deyip birbirlerini ölesiye dövüyorlardı . Bak dedim daha sonra , periler yakışmaz bu dünyaya , öyküsü kalsın aşkların . Olur abi dediler . Oysa bir peri az önce göz kırpmıştı gözlerimin içine . Doğrusu bir sevdaydı şüphesiz yaşamı sürdüren .Yanılgımdı belkide uzaklık . Yakınlaştıkça sana korkunç bir soluma istenci doğuyordu ciğerlerime . Meğerse uzun zamandır çekmemişim temiz bir havayı , seni düşüne düşüne .
Eski yazılar hatırlatıyor , parmak ucuna batan iğnenin sızısını . Birde eski yüzler silinmek üzere olan . Oysa sana demiştim ya çocukluk aşklarının unutulmayacak yüzleri olmalı . Zaman geçtikçe silikleşen en değerli olmaz mı hatırladıkça . Ben hala gözlerinde bu noktaya bakmaktayım .
Ne kaldıysa sevdaya dair avuçlarımda , her ölümlü sabahın ardından seni duymak isteyeceğim .
Nasıl bir ışıktı beni yazgımdan sürükleyen
Öykündüğüm bir gülüşle sana kandım kadın
Kuruyan dudağına sığınmışım
Şaşkın ve istekli bir mülteci incinişleriyle
Belki de aşk bir teslim oluştu , belki de isyan . Ama en çok sevdadaki senin tanımını sevdim . Bilirsin her yüzün bir öyküsü vardır , her öykünün bir yüzü . Senin öykünde olmak yaşamla anlamdaş . Senin renginde olmak , seni yazmak ; yani sen olmak diyorum , denize koşan sular gibi . Aktıkça yorulmak güzel . Senin sevdiğin güller kadar .
Ben hiç ben olmadım . Değer verdiğin yürek attıkça , kederde kaybolur . Sen gülümse yeter – sen gülümse ve özümse – ve güle benze –Bende güleceğim .
Sokakta garip giyinişli bir adam , ak saçlarının üstünden , penceredeki sevgilisine -sana ne verebilirim , bir çok ölü düşten başka – derken ağlıyordu . Ben ise esen rüzgarda seni dinliyordum .
ben seni
bir mevsimin kanat yelinden tanıdım
suretine saklanmış
sürekli iz bozan
doğu sesinle
düştükçe saçlarının üstüne
yağmurun parmak izleri
eteğinde yıldızlar un ufak
ve kuzey boyunca
senden arta kalan her şey ...
TÜM TUTSAKLIKLARDAN ARINDIRMAK GEREKLİ YAŞAMI . SEVDANIN KIYILARINA YASLANARAK . GÜZEL DENEME İDİ . SEVGİLERİMLE....
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta