Kızgın bir çöl gibi kavrulan yüreğime
Abı hayat bekledim yıllardır
Çiçeklerden uzak ülkelerde
Rüyalarını kurdum, bezgin asırların
Adım atmak isterken maveralara
Yük bindi sırtıma
Altında ezildim hakikatlerin
Bir yağmur geldi, kurumuş çöllerime
Fırtınalar tarumar etti, gönül limanımı
Beklediğim gemiler, dönmedi bir daha
Karanlığa pençe attım yıllardır
Yıldızlarla, türküsünü söyledim yalnızlığın.
Özlemini çektiğim kimselerin
Vuslat hayali süsledi gündüzlerimi
İhtişamına boyun eğmedim
Süslü püslü kızlar gibi dünyanın
Ağlamak istedim sessizce
Herkese
Her şeye
Özlemlerime
Ve sensizliğe
Aşkını yudumlarken sevgilinin
Gözlerinden okudum söyleyemediklerini
Söylemediklerini yüreğime yükledim.
Meçhule giden seyyahlar gibi
Gözlerinde yolculuk ettim
Keşke bende
Ayağının bastığı bir toprak değil
Ayağının basmaya tenezzül dahi etmediği
Seni hasretle izleyen
Sen duymasan da, seni özlemle bekleyen
Göz ucuyla
Şöyle bir hafifçe bir dokunduğun
Bir toprak olsaydım.
Bir toprak olsaydım
Kabrini bir yorgan gibi örten
Şefkatli bir annenin yavrusu gibi
Sende beni yüreğine bassaydın
Kalakalsaydık öyle sevgili
Donup kalsaydı o an zaman
İşlemese dakikalar
Dursa hayat
Yıkılsa dünya
Sen ve ben
İkimiz
Yürüsek sonsuzluğa.
6 Ağustos Salı 2013
Hamza KaplanKayıt Tarihi : 6.8.2013 18:18:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!