Tutsak Şiiri - Emrah Bekci 2

Emrah Bekci 2
210

ŞİİR


8

TAKİPÇİ

Tutsak

Bir ilahi tutsağım ben…

Kürek sürgünü yedim, asırların maverasında…

Levh-i Mahfuz’a adımı yazdılar…

Yaftama müebbet kazıyıp, sonra boynuma astılar…

**

Vaktin evvelinde, yani olmadan, doğmadan önce alem…

Kalem idim Adem’de…

Sonra Buğday oldum bahçe-i iremde…

**

Havva geldi, Adem’in aklını çeldi (!)

Rahm olmak için düştüm Adem’in belinden…

İşte, bu tutsaklığımdan sonra, sürgünüm böyle başladı sizlere…

**

Asırlar geçti aradan, bitmedi çilem…

Sürdüler bir tersaneye, ettiler Nuh’a hediye…

Yaşlandım, yürümeye derman bulamadım…

Öldüm, dirildim, sonra gömdüler…

Hatta Tufanla helak ettiler…

Bitmedi sürgünüm…

Yafes oldum arzda tekrar can buldum…

Yaftam ise halen boynumda idi…

**

Asırlar geçti aradan…

Gezdim, dolaştım, yedi kat tamuya düştüm…

Hakim Burkan oldum, yeniden can oldum…

Oradan Bağdad’a indim, İbrahim oldum…

Kabe’ye sürgün edildim, taş toplayıp harcını kardım…

Sonra topladılar çalıyı çırpıyı…

Bahaneydi Nemrud’u, Balığı, Karıncası…

Ben o vakit anladım ki sürgünüm yeni başladı…

**

İnanın bana, boynumda yafta çok dolaştım…

Hatta, Mısır’a sultan oldum…

Siz Yusuf dediniz, ama ben tutsaktım…

**

Musa üşümesin diye, Tur Dağında çalıları toplayıp yaktım…

Cibril geldi, konuştu Musa ile…

Elimde çekiç, konuşulanları taşa yazdım…

Dediler: “Be hey gafil koskoca dağı yaktın…”

**

Anlamadılar… Anlayamayacaklar…

“Git buradan, huzuru kaçırdın” dediler, sürdüler beni şarlara…

**

Geçti aradan bir hayli zaman…

Vardım Burak olan taşın mekanı Aksa’ya, Davud’a çırak ettiler…

Oğlu Süleyman’a hane olsun diye sırtımda taşlar taşıdım…

Çok yoruldummm… Çokkk…

**

Sonra, Hanne ve İmran kızı Meryem’le tanıştım Nasıra’da…

Yalnızlıklarında, karanlık yollarda, ayağına turab oldum…

Meryem’in her secdesinde toprak olup onunla ben konuştum…

Bitmedi sürgünüm…

Kader ise boynumda taşıdığım yafta…

**

Bir ara doğru bir şey yapayım, Hikmeti egemen kılayım, affederler dedim…

İsa doğdu, doğmakla kalmadı, bana selam verdi, bir de konuştu…

Dediler, el kadar bebek seni gördü coştu…

Demeye gerek yok, biliyorsunuz; oradan da sürdüler…

**

Sabrettim, bekledim, tam tamına beş asır…

Gezdim yedi iklim…

Altı yön…

**

Sonra Mustafa ile tanıştım…

Yalvardım, yakardım azad et beni diye…

Çocuk Mustafa geldi kırk yaşına, oldu mu alemlere rahmet…

Ben ise Oldum O’nun yoluna geda…

Dediler adına Muhammed…

Yaftamı çıkardı boynumdan, azad etti beni…

Ama sürgünüm bitmedi…

**

Asırlar geçti aradan…

Bazen sultanlara vezir oldum…

Sandım, sultanlar Hak’kın Sultanı…

Ne bileyim, doğru söyledim, doğru yaptım, sonra vezir değil rezil oldum…

**

Horasan’a kaçtım, cismimi sakladım…

Mansur’a rastladım bir ara, verdim selam…

Dedi, “Enel-Hak”…

Selamımı aldı diye, astılar hallaçtan urgan ile darda…

**

Bir ara Arslan Baba ile Yesi’de dertleştik…

Yanında emanetin sahibi Ahmed ile…

Ahmed’e Hikmetler anlattım…

Kadim Oğuz Türk'üne iletsin diye…

**

Sonra Hayyam ile mescidde denk geldik bir ara…

O cemaat, ben ise imam…

Namazın sonu verdik sağa-sola selam…

Gördü beni, çıktı mescidden dışarı…

O’da dedi “Enel-Hak”…

**

Baktım olmuyor, gitmiyor sürgün yaşantım böyle…

Hasan’ın yanına uğradım Alamud’a…

Çıktım kalanın burcuna, baktım Kazvin ufkuna…

Ben gelince Alamud’dan çıktı dört atlı süfari…

Sonra duydum ki vurmuşlar Vezir Mülkün kellesini…

**

Siz sormadan ben diyeyim; oradan da kaçtım…

**

Yarı aç yarı tok sürünerek geldim Nişabur’a…

Katıldım, zengin ve alim dolu bir kervana…

Bağdad, Mekke, Medine, Kudüs, Şam…

Sonunda kervan ile beraber vardım Anadolu’ya…

**

Kervanda genç bir çocuk vardı…

Adı: Muhammed Celaleddin Veled…

Anlattım ona başımdan geçenleri, çektiklerimi…

“Dert etme!” dedi… “Dert etme!”

Verdi bana nasihat: “Alınca kızma, verince azma!”

Oldu o mu çocuk Anadolu’ya Rûmî…

Düşündüm, taşındım, verilen öğüdü, hikmeti sorguladım…

Olayım dedim Rûmî’ye Şems…

Oradan da kovdular, fazla kalamadım…

**

Anadolu, iyi idi…

Rahatlık bana dokundu…

Sen de İblis dürttü…

Ben diyeyim kader…

Durmadım rahatta…

İndim Şam’a…

Endülüs’ten kaçan Arabi’nin yanına…

Selam verdim, aldı selamımı…

Sonra döndü cemaate: “Sizin taptığınız ayaklarım altındadır.” Dedi…

İyi mi...

Kıyamet koptu, anlamadı ham softalar…

Aldılar canını, kıydılar Cancağıza…

Ben ise kellemi zor kurtardım…

Kaçtım gerisin geriye Anadolu’ya…

**

Anadolu'da vardım Taptuğun dergahına…

Sonra, girdim Yunus adında bir dervişin aklına…

O’da demez mi “Çalab benim” diye…

Bu sefer kovulmadan kaçtım dergahtan…

Yolda rast geldim Hünkar Hace Bektaş’a…

Selam verdim, aldı selamı…

Dua et dedim dervişin Saru Saltuğa…

**

Çok sancılı idi o vâkitler Anadolu…

İnsanlar aç, yağmur yok, kuraklık dolu…

Toprağı sulayan, Moğol kılıcından damlayan kızıl su…

Sultanlar çaresiz, çoğu da edebsiz…

**

Gönlüm razı gelmedi…

Vardım Bitinya denen şara…

Çaldım Şeyhin edeblisinin kapusunu…

Yanında damadı Fakih Tursun vardı, hoş geldin dedi, el açtı Tanrıya…

Şeyh’e, Edeb Ali ismini ben verdim…

Siz dediniz Şeyh Edebali…

Anlattım kut’lu zaferin hikayesini…

Yakın buldu kendine bir Alp’i…

Osman daha çocuktu, babası Alp Ertuğrul toydu…

Nasihat ettim Şey Edebali huzurunda…

Osman büyüdü, Osmanlı oldu…

Hayli zaman Anadolu’da huzur hakim oldu…

Gün geldi şaştı beşer, Sultanlar küffara-namerde kul oldu…

**

Duruldum dedim, karışmayım dedim halkın yazgısına…

Ama, rahat duramadım…

Girdim Mustafa’nın uykusuna…

Çeldim aklını, sürdüm cepheye, Gâzi eyledim…

Verdim emrine İbrahim’in delilerini…

Hızır ol dedim ona… Hızır…

Kurtar namahremin elinden İslam’ı…

Prangalarını çöz esaretteki Türk’ün…

Mustafa uyandı uykudan, aldı abdestini, bindi vapura…

Kemal oldu, Kelam oldu, Can oldu…

Atatürk oldu, girdi iyiler arasına…

**

Hey Canlar!

Sürgünüm bitmedi benim…

Niceler böyle iken, öyle ettim…

Kimine Çalab, kimine Yezdan, kimine Tanrı dedirttim…

Hatta aklıma geldi, bir zamanlar İmameddin Nesimin’nin aklını çeldim…

**

Ben, bin öldüm, bin dirildim…

Kimi Hızır dedi bana, kimi İlyas…

Oysa ben de sizin gibi bir can idim…

Hep öldüm dirildim, size Emrah diye seslendim…

Emrah Bekci 2
Kayıt Tarihi : 8.10.2024 00:53:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!