sunduğun hicran kadehiyle
yudumluyorum suskunluğu,
hüznüme katık oluyor
gözyaşlarım,
kaçırarak yüzümü
gerçeğin aynasından
dalıyorum
efsunlu vâdisine
hülyâların,
güneşe kin besliyorum,
kurşun sıkıyorum izine
şafakların…
züleyha hücresinde
örselenir iffetim;
duramam yusufça
dimdik,
o ki; azap meleğim
mahkûmuyum çaresiz
yüreğimde şaklayan
gül dalı kırbaçların…
mecnûnla izim kalıyor
çöllerde,
ferhat olup deliyorum
yüreğini dağların,
tükeniyor birer birer
koştuğum tüm ufuklar
yorgun düşüyor umutlarım…
giriyorum koynuna gece’nin
dinsin diye sancılarım,
gece;
amansız bir makber
münker nekir’i benim
ve sanığıyım
en çetin davaların...
sırlarım ifşa edecekler diye
kendilerini
içim titriyor
tutsağı oluyorum
eyvâhların…
son çâre deyip
sığınıyorum kucağına;
ceylancasına tedirgin,
kuş gibi ürkek,
ve son nefes gibi umutsuz
duâların…
Kayıt Tarihi : 26.1.2007 16:38:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!