Tutku; yanında değilken sevdiğin ya da sahip değilken herhangi bir şeye, onun müthiş kokusunu duyup, tadını vermektir.
Hissedilmesi zor olanı hissetmektir.
Bakışlarda ki sevgiyi, çarmıha gerer gibi acıtarak, acıyarak seyretmektir uzaktan önceleri...
Sonraları ise; en yakınındaymış gibi, içindeymiş gibi yaşamak ve yaşatmaktır.
Ateşin içinde ve o ateşe dokunmadan, ruhunun zindanlarında zincirleyerek ona sahip olmaktır...
Tutku sınırlı yerde, sınırsız imkansızlıklardır aslında...
İmkanlı olsaydı 'şok şok....! ' denirdi ya...
Bunun adı ancak ' sonsuz aşk' olabilirdi.
Tutkuyla, son ana kadar...
Evet tutku; sınırlı evrende sonsuz imkansızlıklar içinde sancılı bir dönemdir.
Yan etkilerinin çok olduğu ve ateşli bir hastalıktır.
Her ne kadar bu açılım bilimsel ve tıbbi bir tanım olsada aslında değildir.
Aşksa bu eğer; tek başına kabul etmektir.
Tukuların varsa... Bırak...
Yapacağın tek şey o an' ı yaşamak...
'Duygumun güneşi' deyip ısınmak, ısıtmak...
Seveceksen derinden sev...
Tamam sevenler kırılır ama yaşamak istyorsan önce sev, yanan sigara gibi söndürmek istemiyorsan hayatı...
Tutkuyla sev...
Yaşam; bir tuvalin üstünde ki renkler gibidir...
Tutkuysa o renklerin tonlaması...
Bir tuval ki içinde barındırır herşeyi.
Tuvalin üzerindedir bir deniz ve bir gökyüzü...
Ayrı yönde ve aynı renkte...
Sadece birleştirilmeyi bekler o muhteşem dokunuşla...
Öyle bir dokunuş olmalı ki bu; yumuşak ve sıcak...
Öyle bir birleşmeli ki; geçişleri muhteşem olmalı...
Ufkun o paralel çizgisi varla yok arası, bakan anlayamamalı aynı olduğunu sanmalı...
Tutku, detaylarda gizlidir.
İşte o detay o an' da tutkunun eseridir...
Alırsın eline bir kalem, kağıt sesizce hazır ol duruşunda..
Amaç yazmak gibi görünsede sadece yazmak, ezbercilerin işidir.
Veriyorsan kendinden ve koyuyorsan sağından solundan içine, bir nefes üflüyorsan harflerin yüzüne…
İşte tutkuya bulanmış bir kelime değil cümle çıkar mürekkebin içinden
ve sen tutkun olmasaydı yazar mıydın şu an?
Duvara asılı olan sazı eline alıp dokunmaktır ince ve kalın tellerine...
Bazen konuşmaktır en yumuşak ve en sıcak sesinle ve dokunmaktır en kalın tele
Bazen de yüksek sesle konuşmak istediğinde dokunmaktır en ince teline...
Çığlık çığlığa susmaktır aslında tutku.
Bir kuş olmaktır... Oysa bilirsin ki; kuşalara doğuştan verilmiştir kanatlar.
Ama illaki 'tutku' dediğinde işte 'tutku' o an' da kanatlar takar sana...
ve farkına varırsın illa ki uçmak için kanat gerekli değildir...
Havada süzülmek istiyorsun uzun süre.
Bir paraşütle sadece sen.
Altında mavi deniz, mavi gökyüzü tepende, uzakta batmakta olan güneşin yakamozu değsin yüzüne ve gözlerin bir noktaya takılı…
Bak ve gör o mavilerin içinde kırmızı noktayı.
ve hakimisindir artık iki elin ve iki ayağınla...
Kalbini yoklamayı hiç düşünme, o çoktan gitmiştir istediği yere..
Bir uçağı yönetiyorsun.. İşte bak bulutlar ayağının altında..
Bir iniş ve bir çıkış ani ve hızlı...
İşte o an' da “tutku” seni yöneten ve yüzünde o tuhaf gülümsemeyle, yaşadığınsa işte sadece o 'an'…
Tutku yok olduğunda, ölümün rengi gibi siyah ve beyaz olur yaşam..
Renkler solar ve sıradanlaşır...
Denizin mavisi gider sana kalansa sadece denizin tuzudur...
Gökyüzünde bulutlar gri ve her an silinecekmiş gibi durur…
Sana da tek yağmurlar kalır.
Susamışlığıyla terk etmiştir sözler.
Çalınan şarkılar çok sıradan, söylenen türküler sessiz kalır.
Kanatların aniden düşer yere ve sen de çakılı kalırsın olduğun yerde.
Dümdüz yürürsün; inişi ve çıkışı olmayan o bildiğin tanıdık her gün geçip gittiğin yolda..
Bulutların yağmuru, dalgaların kıyıya vuracağı bir kıyı olmasaydı..
Gözlerinin derinden baktığı bir yer olmasaydı..
Hadi bir düşün 'tutkun' olmasaydı...? ?
...
Kutsal bir dokunuş, ten kadar ipeksi...
Bir fırtına... Deli boran... Kasırga...
Mavinin tüm tonlarında vals edenler...
Yağmura, rüzgara, denize, gökyüzüne an’ lık taze gülüşme sesleri arasında, delicesine …
Offf...
....
Kalbinin en ortasında başlayan tüm bedeni acıtarak, kırbaçla okşayarak yayılmasıdır tutku.
Geceyi demleyip, sabahı elinin tersiyle iterek, eline alıp yudum yudum tadına varmaktır.
Uzakta parlayan yıldızları gördüğün an, gözlerini kenetleyerek ay' a tutunup sallanmaktır gizemli dengenin içinde..
Varamayacağının bilincinde olup, umarsızca savrulmaktır...
Bir ayna gibi tüm gerçekliğiyle ve çıplaklığıyla bir tebessümü yansıtabiliyorsan karşıya ve bir gülümseme dönüyorsa sana en gerçek haliyle işte tutkunun gerçek açılımını yapıyorsundur.
Tutku, beklemeyi bilmektir biraz da... Beklenilenin tadında...
Beklerken biraz daha büyütmektir içinde...
Bilmediğin yerlerde, işitmediğin seslerde, görmediğin yüzlerde, ulaşamadığın yerlerde soru işareti belki de...
ve cevapların zamana teğet, dizilmesidir beklemenin gölgesinde..
Bir rügar ters estiğinde alıp gider senin ruhunu…
Tutkun biterse, tek bölümlü bir hücre içine hapsolduğun bir alan, gökyüzü tepende örülmüş bir yapıt...
Bildiğin düz ve kısa yolda…
Dönüp dönüp aynı yere geldiğin bir nokta…
İçinde esir kalansa, sadece kendin’ sindir....
Mavilerin biterse, bilinmezlikten korkarsa gözün, adını unutursan, en baş sıradan düşerse gözleri ve söndürmelerine izin verdiysen o ateşi, tutkun terketmiştir seni.
Hadi sevgiyi damıt şimdi gözlerinden...
İnan ki bir kere şans verilir insana.
Değerini bildiysen ne ala.
Bilmediysen, seni kimse kurtaramaz o içinde ki yalnızlığından.
Topla yere savrulan hayallerini..
Yaşa an' larda...
Sadece anılar kalsa da avuçlarında...
İnan bana o an' ları olmayanlar, söndürmüştür çoktan yanan sigarayı.
Kayıt Tarihi : 15.1.2010 23:43:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Vildan Uyar](https://www.antoloji.com/i/siir/2010/01/15/tutkuyu-tarif-edene-ask-olsun-deneme.jpg)
Sayın sevgili şiir dostum mükemmel bir şiir.
Duygular hisler ve anlatımlar su gibi.
Kutluyorum ve
başarılarınızın devamını diliyorum.
Selam ve saygılarımla.
TÜM YORUMLAR (1)