Yüreğimde ki tek acı,
Kalbimde ki tek sancı,
Durup durup içimi acıtan tutku,
Neydi bu?
Amansızca yakalandığım aşk mı?
Terk edilmenin acısı mı?
..
gözünü örten ışıması güneşin
aklına gelmiş malum görünüşü pencerenin
tutku zamanlarından ince bir hesap kalmış
sıfıra vurulmuşsun
eksik duruyor nerede çakışsa hiza
yıldırım eksik yanmasında ormanın
..
Bak sen su ask'a
bu gun kalbim tuhaf hasta galiba.
bir garip sanci var tam ortasinda.
ne aci veriyor nede bir sifa,
bu nasil hastalik bak sen su aska,
gonulden gonule akip gidiyor,
..
Nedir aşk sizce,bir tuzak mı doğa’nın insanoğluna kurduğu,soyunu sürdürmesini sağlama almak için?
Ya da insanoğlu’nun yaratıcısına duyduğu minnet duygularının bir tezahürü müdür aşk? İnsanoğlu,karşı cinsten birine aşık olurken acaba,aslında yaratıcısından zerreler taşıdığı için mi duyuyor aşk’ı,mistiklerin duyduğu türden; yaradanına karşı.
Okuduğunuza eminim Yunan mitolojisini,haydi hatırlayın lütfen; nasıldı kadının erkeğe,erkeğin kadına olan tutkusunun öyküsü? Hatırlamadınız mı? Söylenceye göre başlangıçta,erkeklik ve dişilik tek bir bedende birlikte imiş.Hermafrodit imiş tüm insanlar.Ne zaman ki Ulu Zeus kızmış, insancıkları ayırmış organları ve bedenleri de.Erkek ve dişi oluşmuş.Erkek ve dişi bedenlerin büyük bir tutkuyla birleşmesinin nedeni buymuş aslında,ne dersiniz olabilir mi?
..
İnsan zor nefes alır inan,
Özgürüm diyemediği bir an
Sen olamazsın o kişi, o insan
Gözünü kırpmadan, tabuları yıkamıyorsan
Gönül ne ister bilir misin arkadaş?
Özgürlük için doğ, yaşa, ve savaş!
Hey dostum sen bilirsin bu ne güzel tutku,
..
Hep para ile ilgili
Bir şeyler çıktı karşıma,
Çıktılar bişekçesine engeller.
Seçeneğim var
evet ama,
Aziz Nesin,
demişsin ki
..
Yüreğimde bir boşluk var sebebini bilmediğim,
Derin sulara dalıyor fısıldayamadığım anılar.
Karışık olan düşüncelerim, hayallerim
Hiçbir kalbe sığmıyor.
******************************************************
Ne düşünüyorum, ne yapmak istiyorum onuda bilmiyorum.
Kalbimin çarpıntısını hissedemiyorum
..
Tarihtir İstanbul'u gönüllerde şahlandıran
Bu şahlanış içindir ki şehitler, ecdadlar alan
Bir umuttur bir sabırdır bir davadır
Bu uğurda akan kanlar İstanbul'uma fedadır
Korkama istanbul'um arkanda Resul Var
Bir yanda Eyüp.diğer yanda Yuşa'n var
..
Zifiri karanlıkta yeşeren umutları koyverip Heybeme
Ardımdan akan düşleri o gözlerine çalıyorum şimdi
Yol uzun
Gurbet türküsüdür alnında yapraklanan kaderimin
Sayfalar yırtık,
Kelimeler kafiyesiz
Varlığın karşısında bir yıkıntı yeri bedenim
..
Ramak kalmıştı biraz daha yakın olmama sana, ama olmadı. Ne güzel hayaller, ne güzel ümitler besliyordum penceremin önünde. Ufaladığım ekmek kırıntılarıydı sanki sevinçlerim… Seyrederken dışarıda akıp giden insanları ve baktığım her yüzde seni görüyordum. Ümidim vardı başımı ne yöne çevirsem seni göreceğime, gezdiğim koridorlarda kokacağına kokunun ama yazgı izin vermedi, kursağımda kaldı sevinçlerim… Belki istediğim çok şey değildi ama yine de çok gördü, yazmadı seni yanıma kader. Biliyorum platonik bir senfoni çalıyor kulaklarımda, biliyorum tek perdeli ve tek kişilik bir tiyatro benimkisi, yine de olsun varsın, içimi kaplayan tarifsiz sıcaklık ve bu nedenle yüzüme vuran o utangaç ve mağrur gülüş yetiyor ruhumu okşamaya. Her nedense çok istenilen, yürekten arzulanan her olgu, olmama yolunda ayak diretiyor. Ardı sıra hüsran, ardı sıra hezeyan, ardı sıra tarifsiz bir sızı… Ertelemelere hüküm yemiş gönlüm… İsteklerim o kadar küçük dünyalara aitti ki, sadece aşım olsun misali. Sadece gözlerim görsün, yüreğim yansın razıydım. Bu kadardı mutluluğum ama çok gördü kader… Sense biliyorum, benim bu platonik dünyamın dışında bir üzüntü içindesin. Biliyorum bu da olmadı diye üzülmektesin. Biliyorum ve hissedebiliyorum içinde var olan hayal kırıklıklarını ve tadını alabiliyorum gözlerinden süzülen yaşların... Bu da olmadı, bu sefer de olmadı diye dövünüşlerini… Verilen vaatler, tutulmayan sözlerle örselendiğinde, meydana çıkan o güven duygusunun yıkılışı kadar insanı yaralayan bir şarapnel parçası daha yok. Hissedebildiğim o amansız acını, alıp kaçıramıyorum senden uzaklara, susturamıyorum içinde kopan tarifsiz fırtınaları, omzumu sunamıyorum bir sığınak misali. Platonik bir kargaşa, platonik bir tutku, platonik bir hikâye, tek kişilik drama, tek kişilik bir senfoni orkestrası bu bendeki…
Sendeki yerimi biliyorum ve bu nedenle yaşıyorum gizliden gizliye içimde… Sakladıklarımda saklıyım bunca zaman ve bu sebeple ki sustuklarıma kulak ver beni anlamak için ya da en güzeli bırak, ben istediğim gibi şekillendireyim seni… Kimselere söyleme ne olur. Sus! Kendine bile söyleme, bozma mutluluğumu, alma sevincimi, ruhumu okşayan ellerini bırak üzerimde… Platonik de olsa, uzaktan uzağa da olsa bırak izin ver. Gör ama görme, duy ama duyma, alma benden umudumu…(Nietszche) ”Düşün... Kim üzebilir seni senden başka? Kim doldurabilir içindeki boşluğu, sen istemezsen? Kim mutlu edebilir seni, sen hazır değilsen? Kim yıkar, yıpratır sen izin vermezsen? Kim sever seni, sen kendini sevmezsen? Her şey sende başlar, sende biter... Yeter ki yürekli ol, tükenme, tüketme…” ve Murathan Mungan’ın şu dizeleri her zaman etkiler beni. Der ki:
Geldiğimde notun duruyordu masanın üzerinde
Sekizde yatmıştın
Saatime baktım sekizi beş geçiyor
O gün anladım bu ilişkinin yazgısını
..
Sen karşıyakalım,
zamanın en ulaşılmaz gibi görünen
anında çıktın karşıma
Umutlar tükenip, duygular körelmeye
yüz tutarken bir ışık oldun
Ve karşıyakalım
sevmek seninle anlam kazandı
..
Sen hayatımda yaşayan bir sevgi selisin
En güzel duygularımda arzularımda yaşadığını bilmelisin
Nekadar anlamlısın bir düşünce gibi kalbimin içimdesin
İçimdeki yaşantımda yaşayan hiç durmayacak bir sevgisin
İstiyorum seni mehtaptı süsleyen bir yıldız kadar gerçek anlamda
Sıcak dokunuşlarını sevgi dolu bakışlarını herzaman hayatımda
..
Bir mecnun gibi sordum herkese aşkımı gördünmü diye
Çiçeğe sordum gülümü gördünmü diye
Çeşmeye sordum suyumu gördünmü diye
Kalplere sordum kalbimi gördünmü diye
Güneşe sordum Güneşimi gördünmü diye
XXXXXX
Sen tutku nedir bilirmisin insanı tümden saran
..
İçimde bir duygu varki
Adını koyamıyorum
Sevdamı? Alışkanlıkmı?
Güzel huyuna hayranlıkmı?
Yıldız misali erişemem
Geç kalmışım yetişemem
..
bir aşk için yanarmı insan
yaktım gönlümü en derinden
hiçe saydım hayatı yıllarımı
bir aşk için geçtim kendimden
gözüme gelmedi dağlayan korlar
önüme gelmedi ağlayan anlar
..
Yazdım beğenmedim karaladım,
Nedir bu tutku bende delicesine.
Az kalsın yine burup atıyordum
Sana bir şeyler söylercesine.
Durup düşünüyorum hep yine
Nedir beni kuşatan hep dercesine
..
sabaha karşı yazıyorum bunları sana
koca köyü yutmuş çığ gibi
önümde uzanan kağıda
martı sesleri düşüyor büyük harflerle
yetmiyor dindirmeye korkumu
'mumu yak' diyor içimdeki ses, yakıyorum
..
Zamansızlığı kadar amansız bir tutku bu
Çaresi yok
Kurtuluşu yok
Katlanacağız mecbur hayatın soyutluğuna
Somutluk yok
Gerçeklik yok
Ve belki unutacağız daha kavuşmadan içimizdeki sevgiliyi
..
Sevmiyorum yeni yetmeler gibi,
Kapı arkalarında kırıştırmayı sevdiğim...
İnsan sevdimi adam gibi sevmeli...
Yaşamalı doyasıya,
Gönlünden geldiğince,
Olabildiğince hür ve umarsız...
Yok, yok anladım: Hoşuna gidiyor benimle böyle oynamak...
..
Vakti gelince
Ürkek adımlarla bir sezgi
Döner yüzünü
Avuçlarımda nasır tutmuş geceye
Çekip gider günyüzü
Issız tapınağımda melekler
Bir ışıltı bırakarak
..