sevi tutku değil
ötesinde belki
gözünde canlılık
dudağında gülücük
sevi tutku değil
içten gelen sevinç
..
BİREYSEL SİLAHLANMA ÜZERİNE
Bir çaba, bir yarış ve bir tutku. Bütün bunların hepsi bireysel silahsızlanma mı yoksa bireysel silahlanma için mi acaba?
Şüphesiz ki bireysel silahsızlanma için pek çok çaba sarfedilmekte ancak bireysel silahlanma tutkusu öyle yüksek boyutlara ulaşmış durumda ki bütün silahsızlanma çabalarını etkisiz kılmakta...
Bilindiği gibi 28 Eylül Bireysel Silahsızlanma Günü. Günün anlam ve üzerine elbette söylenecek çok şey var. Ben burada yeni şeyler yazmayacağım. Yaklaşık beş yıl önce yazdığım bir yazıyı günün anlam ve önemine binaen yeniden yayımlayacağim. Bu yazımdaki seslenişi, serzenişi her platformda, her gün adeta avazım çıktığınca bağırmak istiyorum.Bu nedenle yeni şeyler söylemek yerine bu yazımdaki duygu ve düşüncelerimi yeniden paylaşmayı adeta ihtiyaç hissetim.
Bu yazımın üzerinden beş yıl geçmiş olmasına rağmen, her türlü bireysel silahsızlanma çabalarına rağmen, bireysel silahlanma ve bunun ortaya çıkardığı üzücü olaylar azalmamış ne yazık ki daha da artmıştır hem de çılgınlık boyutunda...
'Mantar Tabancasıyla Gelen Tutku' başlıklı yazımı konuya hassasiyeti olan herkesin takdirlerine sunuyorum.
..
tutku deliydi
akıl geldi
gitti
tutku deliydi
akıl görmeliydi
..
Bir zamanlar silah konusunda ciddi aramalar yapılıyor, baskınlar yapılıyor ve silah yakalatanlara ağır cezalar veriliyordu. Bir zamanlar da silahlanmayı ve silah kaçakçılığını önlemek amacıyla, caydırıcı mahiyette af çıkarılıyor ve belirli bir süreye kadar ruhsatsız silahlarını teslim edenlerin cezalandırılmayacakları bildiriliyordu.
Gerek aramalarla, gerekse bu caydırıcı yöntemlerle pek çok silah toplanmıştır. Hatta verilen bu söze güvenemeyenler, polisten ve jandarmadan korkan insanlar, kimliklerinin ortaya çıkması korkusuyla silahlarını boş arazilere bırakıyorlar ya da daha güvenli sandıkları bir yere saklıyorlardı.
Oysa bugün, 18 yaşını bile doldurmamış gençlerin silah kullanmasıyla, vitrinlerde çeşit çeşit marka ve modelde silahların teşhir edilmesiyle, ruhsatlı - ruhsatsız silah sayısının ve imalatının kat kat artmasıyla, adeta teşvik edici bir durum ve devlette de daha müsamahakar bir görünüm ortaya çıkmaktadır. Zaten son günlerde meydana gelen ve her geçen gün de artmakta olan cinayet ve silahlı olaylar da silahlanmanın her geçen gün biraz daha arttığını ve çok ciddi boyutlara ulaştığını göstermektedir.
Ben burada herhangi bir kişi veya herhangi bir kesim üzerinde durmayacağım. Benim üzerinde duracağım konu bireysel ve toplumsal silahlanma tutkusu olacaktır. Çünkü bu tutku öyle büyük bir tutku haline gelmiş durumda ki, küçük – büyük pek çok insanı maalesef ki sarmış durumda. Bu tutkunun, acil önlemler alınmadığı takdirde çok daha büyük boyutlara ulaşacağını ve çok büyük toplumsal problemler yaratacağını düşünüyorum.
..
Masum bir aşkın kime ne zarar olabilir ki?
Tanrı yaratmadı mı tutkuyu da, diğerleri gibi..
Öyleyse kutsanmış bir tutku için kim günah diyebilir?
Şimdi rahat bırak içinde ki tüm ona zincire vurulmuşları..
Tanrısal bir tutku ile yaşa aşkı ve öp anlından günahlarını..
İki kişinin günahı aşk olarak ödemesi ne acı..
Acı bir esirlik ile aşk uzanırsa tene, öperse ateşle dudakları..
..
Tutku,
Özgürlük yolunda bir umuttu
Vazgeçemediğimiz bir alışkanlık
Bir çığlıktı,boşlukta yankılanan.
Tutku,
Öylesine büyüdü,
Öylesine alazlandı ki,
..
Bir tutku içimdeki senden
Uzak...
Yaşamaya hasret,sevgiye hasret
Kuzulamış koyunlar desem
Seninle...
Bir tutku içimdeki senden
Uzak...
..
Tutku , ruhumuza işlensede henüz işlenmemiş bir sadelik vardır kendi doğamızda.
..
İkilemeleri sevmiyorum,
Kalbur üstü anlatılmış,
Aşk mı tutku mu ne olduğu bilinmeden yaşanmış duyguları,
Kara da olsa, bir adı olmalı,
ikilemsiz tek.
Aşksa aşk,nefretse nefret, tutkuysa tutku.S.S.T.
..
Havam yok bugün yarına kalsın
Bakacağım o göz beni devirir
Gece buluşalım karanlık olsun
Benimkisi tutku vaz geçmiyor ki
Zifir karanlıkta yanımda olsan
Nefesin yetecek elerin dursa
..
G Ü N L Ü Ğ Ü M D E N – 42
Tutku, dünyayla tüm bağlantılarımı kestim. İnterneti kapattım. Mesajlar ve yazışmak isteyenler var. Ben istesem de, önemlilerim arasında değil bunlar şimdi. Kendi içime kaçmak ve yazmak istiyorum. Vee kaçtım işte.
Bu gün ilk kez, Oba sahiline gittik Yağmur’la. Hiç te uzak değilmiş. Upuzun bir yürüme yolu var. Yağmur’la oturduk. Ben durur muyum? Hemen keşfe çıktım. Kaçıverdim. Denizi en iyi, en yakından görebileceğim bir yer arıyordum. Artık gidilecek bir yer kalmayınca, Yağmur’u çağırdım telefonla.
O da beni arıyormuş. Bulunduğum yeri söyledim, geldi. Şimdilik, denizin çok yakınına gidebileceğim bir yer göremedim. Ama daha sonra, keşfederim kesinlikle.
Sahil uzak. Caddeden vızır vızır geçen arabaların yüzünden, dalgaların sesini duyamıyorum. Kokusunu bile alamıyorum. Mutlaka bir kolaylığı, bir çıkış yolu olmalı. Neyse, bu gün nasıl gideceğimizi öğrendik. O da bir şey.
Biraz güneşlenmek, sırtımızı ısıtmak istedik Yağmur’la. Bulutlar, bir türlü açılmadı. Rüzgar esti bir de. Dayanabildiğimizce oturduk. Küskün-küskün eve döndük. Yağmur hem bana yemek yaptı. Hem de sıcak çikolata içtik. Ben yeleğimi bile giydim. Hastalığım, tam geçmedi ya, korkuyorum. Aa bir de dışarı baktık ki, güneş çıkmış. Ben, perdeciyi bekleyecektim. Yağmur eve gidecekti, çocuğu kreşten alacaktı. Sonra, başka güneşli bir günde, yine gideriz.
Tutku, bu gün, oturma odasının perdeleri takıldı. Zarif, Lila bir oda oldu. Çok güzel. Kullanışlı, rahat. Hem oturabilirsin, hem de yatılı konuğun olduğunda, yatırabilirsin. Yazın olur böyle konuklarım benim. En azından, kardeşim gelir.
..
koşuşturma adına
coşuşturna tadına
duldada hoyrat tutku
geçiştirme yadına
derin bir okyanusum
deniz dibi yunusum
..
GÜNLÜĞÜMDEN – 17?
Sevgili Tutku merhaba! Hem cevizli sucuk yiyorum, hem de seninle söyleşiyorum. Sabah kahvaltısında, hiç ekmek yemedim. İştahım kesildi. Çok yememem, daha iyi. Şu anda, sık ve az yiyorum.
Tutku, tansiyonum epey yüksek. Üstelik, tedavi görüyorum. Sabah akşam,ilaçlarımı düzenli kullanıyorum. Buna karşın, 17,10 belki daha yüksek. Çok rahatsızlık veriyor. Bitkinlik, yorgunluk, her şeye isteksizlik. Fena baş dönmeleri, nefes almakta zorlanma, sol göğsümde baskı ve ağrı. Ağrı sırtıma da vuruyor. Enseme ve başımın çeşitli bölgelerine girip çıkan ağrılar.
Hele iki gün önce, özellikle başmda, tuhaf bir baskı, kulaklarımda tıkanmalar. Yatmak isteyecek kadar bir halsizlik ve diğer belirtiler vardı. Yalnızdım. Sakin davrandım. Kendimi yormadım.Yapabileceğim başka şey yoktu zaten. Ama günlerdir sürüyor, rahatsızlıklarım. Hastaneye gitmem gerek. Ters bir zamana geldi. Bu gün 23 Nisan ve hafta sonu.
Sonunda beni hasta ettiler. Stand dı-masaydı, otobüs tü,olurdu-olmazdı. Yok sen o cümleyi nasıl söylersin? Ivır dı-zıvır dı. O beni nasıl yanlış anlar? İnanamıyorum, öyley di-şöyley di derken. Bana keçileri kaçırttılar. Evet, gerçekten keçileri kaçırttılar. Çok sıkıldım. Günlerce ağladım. Sonuç: Hastalanma. O, çok ağlamalarım sırasında, tansiyonum yüzünden ölebilirdim. Şu, zekasından iyice kuşkulandığım, kalem müdürüne gıcıklığım olmasaydı? Ölmek umurumda bile olmazdı. Ama ona gıcık olduğum için, direndim ve dayandım. İlk olanakta da, hastaneye gideceğim. İyileşirim.
Her zamanki gibi, zafer benim Tutku. Pazartesi günü, işe başlıyorum. Hem de, engelli otobüsü, gelip alacak. Akşam taksiyle döneceğim. Akşam saatlerimiz uyuşmadı. Allah büyük be Tutku’cuğum. Elbette bir kolaylığı olur. Taksiyle döneceğim için, büyük akülü sandalyemi Belediyede bırakacağım ve şarja takacağım. Eve, manuel sandalyemle gelip gitmek zorundayım. Akülü sandalyeme orada bineceğim.
Çok şükür işe başlayabileceğim. Bu mevsimde: 13,30 - 21,30 saatleri arasında çalışmayı düşünüyorum. Havalar iyi gidiyor. İnsanlar, dışarıda oluyor o saatlerde. Yazın, iyice sıcaklarda, 16,30 – 24 – 001- 002 arasında çalışırım. Çünkü, otobüsün son saati: 16,30 muş. O, saat çok sıcak olur henüz ama sanırım, klima vardır. Ben de o zamana dek, güneş şemsiyesi alırım.
..
GÜNLÜĞÜMDEN -? 3
Alanyumda, güzelliklerin ortasında oturuyorum sevgili Tutku. Benim standım da çok güzel. Ama satışlarım, tamamen durdu. Bu: İnsanın moralini bozuyor.
Bu gün, belediye başkanını aradım. Berlindeymiş. En kısa sürede, dışarıda, güzel bir yere taşınmalıyım.
Bu sıkıntılar geçici, biliyorum. Profosyonel çalışma hayatıma, böylesi güzel ve kaliteli bir yerde başlamam iyi oldu. Çok toleranslı davranılıyor bana. Sanırım çabalarımı gördükleri için. Buradaki herkesi seviyorum. Ayrılsam da, gezmeye ve görmeye gelirim. Sanırım bu,kışın olur.
İnsanları izliyorum sürekli. Şimdi, tam önümden, gözleri ışıl ışıl, hızla yürüyen. Yanındaki erkekle, gülerek konuşan, güzel bir genç kadın geçti. Arkasından baktım öylece, yüreğim burkuldu yine. Hüzün duyuyorum ve bazen, gözlerime vuran mağmayı tutamıyorum.
Kimseye göstermiyorum ağladığımı. Nasıl bir açıklama yapabilirim ki? Hem, hiç te gereği yok. O benim acım. Ömrümün sonuna dek te taşıyacağım. Ooff, hiçbir şeyle teselli bulmayan ve geçmeyen, sis gibi yapış yapış bir hüzün.
Sadece,'BANA SABIR VE GÜÇ VER TANRIM! 'diye dua ediyorum. Bu boyuttaki ağır bedelleri ödesem de, başarıyorum. Nerede olursam olayım, kimseye benzemiyorum. Bana normal gelen davranışlarım, herkese farklı geliyor. Sanki başka bir dünyadan gelmiş gibiyim.
..
Duygular yolunu mu kaybetti,
Yoksa öldü mü sahiden?
Peki ölüyken nasıl hissedebilir yürek
Hisseden bir yürek olmadan?
*
Gözler görmeden de görürdü
Yürek hissetmeden mi hissediyor?
..
GÜNLÜĞÜMDEN – 20
Kendime ve tüm kainata güzellikler dileyerek başlıyorum söyleşime seninle. Sevgili Tutku. Birkaç gündür hastayım ve tüm yönlerden çok yorgunum.
Hem iyileşmeye, hem sorunları çözümlemeye, hem de olayları kötü yöne akıtmamaya, güçlü-sağlam ayakta kalmaya çalışıyorum. Zaman-zaman, gereksiz ve çok-çok anlamsız fırtınaların ortasında buluyorum kendimi. Ama o fırtınaları yaratanlar, Nil’in ne kadar güçlü, sağlam, kararlı bir yapıda olduğunu bilmiyorlar.
Tabi ki atlıyorum, atlamak zorundayım bu fırtınaları. Gülüyorum ancak. Zaten, sadece gülünür. Bazen, tek taraflı iyi niyet, sabır yetmiyor. Tutku, Şerife’yle güzel bir biçimde ayrılmayı istedim hep ve hala istiyorum. Birşey bitmişse, bitmiştir. Kavganın, saçma tartışmaların anlamı ve hiç gereği yok. İki yetişkin, uygar insan gibi uzlaşırsın. Hadi uzlaşmayı bırak, güzellikle uzaklaşırsın.
Of Tutku of yoruldum. Bir de hasta olmasam. Geçecek bu günler biliyorum. Şerife’yle güzel ayrılır, güzel kalırız dilerim. Arkadaş-dost olarak, görüşürüz. Ben böyle istiyorum. Şu iki günlük dünya da, paylaşmayacak bir şey
yok ki. Arkasından işler çevirdiğimi sanıyor. Ama Allah şahidimdir ki, öyle değil.
Kaç gündür bitiremedim bu söyleşiyi. Hep bir şeyler çıktı. Çok şükür daha iyiyim. Bu gün çok mutluyum. Standım bitmiş ve çok güzel olmuş,Anar öyle söylüyor.Bu gece ya da yarın sabah kurulacak. Ben de büyük olasılıkla, yarın işe başlayacağım.
..
bana bir bak...dağlar arkasıyım...büklüm yolların tozu kursağımda...yol kenarı oluklu çeşmeler susuzluğum...kavuştuğum ilk hıçkırığım,nefesimin atasının odasındayım...
ya sen...ten kokunu verenin yanındamısın...başını ilk okşayan eli öpmeye az zamanın kaldı...belki uykularının peşinde,rüyalarının ortasındasın...of be keşmekeşim...gece üzerime basıp geçiyor,izlerini siliyor sobamın aydınlığı...ardıçsı ısınmalardayım sensizliğin ocağında...
ahşab yapılı bayrama da az kaldı...bilirsin bir yangındır çıkar, insanların içinde coşkumsu akrabalık...yanar ve geçer...çünkü fazla muhabbet tez gürültü getirir felsefesi hakimdir biz türklerde...tatlı yemek gibidir...fazla kesmeden,göz doydurmadan arada bir yiyeceksin o coşkuyu...tatlısı ne koyu ne de fazlasıyla sulu olacak...neyse ben yine de döneyim bize...
sevgiden verim alamıyorum biliyomusun...tutku iyi çalışıyor bugünlerde...bana yaşattıklarının hakkını veriyorum...aşk hala çamaşır yıkıyor eskilerin deresinde...umarım işini çabuk bitirirde terini ben yıkarım içimde...öyle bayram mayram dinlemiyor bu kesiflik...hezeyan olsa da her düşün sonu yine nazı çekiliyor aklımdan aşağı gözlerini döküşünün...hayatımın kezzabısın işte...çirkinleştireceğin yerde güzelleştiriyorsun,yaktığın kızarttığın yer zaman...verdiğin acıyı hissettirmiyossun gündüzlere gecelere...
..
GÜNLÜĞÜMDEN – 14?
Tutku çok mutluyum çoook. İçimde havai fişekler patlıyor, gözlerimde yıldızlanıyor. Zafer işaretleri yapıyorum hayata. msn’deki sloganımı haykırıyor ruhum, tüm gücüyle. Sloganım şöyle. (HAYATTA SON SÖZ HEP DİRENİŞÇİNİNDİR. YANİ, BENİM.)
Sevgili Tutku. Stand işim çözümlendi. Belediyeden beni aradılar. Standım hakkındaki bilgileri aldılar. Standımı, çalışmadığım saatlerde, kendi depolarına koyacaklarını söyledi bir bey. Benim, hangi saatlerde? Çalışacağımı sordu. 13 ile 19-20 arası çalışacağımı söyledim bu mevsimde. Beni kendi araçlarıyla götürüp, getirecekler.
Yarın, 11’de standımı, sanayiden alacaklar. 13’ te de, beni kapıdan almaya gelecekler. Harika ya, süper ötesi. Ulaşım sorunum olmayacak. Böylece: Maddi ve psikolojik açıdan yıpranmayacağım. Evimi değiştirmek zorunda kalmayacağım. Yoksa, epey sorun yaşayacaktım. Ya bir sürü taksi parası verecektim. Çalıştığımın kendi bölümünü,böyle harcayacaktım. Ya da, daha ekonomik sorunların altından kalkmaya çalışırken. Yeni bir ev aramanın telaşına, sıkıntısına kapılacaktım.
Ooff düşüncesi bile korkunç. Benim koşullarıma uygun ev, neredeyse yok gibi bir şey. Çok acı çektim bu konuda, çook. Sokaklarda ağladım. Allah nasip ederse? Buradan, durumuma göre düzenleyeceğim, kendi evime geçmeyi istiyorum. Deniz kıyısında, bahçesinde huzurla çay içebileceğim, yazılarımı-şiirlerimi yazabileceğim, köpeğimi sevebileceğim. Deniz annemle konuşabileceğim, dalgaların köpüklerindeki resimleri görebileceğim. Ev içi ve ev dışı alanlarda, hiç sorun yaşamayacağım, bir ev istiyorum.
Şimdiki evime giriş çıkış sorunsuz. Balkon kapıları dar.Bir de normal banyo kapısı ve iç alanı uygun değil. Diğer lavabonun olduğu yere taktırdım şofbeni. İdare ediyorum. Ev sahibim de iyi şimdilik. Ben de, kirayı düzgün ödüyorum. Çıkarken, arabamın verdiği, küçük hasarları da onartırım.
Dayanabileceğim kadar çok çalışacağım. Sezon bitene dek, en az bir yıllık ev kirasını ve Yağmur’un parasını kazanmalıyım. Köşeye de, birkaç bin lira atmalıyım. Kışın sıkıntı yaşamak istemiyorum.
..
Bir tutku var içimde, coşkun seller gibi
Yüz vurduğum bahtında talihim açılıyor
Düğünler, bayramlar hergün yaşanıyor
Doyulmuyor böylesi hayata, kana kana.
Bir tutku var içimde, ruhum şenler gibi
Ay halesi bazen, bazen de çobanyıldızı
..
GÜNLÜĞÜMDEN - 52
Camlarda, yağmurun gözyaşları kurumuş. Alanya yağmurları başladı. Birçok yerde yaşadım. Hiçbirinde, Alanyadaki kadar güzel yağmıyor. Birkaç günlük aralar verse de, aylarca yağmur yağar. Hem de nasıl yağar? Birkaç damla ya da çisil çisil başlar.Aldanırsın. Bir şey olmaz diye çıkarsın dışarıya. İki dakika sonra, koca koca kovalarla boşalır üzerine. İliklerine dek ıslanırsın. Seyretmesi, çok güzel. Ama hava soğuksa ve fırtına da varsa? Hayatın kayar. Bunlardan nasibimi almıştım birkaç kez. Bazen, seyrederken bile ürküyorsun, eğer evde değil de, bir yere sığınmışsan. Hepsini yaşadım. Seviyorum yağmurları. Doğa hep güçlü. Bir kez, denize çok yakın bir oteldeydim. Üzeri kapalı camlı bölüme geçtik. Öylesine şiddetli yağmur ve dolu yağıyordu ki...Yakındaki küçük dere taştı. O, küçücük dere, Akdenize nasıl kafa tutuyordu? İnanılmaz bir seyirdi. Saatlerce, çamurla kaplandı Akdeniz. Alanya’nın alt yapısı iyi. Yoksa, seller çok olurdu.
Azalıp, çoğalarak yağıyor yağmur Tutku. Minik ısıtıcımı yaktım. Düğmesine basınca kapanan, uzatıcı fiş aldım. B.Sayarımda da var. O daha büyük. İşim bitince, basıyorum düğmeye. Hep, hayatımı kolaylaştıracak ve olabildiğince özgürleştirecek, çözümler üretiyorum. Bakıcım çoğu kez: NİYE BANA SÖYLEMİYORSUN? Diyor. Ama ben yapabileceğim şeyleri, kendim yapmaktan mutlu oluyorum. Bu gün ilk kez, elektrik süpürgesi kullandım. Bircan gitmişti. Ben de çalışma odama geçecektim. Yer kirli göründü gözüme. Arabam yapıyor hep. Süpürgeyi aldım. Büyük bir savaşım sonucu, fişini takabildim. Değişik bir fişi varmış. Yoksa ben fişleri kendim takıp-çıkarırım gerektiğinde. O küçük süpürge, evime aldığım ilk eşyalardan. Odayı, güzelce süpürdüm. Ama süpürürken, bir savaşım da, kordonun arabamın tekerleğine takılmasıyla verdim. Neyse, çıkartmayı başardım ve elime doladım kordonu. İnsan hep deneyerek öğreniyor. Bu da, bir deneyim oldu. Ama sırtımdan sular çıktı, çok yoruldum. Bir dahaki sefere, nelerin olabileceğini öğrendim. Çoğu kez, yetişebileceğim yerlerin tozlarını da alıyorum. Temizliği ve düzeni seviyorum. Hele kendim yapınca, daha çok. Alışverişi de ben yapıyorum, çoğu kez yalnız. Normal insanlar gibi. Sadece: Biraz daha çabalayarak, vazgeçmeyerek ve kezlerce kat daha fazla yorularak. Ama gerçekten mutlu olarak. Olağanüstü güzel bunlar. Tabi ki eğer farkında olabilirsek. BEN FARKINDAYIM.
Tutku biliyor musun? Yalnızca, yirmi lira var çantamda. Çekmek zorunda kaldığım, banka kredisi yüzünden oldu bu. Özgür, beşbin liramı verse, biraz rahatlarım. Durmadan, çözümler arıyorum. Tv. Programlarına yazdım. Şarkı sözlerimi gerekli kişilere ulaştırmaları için. Bir çıkış yapsam, beni havada kaparlar. Belediye başkanına gittim. İş kurmak için, yer ve destek vermelerini istedim. Kredi borcumu söyledim. Kaymakamlıkla iletişime geçildi. Elbette, hop diye olacak şey değil. Hıfzı ÖZCAN’a tüm olanları anlatan bir ileti yazdım. Bana borç vermesini rica ettim. Bilmiyorum, ne zaman eline geçer? Bana destek olmalarını diliyorum. İçimden hep dualar ediyorum. Somut olarak ta, aklıma gelen her yolu deniyorum. Çırpınıyorum yani. Bu güne kadar gelmem, mucize. Ve bu mucize, devam etmeli. Yaşadığım sürece, devam etmeli. Birşeyleri yakalamalıyım. Çalışmam, kesinlikle gerekli. Ev kirasını ve bakıcı ücretini, anca karşılıyor maaşım. Daha faturalar, normal mutfak giderleri, evin eksikleri ve benim özel giderlerim. Bir engellinin, o kadar çok ekstraları oluyor ki… Arabalarım bozuluyor, örneğin. Hasta bezleri kullanmak zorundayım. Çünkü, gece ve günün büyük bölümünde yalnızım. Epey pahalı. Başa çıkmak zor. İyi ki, çeşitli alışkanlıklarım yok. Hem ben çalışmayı seviyorum. İş vermiyorlar madem, ben de kendi işimi kurmalıyım. Maddi destek bulmalıyım. Şimdilik, sağlığımı korumayı başarıyorum. Güçlü ve dimdik ayaktayım. Neleri aştım ben? Bu günleri de aşacağım. Tutku. HAYAT: BENİM, DİYENİNDİR. VEEEE HAYAT BENİM... KİM KORKAR VE YILAR SAVAŞIMLARDAN? ;)))))))) Nilgün ACAR 11. 12. 210 ALANYA - EVİM
..