Bir sevgililer günü
Ertesiydi seni ilk
Gördüğümde
Yeni terkedilmiştin
Şaşkın
Kararsız
..
Ben aşkı yalnızlığı yaşayarak öğrendim,
Bu acısı dinmeyen bir duygu,
Sevmek ne kadar acı vericiymiş meğer.
Acıyı, yalnızlığı, nefreti, hasreti,
Bu kadar kederi aynı anda yaşatan bu duygu yerine,
Keşke uzaktan sevseydim,
..
Seninle Sabahlara Kadar,
Sabahtan Aksama Kadar,
Zamanın Olduğu Veya Olmadığı Her Yerde
Yalnız Seni İstiyorum...
Senin Olmadığın Bir Düşüm Yok,
Affet Ama, İnan Sen Benim Tek Varlığımsın Sevdiceğim;
Edepsiz Düşlerimin Bile Tek Hayali,
..
Bilinen Özdeğerlerin İçerliliği
İçersinde Bir Kavram,dı Güzel
Şehir Yenişehir Özdeyiş Halk
Deyiş Belkide Güzel Bir Anlamdı
Bizler İçin Güzel Şehir Yenişehir
Huzurlu Ve Mutlu Kaideli İnsanların
Anlamlı Sesi Tutku İle Türkiye Ve
..
Dostluk gözyaşı mı akıpta gitsin
Kırda çiçek midir hazanda bitsin
Bir heves değil ki gelsinde geçsin
Dostlarına küsüp kahretme gönül.
Yürek umutlara gebedir derler
Güzeli üzerler çirkin severler
..
M E L E K
Odama göz gezdiriyorum.Çok sevdiğim keman konçertolarından biri kulaklarımdan ruhuma doluyor.VİVALDİ Dört mevsimi anlatıyor notalarla.Ben,neyi görüyor? duyuyor? ve anlatmak istiyorum? Aklımda Melek var.Haftalardır,günlerdir onu düşünüyorum.Ülkemiz emekçi kadınlarından biri Melek.Ufak-tefek,zayıf ve zamanından çok önce yıpranmış,bozulmuş yüzüyle.Yitirmiş güzelliğini.Sadece,saçları güzel.Uzun ve sarıya boyamış.Esmer teniyle uyuşmuyor ama güzel saçları.
Adı gibi,melek yürekli.Çalıştığı bakım ve rehabilitasyon merkezindeki çocuklara,gençlere bir annenin bile çok ötesinde,sabır-hoşgörü-özveri gösteriyor.Sonsuz sevgi veriyor.Tüm çocuklar da onu seviyor.
Melek evli.Kocasına büyük bir aşkla bağlı.Bu yüzden de,çok acı çekiyor.Çünkü,aldatılıyor.Önce hiç istemedim onunla evlenmeyi.Kapımda yattı aylarca.Neler,neler yaptı? Ne yazık,anladım ki,önemli olan zoru başarmakmış onun için.Elde ettikten sonra,beni küçük görmeye,gözü dışarıda olmaya başladı.Onu işe soktum,hiç kendimi düşünmedim,her şey onun olsun istedim diyordu Melek ağlayarak.Bir sitede,güvenlik görevlisiymiş eşi.Sitenin verdiği,küçük bir evde oturuyorlarmış.Yani aslında,yine Meleğin sayesinde kira,yakıt ve tüm faturalar olmadan barınıyorlar o evde.Sürekli güvencede olmadığını biliyor Melek ve tüm düşüncesi,amacı,ne yapıp edip,bir ev sahibi olmaya çalışmak.Yemiyor,giymiyor,gezmiyor,dinlenmiyor.Küçücük maaşını biriktirmeye çalışıyor.Kadınlarla,kızlarla gezmekten.Ona buna para yedirmekten,bir sürü kredi kartı borcunu ödedim.Şimdi onları toplasaydım,ev için baş vuruda bulunabilirdim.Ama artık yeter,bir kuruşumu vermeyeceğim ona diye anlatmayı sürdürüyor.Birkaç ay önce,bana sarılıp,keşke onu bu kadar sevmeseydim der ağlardı.Ne diyeceğimi? ve ne yapacağımı bilemezdim.Aşk-sevgi-tutku öyle bir şey ki…İnsanı köle de yapar,rezil de eder.Bir süre de olsa,kişiliğini de yitirirsin.Sanırım Melek yolun sonuna geliyor.Beni öyle kırdı ki,hiçbir şey yerine gelmiyor.Bitiyor içimdekiler demeye başladı.Onbir yaşımdan beri,pamuk tarlalarında,çapa salladım,ırgatlık yaptım.Bileklerim kopardı ağrımaktan.Tümcelerini sıkıştırırdı,kısacık konuşmalarımızın arasına.Oturup,uzun uzun söyleşmeye zamanımız olmadı hiç.Haftada bir günlük izninde de,ev temizliğine gidiyor Melek.Sırtı,doğru dürüst yatak görmeyen,milyonlarca kadından biri.Ellerinde,bileklerinde şişlikler,kemikler oluşmuş fazla çalışmaktan.İki-ikibuçuk yaşında,dünya tatlısı bir oğlu var.Melek işteyken,çocuğa bile bakmaya üşeniyormuş kocası.Dinlenmek,gezip-eğlenmek istiyormuş.Oysa vardiyalarını,çocuğa bakacak biçimde ayarlamışlar.Çok çaresiz kaldığı zamanlar oldu bu yüzden Meleğin.Uzaktaki annesini getirtti.Bu kez de,yaşlı kadını evde istemiyormuş kocası.Kadının kendi maaşı var,çocuğa da bakacak.Ama huysuzmuş,çok konuşuyormuş.İnsanın geçinmeye niyeti yoksa,bahane çok.Kendi annesi de olabilirdi.Birkaç hafta önce, bir sabah.Sapsarı yüzüyle ayakta sallanarak geldi yanıma melek.Kocası onu dövmüş,boğazını sıkmış.Her yeri,mosmordu.Sel gibi akıyordu gözyaşları.Hemen git rapor al ve onu şikayet et.Çeksin cezasını.Bir kez başladı mı? sürer bu dayaklar.Bırak şu adamı.Baksana,bitmiş her şey artık dedim.Evet diye yanıtladı öfkeyle.Raporu almış ama manevi annem dediği bir öğretmen bayan,onu karakola gitmekten de,ayrılmaktan da vazgeçirmiş.Sahipsiz,genç Melek.Son bir kez denemeye karar vermiş.Olmayacağını,yürümeyeceğini o da biliyor.Belki,içindeki sevgi kırıntılarıyla ve elimden geleni yaptım diyebilmek için.Çevrenin ve de toplumun da baskısıyla,kalıyor aynı evde.Yatağını ayırmış.Güzel yürekli Melek,tüm bu sorunlarının yanı sıra,genç yeğenlerine de sahip çıktı.Erkek yeğenini üniversiteye hazırlık için,dersaneye gönderiyor.Kursa gitmediği zamanlarında da,harçlığını çıkarsın,birikim yapsın diye,işe de soktu.Kız yeğenine de iş arıyor.Onlara ev de tuttu.Başlarına da,kocasının istemediği anacığını koydu.Eşyalar buldu oradan buradan.Birkaç gün önce,sudan bir sebep yüzünden,amirlerinden biriyle tartışmış.Psikopat kadın,seni görmek istemiyorum diyerek,onu başka bölüme gönderdi.Baktığı tüm çocuklar ağladı.Şimdi,tatlı Meleğimi,çalışma saatlerinde,her an göremiyorum.Ne yapıyor? Nasıl? bilemiyorum.Anlamadılar ve anlayamazlar. Meleğimin sorunlarını.Dahası:Umurlarında bile olmaz.O bir anlık hırçınlığının,yaşamındaki sayısız gerilimden kaynaklandığını,bilemezler,bilmek istemezler.Meleğimi,çok özlüyorum.Tek tesellim,onu tümüyle işten atmamaları.Geçenlerde,iş çıkış saatlerimiz çakıştı.Ağlayarak,sımsıkı sarıldı bana.Konuşamadım,öylece kaldım ve fırlayıp kaçtım yanından.
Tekrar odama göz gezdiriyorum.Gördüğüm şeyler,baktıklarım değil.Kulaklarımdan ruhuma dolan da,VİVALDİ’nin neşeli kemanları hiç değil.Feministliği aşırı savunmadım hiç.Düzenin-sistemin.İnsanın-insanlığın sorunları vardı ve var benim için.Ama bu arada,en çok kadınlar eziliyor.Meleği,tüm Melekleri düşünüyorum.Rengini bilemediğim,tanımsız bir hüzün duyumsuyorum,görüyorum ve yaşıyorum.İSYAN EDİYORUM.
Nilgün ACAR
13. 04. 2008
..
Öyle bir tutku ki sevdan bende
Mahkum etmiş kendini ölene dek
En ağırına cezaların.
Prangalara vurulmuşluğu bu kalbimin.
Bir yangındır ki akkor kesildi sevdan bende
Yakmaya başladı en sönmez yerimden.
..
Gölgenin saklılarında ürkek bir esintiyle çarpınca yüreğime
Güneşine sırtımı yüreğine sırrımı içime gülüşlerini beledim
Ceylan gözlerindeki o sevdayla dizlerindeki kutsal vefayla
Kainatın en leylim sevdasıyla mevsimlerle çoğalıyorum ben
Seninle demlenmiş sıcacık bir çayın daha ilk yudumunda sarhoş aşklara vuruyorum kendimi. Yüreğime batırıp tüm unutuluşları, paslanmış bir ayrılığa kaşık sallıyorum yeniden. Üzerinde kırık dal parçacıkları taşıyan yeşil sularda göğsümdeki şafak rengi sancılarla susmuş derinliklerini izliyorum. Aktıkça sana, rüzgara kapılmaktan korkan yaprakça ve isimsiz balıkların yüzgeçlerindeki kıpırtıyla denizlerinin durgunluğuna kendimi bırakıyorum.
Anlamalısın ki, öylesi bir sarhoşluk değil benimkisi. Sokakları naralara boğan, delikanlı isyanlarını zulasında gezdiren ve yağmur yağınca dar sokaklardaki kiremitli evlerin saçaklarına saklanan bir düş bozumu değil. Dolunca boşalan kadehimdeki içki gibi, yüreğime tetiklenen bir kurşun gibi usul usul bir sevda büyütüyorum sana. Masallardan, filmlerden derlediğim bir İstanbul konseridir ruhuma seslenişin. Kalabalık bir kentin adımlarımı bilmeyen kaldırımlarında seninle umudu arşınlayıp gelecek zamanları kaşıklamak isterim. Sözcüklerimin kilitli sandıklarını açınca gülüşlerin ve bitince kafiyesiz düşünüşlerin, önce sen deşeceksin ozan göğsümü. Yıldız düşlerim sokulunca bakir yüreğine gül dudaklım, içeceksin şarkılarımın ölümsüzlük iksirini.
..
Kavuşmak umudu içini ısıtan
Kaderi ise yanlızlığına ağlamak
Sabır çiçeği olmuştur adı
Yarım kalmış sevdalara rehber
Tutku damlacıktır lakabı
Yalçın tepelerde açan kardelen
Buzlar karlar içinde munis sevecen
..
Gün var yıldan üstün yıl var gün değil
Koşmak arzulara hedefe varış
Mutlu olmalıydık biz üzgün değil
Sonsuzluğa doğru duraksız yarış
An var ömre bedel ömür an gibi
Sevgisiz anlamsız boş saman gibi
..
MEZOPOTAMYA TANRILARINI KIZDIRAN AŞKIN ROMANI
‘TANRILAR ÜLKESİNDE AŞK’
Bir tanrıça ile bir bilgenin sonsuz aşklarını anlatan sarsıcı bir eser.Aşkları uğruna nelerden vazgeçtiklerini okuduğunuz zaman sevgi kavramını sorgulama gereği duyacağınız bir kitap...Aşk,tutku,korku,sadakat,sevgi,hükmetme gücü ve isteğin,arzu ve şehvetin,büyünün iç içe geçtiği kitap Mezopotamya'yı ve bu coğrafya da hüküm sürmüş imparatorlukların amansız çekişmeleri,tanrıların ihtirasları gölgesinde büyümeye devam eden aşkın ve aşkı uğruna her tehlikeyi göze alan tanrıça ve bilgenin sevgilerinin mahsumiyetini sahiplenmek adına sergiledikleri çaba ve gizemi ve büyüsü sizi üç bin yıl öncesine götürdüğünden haberiniz olmayacak bile.Çözülmesi zor işaretler,iyi ve kötünün savaşı,özel bir zekadan fışkırmış bilgi şöleni...Evrensel bir destan.Kurgusu,uslubu,zengin içeriği ile okuyucusunu ilk sayfalarda büyülemeye başlayan Gılgamış ve İlikummi Destanları tadında tarihi bir roman...Sadece bir roman değil bilgi başvuru kaynağı.
Hayatın tüm gizemi ve insanın vahşi kişiliğinin çatışması yaşanırken bile aşkın mahsum kalmak için nasıl çırpındığına tanık olacaksınız kitabı okurken.Tanrıların her duyguya hükmettiği bir çağda tanrıçalığını ve bilgeliğini bir tarafa bırakıp kendilerini sadece duygunun mahsumiyetine teslim eden ve bu uğurda yokolmayı gerçek varolmak sayan iki insanın çabasının müthiş ve sarsıcı masalı.Günümüzdeki sevgi (!) olgusuna da göndermelerin yapıldığı çalışma derin ve sonsuz bilginin insanın ruhsal terbiyesini betimlerken hayatın gerçek tadını şaşırtıcı ve doyumsuz bir şekilde sunuyor.Sevginin gücünü en iyi hissedebileceğiniz masalsı ve filozofik bir eser.Yazarın kullandığı dilin samimiyetinin büyüsü de eserde göze çarpan bir diğer zerafet...
..
Bu sevgi değil, aşk değil, tutku hiç değil,
Bunun adı kader, alına yazılmış değil,
Yüreğe yazılmış kader bu, kanla, canla.
Bir gün gidersem kendimden, ömrümden,
Önce senden giderim, yüreğimi sökerim.
Sevgini, sıcaklığını, belkide hayalini….
Gecelerime yazarım, mutluluğunu,
..
---DOST VE YAREN OLMA ÖZLEMİYLE DOLU YÜREKLERE---
Vucut ülkesinde beslenen barınan ama onu istila için yanıp tutuşan,erdem surlarımızı çökertmek için casuzluk yapan FİTNENİN şerrinden,yine onu inşa eden yaradanıma sığınmanın sevinciyle sizleri selamlıyorum cana can dostlar
Gönlü güzel yürekleri sancılı dostlar biz insanlar ne çekiyorsak nefsimizden çekiyoruz.. sancılarımızı başka bir yere yüklemenin anlamı yok.ona karşı savunma hatlarımız inanın çaresiz..yolumuz mayınlı bir araziden geçmekte ve her yanımız tuzaklarla dolu,esiri olduğumuz nevsimiz attığımız her adımda önlemini alamadığımız tuzakları peş peşe karşımıza çıkarmada.Gün oluyor rakibin ayak oyunlarından habersiz bir boksör gibi nefsimizden ard arda öyle yumruklar yiyoruz ki ayakta durmak için çaba safetmemize rağmen hanği taraftan ve ne güçte yumruk alacağımızı bilemiyoruz. İnanın dostlar on parmağında on hüner,şehvetin atını kullanıyor kimi zaman.gem tutmaz bir at oluyor azgınca bizleri avlamak için tutku atına biniyor.kimi zaman,kadına,pa raya.makama ve şöhrete tutkularla avlamak istiyor. kimi zaman bir mağma olup ateşe veriyor hücrelerimizi işte o an düşüveriyoruz arzu ve ihtirasın kucağına,kimi zaman da irademizi aptallaştırarak atıl duruma duruma düşürmeyi sağlıyor.. kimi zaman,sabrımı kullanarak avlıyor irademi,kimi zaman hoş göstererek aceleciliğimizi,kimi zamanda hayır atının üzerinde yağız bir süvari olarak çıkıveriyor karşımıza.Yani dostlar hanği yöne yönlensek bizleri avlamak ve bizleri bir birimize düşüren tuzakları görünce sancılarımıza çözüm bulamamanın batağında bizleri çırpındırıyor.
Güzel dostlar nefis ilahlaşmaya kalkıp kölelik halkasını takıveriyor bizlerin narin boynuna.Bu kölelikten tek kurtulma yolu vardır ``temizlenmek`` evet temizlenmek yaradanımızın kapısına dayanarak arzu ve tutkularımızın helal ve temiz yoldan razı olmakla nefse hakim olmakla.ama dostlar yine de emin olmak gerekir zira o el emin el değil,çünkü en olmaz anda bir ışık hüzmesi gibi hissettirmeden nüfus ediverir duyğu ve düşüncelerimize...
Kimi zaman,hakimiyet kuruverir gündüz ve gecelerimize.
Kimi zaman,Yüreğimizin aç bırakılmış yanlarını kışkırtıp bize karşı,onu susturayım.tatmin edeyim derken farkına varmadan düşüveririz nefsin çürüten kucağına....
Her seferinde çeşitli, maskeler takar bizlerin eğilimine göre cezbeder...
..
Albayrağım sana aşkım çok büyük
Göklerde ğururum başda tacımsın
Şehitlerimden bana emanet kalsın
Rengini giden şehitlerinden aldın
Nazlısın sen ğöklerde dalğa dalğasın
Sen başka bir tutku başka sevdasın
..
Hatalı diyerek suçluyormuşsun
Söylesene sevmek sence hatamı
Selam götürene kızıyormuşsun
Hatırını sormak sence hatamı
Vaz geçsin diyerek haber salmışsın
Anladım ki mektubumu almışsın
..
Sonu meçhul yolcusuyuz zamanın
Değerini bilmek gerek her anın
Çift duygusallığı olur insanın
Birisi sevinçtir diğeri hüzün
Bezen ağlarlar da bazen coşarlar
Beşerdirler zaman,zaman şaşarlar
..
Sözcükler üşümüş dilinde canım
Söndürdün mü yüreğinde arzuyu
Karayel mi reva gördüğün
Titriyor umut
Titriyor tutku
İçtiğim karsuyu.
..
Dün gece seni içtim sıgaram ile birlikte
Seni çektim her nefesimde
Hissettim kalbimde
Tenin tenimde
Bir dokunuş mahsum ve sessiz
İçimdeki aşk ateşi alevlenmiş
..
Kapıyı açtığımda o değildi beklediğim, aslında bendim. Bana tıpatıp benzeyen düşüncelerimi aynen bilen ben. Nerde ne yapacak derken, benim yapmayacağım bir şey yapmasından anladın ki o ben değildim.
Ben olmak zor değildi oysa, nasıl biri olduğumu bulmakta zor değildi. Hiç bir şeyim saklı değildi çünkü; gülüşlerimde hep gerçeklik vardı, bakışlarımda samimiyet, ağlasam salya sümük olurdu üstüm başım. Ben bendim işte ve ben olması gerekiyordu karşımdakinin.
Bazen hüzünlenecekti, aniden yok olacaktı bakışları. Diğeri, sanki onu inceliyor sanacaktı.
Bazen gözü kara kavgaya girecek, kanter içinde fırlayacak, savının gerçekliğini kanıtlayacaktı.
Zor muydu ben olmak? Kimileri bana deli, kimileri ise çılgın diyor, oda deli olacak, çılgın olacaktı, yerinde toz kondurmayacaktı kibarlığına. Gülüşü kahkahayla karışacak, içten ama, yinede bir gizem olacak geçmişten gelen. Bakışlarında gizliden bir acı çekiş olacak (tı) . Ben olmak zor değildi aslında, bilindikti, tanıdık birini görmüş gibi bir şeydi.
Çılgın olmalıydı, hiç umulmadık bir anda parlamalı, parlaması gereken yerde sakin, yani deprem de sel de, afetlerde sakin olmalıydı. Çığlıklar atıp korkularına korkular eklemeden çözümler sunmalıydı. Ama gece sarhoşken bırakmalıydı kendini kadehin verdiği bu mayhoşluğa. Böyle çıkardı hayatın zevki. Ben olmak inan zor değildi.
Doğayı sevmekti, maviye duyulan aşktı, denize tutku, dağlara özlem, yeşile göz kırpmaktı ben olmak. Tarih kokularının içinde geçmişle yüzleşmek. Yeniden içinde savaşlar yaşamaktı. Gözyaşlarıydı Ayasofya da dolaşırken, Piramitlerin giziydi ben olmak. Zor değildi umutsuz geçmişe biraz da olsa gülücük kondurmak.
..
Erişemezsin tutku çığlıklarına
lafazan dostlar anlamaz halinden
iğrençliğin son noktasına
farazi kuşkular giyinerek gelirler
Olgunlaşmaya meyilli sevdan
liyakat bekler gelmeyesi akşamlardan
..